Dünya

Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, Alman basınına konuştu: Bize vadedilen paranın yarısı dahi ödenmedi

"Başka sözler de tutulmadı"

23 Ocak 2020 07:13

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu "AB'nin Türkiye'deki mülteciler için vadettiği 6 milyar avronun henüz yarısının dahi tam ödenmediğini" bildirdi.

Çavuşoğlu Alman Bild gazetesine yaptığı açıklamada, AB Türkiye ilişkileri, Suriye ve Libya konusunda değerlendirmelerde bulundu.

Çavuşoğlu AB ile Türkiye arasında imzalanan göç mutabakatında verilen sözlerin tam olarak yerine getirilmediğini belirterek, ''AB ne yaptı? AB 2016’nın sonunda ilk 3 milyar avro, 2018’in sonunda bir diğer 3 milyarı ödeyecekti. 2020’ye geldik ve tam olarak ilk 3 milyarı almadık. Kim şimdi sözünde durmadı?'' dedi.

Almanya Başbakanı Angela Merkel'in Türkiye ile AB arasında imzalanan anlaşma konusunda önemli rol oynadığının altını çizen Çavuşoğlu, bunun da bazı AB üyeleri arasında kıskançlığa yol açtığına dikkati çekti.

Almanya'nın başından beri mutabakatı en fazla destekleyen ve en fazla cesaret gösteren ülke olduğunu vurgulayan Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, şu ifadeleri kullandı:

''Bu mutabakatı başından sonuna kadar okuyun. Bazı gazeteler Türkiye hakkında olumsuz haber yaymasına rağmen objektif olun ve hangi tarafın sözünü yerine getirdiğini ve hangisinin getirmediğine bakın. Yunan adalarında düzensiz göçün geçişi günde 57’ye indirildi. Yaz aylarında kısa bir süre için günde 120 kişiye yükseldiğinde panik yapılarak mülteci sayısının 100 arttığı söylendi. Doğru ama bu sadece 57’nin iki katıydı. Mutabakat yapılmadan önce günde 7 bine kadar mülteci Türkiye’den Yunanistan’a gitmişti. Bu sayılardan dolayı Yunanistan’ı suçlamak istemiyorum, ancak geri gönderilmedikleri için kaçakçılar cesaretlendi. Biz bu mutabakata bağlıyız ve geri gönderilen tüm mültecileri alıyoruz.''

Anlaşmayla ilgili AB'nin vadettiklerini tam olarak yerine getirmediği için eleştiren Çavuşoğlu, ''Birçok Orta ve Doğu Avrupa’daki ülkelerin mültecileri almak istemedikleri için Almanya’nın zor durumda olduğunu biliyorum. Ancak başka sözler de tutulmadı. Gümrük Birliği’nin genişletilmesi olmadı ve AB katılım müzakeresinde yeni bir başlık açılmadı. Vize serbestisine ilişkin de burada 6 madde daha açık, size hak veriyorum, burada görevlerimizi yerine getirmemiz lazım. Her şeye rağmen, Türkiye ile AB arasındaki iyi iş birliğinin bir örneği olduğu için anlaşmayı sürdürmekten yanayız. Ancak bahsettiğim nedenlerden ötürü sınırlarımızı açabilirdik. Bunu yapma hakkımız vardı, ama yapmadık." dedi.

Suriye’nin kuzeyine yapılan operasyon sonrasında Türkiye karşıtı propaganda yapıldığına işaret eden Mevlüt Çavuşoğlu, ''Suriyeli sığınmacıları ülkelerine gönderdiğimizde, biz demografik yapıyı değiştiriyormuşuz. Siz bizim yerimizde olsanız ne yaparsınız? Destek almıyoruz ve bütçemizden 40 milyar avro mülteciler için veriyoruz. Bu her ekonomi için ciddi bir meblağdır. Mülteci sorunu sadece güvenlik sorunu değildir, özellikle insani sorundur. Bunun siyasi malzeme yapılmaması lazım. Bu insanlar çok acı çekti, şimdi onlara birlikte yardım etmemiz lazım.'' değerlendirmesinde bulundu.

Türk Alman ilişkileri

Çavuşoğlu, Türkiye ile Almanya arasındaki ilişkilerde son yıllarda iniş ve çıkışlar olduğunu ancak durumu iyileştirmek için çaba harcadıklarını belirterek, ''Özellikle Sigmar Gabriel ile samimi bir şekilde birlikte çalıştık. Sadece resmi buluşmalarda değil, onun dışında da. Bunun sonucu da iyi ilişkilerimiz 'çaydanlık diplomasisi' olarak nitelendirildi. Sigmar Gabriel şansölye tarafından desteklendi, ben de Cumhurbaşkanımız tarafından. Böylelikle durumu sakinleştirdik ve iyileştirdik. Bugün de tüm konularda hemfikir değiliz, ancak görüş ayrılıkları başka dost ülkelerle de bulunuyor.'' dedi.

Çavuşoğlu Türkiye'de sebepsiz bir şekilde Alman ve Türk vatandaşlığına sahip çifte vatandaşların tutuklanmadığını bunun siyasetle değil aksine yargıyla ilgili bir konu olduğunu vurguladı.

Almanya’da 3,5 milyon Türk yaşadığına dikkati çeken Çavuşoğlu, ''Buradaki vatandaşlarımızı Türkiye’ye bir köprü olarak görüyoruz. Onların entegrasyonuna destek veriyoruz.'' ifadelerini kullandı.

Almanya'da yaşayan Türklerin ülke dilini öğrenmelerinin önemli olduğunu vurgulayan Çavuşoğlu, Türklerin Almanya'da ekonomiye, kültüre, spora çok önemli katkı sunduğunu, bundan dolayı Almanya’nın çifte vatandaşlık hakkını biraz daha özgür hale getireceğine inandığını belirtti.

Türkiye'nin vatandaşları arasında farklı etnikten ve inançtan gelen insanlar olduğunu ve onlar arasında fark gözetilmediğine işaret eden Çavuşoğlu, şunları kaydetti:

''Türkiye’de olduğu gibi burada da hepsi vatandaşımızdır. Ancak çok sayıda PKK destekçisi var. Alman güvenlik birimlerine sorun Almanya’da PKK ne kadar para topluyor. Bu terörün finansmanıdır. Teröre desteği tespit edersek, yargımız Almanya'da olduğu gibi harekete geçer. Almanya'da PKK üyelerine yönelik bir dizi soruşturma var, bu bir sorun değil, ancak Türkiye'de böyle bir işlem olursa neden sorun oluyor? Türkiye Dışişleri Bakanı olsaydınız buna ne derdiniz? Diplomatik bir ifade kullanmak istiyorum, bu çifte standarttır. Sadece PKK değil, Almanya'da sığınma başvurusunda bulunan üst düzey FETÖ kadroları da var. Almanya'da darbe yapmak isteyen insanlara ev sahipliği yaparsak Almanya nasıl tepki verirdi?''

Bakan Çavuşoğlu, Almanya'da AKP'ye oy verenler özellikle de Erdoğan'ı destekleyen insanların baskı altında olduğunu ifade ederek, herkesin ırkçılık ve "İslamofobia"dan etkilendiğini, medyanın da bu konuda olumsuz bir rolü bulunduğuna dikkati çekti.

Berlin'deki Libya Konferansı

Almanya'nın başkentinde gerçekleştirilen Libya Konferansı'nın sonuçlarını da değerlendiren Çavuşoğlu, konferans için Almanya’nın inisiyatifini değerli bulduklarını hatta Dışişleri Bakanı olarak göreve geldikten sonra, Almanya’nın ilk kez böyle bir uluslararası zirve düzenlediğini gördüğünü bildirdi.

Çavuşoğlu, Libya Konferansı'nın 55 maddelik sonuç bildirgesinin, "tüm katılımcıların bu bildirgeyi desteklemeleri iyi bir başlangıç olduğunu ancak sonuçta yerinde ihtilafta olanların ateşkesi sürdürmesi gerektiğini" kaydetti.

UMH Başkanı Fayiz es-Serrac'ın özellikle ortak bildirgeyi ve daha sonra ateşkes devam ettiği sürece Libya’ya asker gönderilmeyeceğine ilişkin herkesin kabul ettiği ek anlaşmayı desteklediğini aktaran Çavuşoğlu, konferansın bitimine kadar ülkenin doğusundaki gayri meşru silahlı güçlerin lideri Halife Hafter'den ise ne olumlu ne de olumsuz bir açıklama gelmediğine dikkati çekti.

Türkiye ile Rusya inisiyatifiyle varılan ateşkesin çok önemli olduğunu vurgulayan Çavuşoğlu, "Türklerin Libya'daki çıkarı nedir?" sorusuna ise şu karşılığı verdi:

''Bizim en büyük çıkarımız Libya’da istikrar ve barışın olması. Çünkü orada savaş devam ederse bölgedeki istikrar tehlikeye girer. Serrac'ı desteklemek ve diğer taraflarla ilişkileri koparmaya ilişkin BM Güvenlik Konseyi'nin 2259 sayılı kararını takip ettik. Ayrıca Libya ile güvenlik iş birliği anlaşması imzaladık. Askeri danışmanları Trablus’a gönderdik. Sizin söylediğiniz gibi yüzlerce birliği değil, sadece sınırlı sayıda.''

İdlib sorunu

Suriye'nin İdlib kentindeki durumdan herkesin büyük endişe duyduğunu vurgulayan Çavuşoğlu, 400 bin kişinin yerinden olduğunu bazılarının Türkiye sınırına geldiğini bildirdi.

Çavuşoğlu, bu insanlarla Suriye’de ilgilenmeye hazırlandıklarını ifade ederek, kışın ortasında geceyi çadırlarda geçirmelerinin insani olarak doğru olmadığını bu nedenle sağlam kamplar kurduklarını belirtti.

İdlib'deki gözlem noktalarının ateşkes ihlallerini izlemek için Soçi anlaşmasından sonra kurulduğunu hatırlatan Çavuşoğlu, şöyle devam etti:

''Bu izleme yerlerinden biri şu anda rejimin aldığı bir alanda bulunuyor. Şu anda askeri konumumuz için bir tehdit görmüyoruz, ancak bir tehdit olursa kendimizi korumak için gerekeni yapacağız. Asıl endişemiz rejimin sivilleri bombardıman altında tutan saldırısı. Esed rejimi siyasi bir çözüme inanmıyor, askeri bir çözüm istiyor. Ateşkese geri dönmenin ve siyasi müzakerede bulunmanın önemli olduğuna inanıyoruz. Bu, örneğin Suriye Anayasa Komisyonunun bir araya geldiği Cenevre'de olabilir. Uluslararası toplum İdlib’deki sivil halkla yeniden kapıya dayandığında değil, şimdi ilgilenmesi lazım. Somut olarak, Esed rejimine ve destekçilerine daha fazla baskı yapılması lazım.''

Suriye'de güvenli bölge

Çavuşoğlu, Hristiyan Demokrat Birlik Partisi (CDU) Genel Başkanı ve Savunma Bakanı Annegret Kramp-Karrenbauer’in Suriye'de uluslararası güvenli bölge teklifine de değinerek, Türkiye'nin bu teklifi reddetmediğini sadece uygulanmasının zorluğunu vurguladıklarını bildirdi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın daha önceki yıllarda sıkça uluslararası topluma yönelik bir güvenli bölgeye ilişkin çağrıda bulunduğuna dikkati çeken Çavuşoğlu, ''Bunun için BM Güvenlik Konseyi’nde bir karar alınması gerekir. Ancak Rusya buna onay verir mi? Diğer daimi üyeler, daimi üye olmayanlar? Almanya Savunma Bakanı'nın önerisinden sonra Almanya’da bile uzlaşma yoktu. İdlib’de uluslararası güvenli bölge konusunda da anlaşmazlık büyük olurdu.'' değerlendirmesinde bulundu.

Tel Abyad ve Rasulayn arasındaki bölgeye Suriye içinde yerlerinden olan 200 bin kişinin geri döndüğünü ifade eden Çavuşoğlu, Türkiye’deki Suriyeli mültecilerin de bu bölgeye geri dönmeye başladığını belirtti.

Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı Harekatlarının yapıldığı bölgelere 372 bin insanın geri döndüğünü belirten Çavuşoğlu, "Barış Pınarı Harekatı bölgesine de 20 bin olmak üzere toplamda yaklaşık 400 bin Suriyeli Türkiye'den ülkelerine döndü." bilgisini verdi.

Türkiye’de 3,6 milyon Suriyeli bulunduğunu hatırlatan Çavuşoğlu, şu değerlendirmelerde bulundu:

''350 bin Suriyeli Kürt Türkiye’ye kaçtı. Bu Kürtlerin neden terör örgütü YPG’nin kontrol ettiği bölgeye geri dönmek istemediğini kendinize sordunuz mu? Batı burada çifte standartta bakıyor. Operasyon yaptığımız bölgenin yüzde 80’inde Arap ve diğer etkin gruplar yaşıyordu. Demografik değişim tarafımızdan değil, YPG/PKK tarafından yapıldı. Biz sadece bizim için tehdit olan ve Suriye’yi de bölmeye çalışan terör örgütüne karşı mücadele ediyoruz. Orada yaşayan halkları fark gözetmeksizin kardeşimiz olarak görüyoruz. Hristiyan azınlıklar operasyonumuzdan dolayı mutlular. DEAŞ püskürtüldükten sonra YPG baskı yaptı, çocukları zorla götürdü, okullarını kapattı ve varlığına el koydu. Bunu ben söylemiyorum, onlar kendileri söylüyor.''

Rusya ile ilişkiler

Çavuşoğlu, NATO ile ilişkileri değerlendirirken S-400 tartışmalarına dikkati çekerek, ''Gerilimler doğrudan NATO ile ilgili değil. NATO müttefiklerimizden alamadığımız için hava savunma sistemini Rusya’dan aldık. Bu bir seçenek değil, aksine zaruretti.'' dedi.

Türkiye'nin NATO’yu zayıflatacak herhangi bir şey yapmayacağını da vurgulayan Çavuşoğlu, ''Biz NATO'yu güçlü kılacağız. Rusya ile ilişkilerimiz Batı için ne bir alternatif ne de Batı ile ilişkilerimiz için bir tehdittir.'' ifadelerini kullandı.

Bakan Çavuşoğlu, NATO’nun Rusya politikasına destek verdiklerini ifade ederek, "Birçok NATO ülkesinin Kırım’ı unuttuğu" eleştirisini yineledi.

Kırım konusunda Rusya ile hemfikir olmadıklarını Kırım'ın Ukrayna’ya ait olduğunu belirten Çavuşoğlu, ''Almanya ve Fransa, Rusya'yı üzmemek için Gürcistan'ı NATO'ya kabul etmekten çekiniyor. Ancak biz her zaman Gürcistan'ın NATO üyeliğini gündeme getiriyoruz.'' hatırlatmasında bulundu.