T24 - Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, medyada mele projesi olarak bilinen konuyla ilgili olarak, ''Diyaneti siyasetin oyuncağı olarak göstermek veya molla rejimini kurmakla itham etmek ahlak sınırlarını zorlamaktır'' dedi. Görmez, ''Bu proje bir siyaset ve güvenlik projesi değil, bir Diyanet projesidir'' değildir.
Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, Kanal 24’te yayınlanan Ankara temsilcisi Yaşar Taşkın Koç’un hazırlayıp sunduğu “Ankara Masası”na konuk oldu. Gazeteci Yaşar Taşkın Koç ve Star Gazetesi Ankara Temsilcisi Mustafa Kartoğlu’nun sorularını yanıtlayan Diyanet İşleri Başkanı Görmez, son günlerde çokça tartışılan konularla ilgili açıklamalarda bulundu.
'Bu proje bir siyaset ve güvenlik projesi değil, bir Diyanet projesidir'
“Bu proje bir siyaset ve güvenlik projesi değil, bir Diyanet projesidir. Diyanet İşler Başkanlığı olarak uzun zamandır üzerinde çalıştığımız bir projedir. Diyanet İşleri Başkanlığı’nı aynı anda hem Avrupa Birliği’nin emriyle ayeti hutbelerden kaldıran bir kurum olarak hem de sözüm ona bir molla rejimi kurmakla itham etmek esefle karşılanacak bir durumdur.”
Diyanet’in bir taraftan siyasetin oyuncağı, diğer taraftan siyaset mühendislerinin yaptırımlarını uygulayan bir kurum olarak nitelendirmenin, molla rejimi kurmakla itham etmenin hiçbir Türk aydınına yakışmadığını ifade eden Başkan Görmez, “Bunları çok üzülerek söylüyorum. Bunlar çok üzücü şeyler” diye konuştu.
Basın kuruluşlarında yapılan açıklamaları “Sözlük ve kavramsal çerçeve çevresinde, konuya yabancı, kendi ülkemizin gerçekliğini okumadan, Diyanet kurumunu tanımadan bu konuları değerlendirmek üzücüdür” şeklinde değerlendiren Başkan Görmez, medyanın bu konuyu olduğundan fazla gündeme almasına da anlam veremediğini kaydetti.
“Din kutsaldır, ama dini kurumlar kutsal değildir” diyerek hizmet kusurlarının bulunabileceğini hatırlatan Başkan Görmez, geçmiş yıllarda meydana gelen benzer uygulamalar hakkında da bilgiler verdi. Diyanet İşleri Başkanı Görmez şöyle devam etti;
“Diyanet tarihi boyunca farklı bölgelerde, özel eğitimler alarak kendisini yetiştiren insanları, istisnai bir yöntemle kendi hizmetlerimize dâhil etmek, hizmet kalitemizi artırmak açısından gerekli görüyoruz. Geçmişte hoca talebe ilişkisiyle bir takim kimseler yetişti. Bazıları gerçekten bilgi, ilmi, irfan ve ahlaki kişiliği bakımından toplumun değer verdiği kişilikler haline geldiler. 1960’tan itibaren personel azlığı nedeniyle bu insanlardan yararlandık”
'Diyanet’i bir tezgah içinde göstermek ise ahlak sınırlarını zorlamaktır'
Diyanet İşleri Başkanlığı’nın hizmetlerinde de aksaklıklar bulunabileceğini belirten Başkan Görmez şunları söyledi:
“Bir ruhban sınıfı değiliz. Her fani gibi her türlü eleştiriye açığız. Hizmet kusurlarımızı eleştirenlere müteşekkir kalırız. Ancak bühtan, itham ve iftiralar kabul edilemez. Diyanet’i bir oyun ve tezgah içinde göstermek ise ahlak sınırlarını zorlamaktır”
Diyanet’in kuru bürokratik bir kurum olmaktan uzaklaşarak bir millet kurumu haline gelmesinin önemli bir husus olduğunun altını çizen Diyanet İşleri Başkanı Görmez, “Din hizmeti sivil bir hizmettir. Devlet bu hizmeti yürütenlerin özlük haklarını veriyor olabilir. Ancak mihrapta namaz kıldıran insan devlet adına hareket etmiyor. Bu toplumsal bir hizmettir. Devlet bu hizmete yardımcı oluyor” dedi.
“Kendi ülkesinin sosyal gerçeklikleri okumaktan ve araştırmaktan aciz toplumlar yüz yılın deneylerini de yapamazlar”…
Türkiye’de bulunan sosyologların ve bilim adamlarının toplumun realiteleri karşısında duyarsız kaldığını da belirten Başkan Görmez şunları kaydetti;
“Diyanet İşleri Başkanlığı’nın kendi iç mekanizmaları var. Din İşleri Yüksek Kurul var, il ve ilçe müftüleri var, vaizleri âlimleri var. Diyanet İşleri Başkanlığı bir yanlışlık yaptığı zaman öncelikle kendi iç mekanizması buna izin vermez.”
Diyanet İşleri Başkanı Görmez konuşmasında önemli bir tespitte daha bulundu; “Kendi ülkesinin sosyal gerçeklikleri okumaktan ve araştırmaktan aciz toplumlar yüz yılın deneylerini de yapamazlar”.
Gazeteci Yaşar Taşkın Koç’un “mele açılımıyla ne hedefleniyor” sorusuna, mele veya molla konusunun yeni bir konu olmadığını, üzerinde on beş yıldır çalışılarak olgunlaştırıldığını söyleyerek cevap veren Başkan Görmez, yapılan tartışmaların seviyesinin de yeterli olmadığını belirtti. Din eğitiminin eksikliği nedeniyle Diyanet’in ilk kurulduğu yıllarda personel problemleri yaşandığını kaydeden Diyanet İşleri Başkanı Görmez, “Geçmişte yaşanan açığı, bu alanda eğitim almış insanları Diyanet’in bünyesine katarak kapatmıştık” diye konuştu.
'Biz ünvana bakmayız. Liyakat ve ehliyete bakarız'
“Şahsen kendim bu insanları yakinen biliyorum. Sadece ders halkaları şeklinde, sivil inisiyatifin ilerlettiği bir uygulama vardı. Güneydoğu, Karadeniz, İç Anadolu birçok yerde ders halkaları şeklinde din eğitim yapılıyordu” diyen Başkan Görmez melelerin medyada cahil ve üfürükçü olarak lanse edildiğini hatırlatarak şunları söyledi:
“Cahil, üfürükçülerin kadroya alınması tahayyül edilebilecek bir şey midir? Ciddi bir eğitim almış kişiler, ciddi bir sınavdan geçecekler daha sonra 6 ay boyunca pedagojik formasyon yüksek ihtisas merkezlerinde ciddi bir eğitime tabi olacaklar. Bu esnada da hangi alanlarda hizmetinden yararlanacağımızı belirleyeceğiz. Biz her türlü alımlarda ünvanlara bakmayız. Liyakat ve ehliyet ararız”.
'Camiler mezhebe esasına göre ayrılması kabul edilemez'
Farklı mezheplere ait farklı camilerin bulunduğunu ve ihtilaflar nedeniyle insanlar arasında ayrılığın yaşandığını kaydeden Başkan Görmez “Camiler mezhebe esasına göre ayrılması kabul edilemez. Caferi imamın arkasında gönül rahatlığıyla namaz kılabilirim. Bir Caferi vatandaş da, bir Hanefi imamın arkasında rahatlıkla namaza durabilir” dedi.
Din, devlet ve millet hassasiyetlerini aynı anda bünyesinde barındıran bir kurum olarak Diyanet İşleri Başkanlığı’nın milletin yanında yer alarak devletinin bekasını düşünen bir müessese olduğunu belirten Başkan Görmez, şöyle konuştu;
“Diyanet Yüce dinimizin hassasiyetleri, milletimizin hassasiyetleri ve devletimizin hassasiyetleri üzerine kuruludur. Ancak tarih boyunca bu hassasiyetler çakıştığında dinin ve milletin hassasiyetlerinin yanında yer alarak devletini iknaya çalışmıştır.”
Dini özgürlükler ve din eğitiminin önemli bir husus olduğunu belirten Diyanet İşleri Başkanı Görmez; “Ülkemizde yaşayan Caferi vatandaşlarımızın din adamı yetiştirmek için Kum şehrine, Ermenilerin Ermenistan’a, Ortodoks Hıristiyanların Yunanistan’a muhtaç olması ülkemizin tarihine ve büyüklüğüne yakışmamaktadır” ifadelerini kullandı.
Diyanet’in uluslararası arenadaki çalışmalarına da değinen Başkan Görmez, “Diyanet sadece Türkiye diyaneti olmaktan çıkmıştır” dedi. Avrasya’dan Balkanlar’a Afrika’dan Kafkasya’ya büyük bir hizmet yelpazesinin bulunduğunu kaydeden Başkan Görmez, Diyanet’in kendi kimliklerini inşa eden milletler için örnek bir kurum olduğunu sözlerine ekledi.