Yıllardır Kocaeli ve çevresindeki sanayi yoğunluğunun insan sağlığı üzerindeki etkilerini Kocaeli Üniversitesi Halk Sağlığı Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Onur Hamzaoğlu, Dilaovası'nda havada bulunan toz oranının Dünya Sağlık Örgütü'nün belirlediği sınır değerlerin 4 katı olduğunu açıkladı. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nın Kocaeli’nde kurduğu hava kalitesi izleme istasyonlarından elde edilen verileri inceleyen Hamzaoğlu, Kocaeli genelindeki hava kirliliğinin bir halk sağlığı sorunu olduğuna dikkat çekerek, "Hükümet, Valilik ve Büyükşehir Belediyesi’ne büyük sorumluluklar düşüyor. Eğer niyetleri olursa bilsinler ki yapabilecekleri çok şey var…" dedi.
Hamzaoğlu'nun raporuna göre, "Dilovası’nda yaşayanlarda akciğer kanseri gelişme riski, hava kirliliği olmayan bir kentte yaşayanlara göre 7 kat daha fazla. Aynı şekilde, İzmit’te yaşayanların da hava kirliliği olmayan bir kentte yaşayanlara göre akciğer kanseri gelişme riskinin 4.5 kat daha fazla olduğu tespit edildi.
Radikal'den Serkan Ocak'ın haberine göre, Prof. Onur Hamzaoğlu, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın, Kocaeli’nde kurduğu hava kalitesi izleme istasyonlarından Dilovası ve Kocaeli’nin 1.1.2008-31.12.2014 tarihleri arasındaki yedi yıl boyunca yapılmış olan saatlik ölçüm sonuçlarını inceledi. Buna göre de kirlilik düzeyini hesapladı (2008 ve 2012’ye ait veriler yeterli olmadığından hesaplama yapamadı).
Toz oranı sınır değerlerin Diloavası'nda 4, İzmit'te 3 katı
Hamzaoğlu’nun hesaplarına göre, Dilovası’nda havada bulunan toz miktarı, Dünya Sağlık Örgütü sınır değerine göre olması gerekenden 2009 yılında 3.7, 2010’da 3.9, 2011’de 3.6, 2013’de 4.6 ve 2014 yılında da yaklaşık 4.0 kat daha yüksek.
Aynı verilere dayanarak, İzmit’te havada bulunan toz miktarı Dünya Sağlık Örgütü sınır değerine göre olması gerekenden 2009 yılında 3.2, 2010’da 3.3, 2011’de 2.6, 2013’de 3.1 ve 2014 yılında da 2.9 kat daha yüksek.
Akciğer kanseri gelişme riski Dilova'da 7, İzmit'te 4.5 kat daha fazla
Hamzaoğlu ayrıca, İzmit ve Dilovası’nda hava kirliliğine bağlı akciğer kanseri oranlarını da hesapladı. Dilovası’nda yaşayanlarda hava kirliliği olmayan bir kentte yaşayanlara göre akciğer kanseri gelişme riskinin, 2009 yılında 6.5, 2010’da 7.1, 2011’de 6.4, 2013’de 8.7 ve 2014 yılında 7.3 kat daha fazla. Aynı şekilde, İzmit’te yaşayanlarda hava kirliliği olmayan bir kentte yaşayanlara göre, akciğer kanseri gelişme riskini, 2009 yılında 5.5, 2010’da 5.7 2011’de 3.9, 2013’de 5.1 ve 2014 yılında da 4.6 kat daha fazla olduğu tespit edildi.
Prof. Hamzaoğlu, yapılması gerekenleri de sıraladı. Önce, Kocaeli Cumhuriyet Başsavcılığı’nın, hava kirliliğine neden olanlar ile bunları denetlemek yoluyla engel olmakla görevli bakanlık ve il yöneticileri hakkında soruşturmabaşlatması gerektiğini ifade etti. Ayrıca Dilovası ve İzmit’te yaşayan akciğer kanserli hastalar ile akciğer kanseri nedeniyle ölmüş olanların yakınlarının Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile il yönetimine tazminat davası açması gerektiğini de savundu. Hamzaoğlu, konuyla ilgili bir de makale yazdı. Makalesinin son kısmında çözüm için şu ifadeleri kullandı:
“Kocaeli genelinde konuyla ilgili olarak yıllardır yaşananlar, içinde bulunduğumuz durumun-hava kirliliğinin öncelikli müdahale edilmesi gereken, bir halk sağlığı sorunu olduğunu ortaya koymakta. Sanayiden kaynaklanan doğa ve sağlık tahribatı-kirlilik sorununu kökünden çözmek de mümkün. Hem de fabrikaları kapatmadan, makineleri kırmadan… Bunun için öncelikle hammaddelerin ve enerji kaynaklarının doğaya ve insana daha az zararlı olanlarla değiştirilmesi, teknolojinin modernize edilip, emisyon (atık) hacmi düşük üretim süreçlerinin devreye sokulması ve bunlara karşın ortaya çıkan emisyonların (atıkların) zararsız hale getirilmesi gerekir. Bugün için yapılabileceklerin hayata geçirilmesi için var olan hukuksal düzenlemelerin uygulanması, yetersiz olanların doğa ve toplum yararına yeniden düzenlenmesi gerekiyor. Bunun için de hem yasamaya hem de kamu otoritesi olarak hükümet, Valilik ve Büyükşehir Belediyesi’ne büyük sorumluluklar düşüyor. Eğer niyetleri olursa bilsinler ki yapabilecekleri çok şey var…”