Suudi Arabistan’da Kral Abdullah’ın ölümüyle yaşanan taht değişikliğini değerlendiren Yeni Akit yazarı Abdurrahman Dilipak, “Bir insan ömrü kadar kısa bir süreye sıkışmış bir krallığın akıbeti 21. Yüzyılın ilk çeyreğinde belli olur. Belki o zamana da kalmaz.. Keşke, akıbetlerini beklemek yerine akıllarını başlarına toplasalar” dedi.
Dilipak, yazısında “İslam ümmeti için çalışma sözleri yerine ümmete bir zulüm anlamı taşıyan uygulamalardan vazgeçseler de bari Mekke ve Medine hürriyetine kavuşsa. İkramlarından vazgeçtik, Sisi’ye destek vermekten vazgeçseler bari, gölge etmesinler, başka ihsan istediğimiz yok. Şimdi hesap vaktidir. Herkesin yaptığı ve yapması gerekirken yapmadıklarının, her şeyi hakkı ile bilen ve hüküm sahibi olan Allah’a hesabını verecekleri bir gün var” görüşünü dile getirdi.
Abdurrahman Dilipak'ın Yeni Akit gazetesinin bugünkü (24 Ocak 2015) nüshasında yayımlanan, "Kral öldü" başlıklı yazısı şöyle:
'Kral öldü'
Suudi Arabistan kralı Abdullah 91 yaşında hayata veda etti. Yeni kral Selman b. Abdulaziz.
Abdullah tam da Mısır’daki halk devriminin 4. yılının arefesinde öldü.. Öyle bir zamanda hayata veda etti ki, güneyinde Yemen’de Şii milisler cumhurbaşkanlığı sarayına girerek fiilen yönetime el koymuşlardı. Abdullah hayattan ayrılırken Yemen Cumhurbaşkanı ve Başbakanı da koltuğundan ayrılıyordu..
19 yaşında Riyad Valisi olan, düne kadar Savunma Bakanı olarak görev yapan 80 yaşındaki Suudi Arabistan’ın yeni kralı Selman bin Abdulaziz’i zor bir dönem bekliyor.
Selman muhafazakar ve aşiret geleneğine bağlı biri olarak biliniyor. ABD ve İngiltere paralelinde bir siyaset izliyor.
Selman bin Abdulaziz 1935’te doğdu. Suudi Arabistan’ın ilk kralı Abdülaziz’in Hüsa Sudayri’den doğma yedi oğlundan biri. Yaklaşık 50 yıldır Riyad valisi idi. 2011’den beri de Savunma Bakanı. Veliaht prens olarak da fiilen yönetimin başında idi. Yani Suudi yönetimi açısından ülkede önemli bir değişiklik beklenmiyor.. Selman’ın çocukları zaten genel anlamda yönetimin kilit noktalarında görev yapıyor..
Yeni Suud Kralı Selman ilk açıklamasında, Müslüman ve Arap ülkelerine birlik çağrısı yaptı, ‘Barış dini olan İslam’ın emirleri doğrultusunda ümmetin hizmetindeyim’ dedi. Bu bilinen ve beklenen bir açıklama.
Kral Selman açıklamasında, bilinen ritüele uygun bir açıklama yaptı ve hiç bir ayrıntıya girmedi. “Allah beni halkımızın başarısı ve isteklerini yerine getirmede başarılı kılsın. Ülkemize ve halkımıza güven ve istikrar versin. Onu her türlü kötülükten korusun. Allah’ın dileğinden başka bir şey olmaz. Barış, rahmet ve kardeşlik dini olan İslam’ın emirleri doğrultusunda ümmetin hizmetinde olmaya devam edeceğim. Allah’a dua ediyorum. Bana hakkı hak, batılı da batıl olarak göstersin. Ülkemizin kurucusu Bin Abdulaziz’in yolunda ilerlemeye devam edeceğim. Kur’an yolundan ayrılmayacağım” dedi.
Suudi Arabistan yönetimi bilindiği gibi, 2 aşiretin ağırlıkta olduğu bir aşiret koalisyonu ya da aşiret federasyonu.. Saud ailesi hanedanlığın seküler kurumlarını, Seyh ailesi ise dini kurumlarını, mukaddes mekanlar, diyanet, vakıflar ve adalet kurumunu elinde bulunduruyor ve Vehhabi geleneğine sıkı sıkıya bağlı bir aile.. El Kaide ve diğer radikal geleneksel Selefi grubların çoğu Suud Vehhabiliği tarafından finanse ediliyor. Şii-Sünni çatışmasında bu grubların önemli bir yeri var.. Suriye ve Irak’taki IŞİD-El Kaide benzeri yapılanmalarda Suud Vehhabiliği’nin etkisi gibi, Lübnan Hizbullah’ı ve Yemen’deki Husi yapılanmasının arkasında da İran Şia’sının varolduğu biliniyor.
Yeni kral da yaşlı biri. Kurucu aklın devamı olan bir akla sahip. Gelişmeden çok mevcudu muhafazayı esas alan, savunma refleskleri daha güçlü bir isim.. Her türlü gelişme ve değişim onlar için kaygı verici olacaktır.
Onlar da aile olarak biliyorlar ki, değişim kaçınılmaz. Ama bunu nasıl başaracaklarını bilmiyorlar.. Dünya değişiyor, bölge devletlerinin sınırları, rejimleri ve iktidar yapılarının değişeceğini biliyorlar.. İslam dünyası büyük bir değişimin eşiğinde. Arap dünyası da öyle. Afrika gelişiyor. Arap yarımadası kaynıyor.. Suudi’ler, doğudan, batıdan, kuzeyden, güneyden kuşatıldıklarını düşünüyorlar. ABD, başta İngiltere olmak üzere, batıdan gelen baskılar, Türkiye, Mısır ve İsrail baskısı karşısında ne yapacaklarını bilmiyorlar. En son gidip Sisi’ye destek verdiler, Uygulamaları ile tek parti Türkiye’sini hatırlatan Tunus’un devrik diktatörü radikal laikçi Binali ve Yemen’in devrik Cumhurbaşkanına kucaklarını açtılar. İslam ümmetini değil, ümmete zulmeden diktatörleri bağırlarına bastılar.. İhvan’a sırtlarını döndüler. Filistin ve Kudüs davasına da..
Mali’deki katliamda Suudilerin Vehhabizminin rolünü kim inkar edebilir..
Suudiler birinci kuşaktan gelen son krallarını seçtiler. Bundan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.
Bir insan ömrü kadar kısa bir süreye sıkışmış bir krallığın akıbeti 21. Yüzyılın ilk çeyreğinde belli olur. Belki o zamana da kalmaz.. Keşke, akıbetlerini beklemek yerine akıllarını başlarına toplasalar.. İslam ümmeti için çalışma sözleri yerine ümmete bir zulüm anlamı taşıyan uygulamalardan vazgeçseler de bari Mekke ve Medine hürriyetine kavuşsa. İkramlarından vazgeçtik, Sisi’ye destek vermekten vazgeçseler bari, gölge etmesinler, başka ihsan istediğimiz yok. Şimdi hesap vaktidir. Herkesin yaptığı ve yapması gerekirken yapmadıklarının, her şeyi hakkı ile bilen ve hüküm sahibi olan Allah’a hesabını verecekleri bir gün var..
İnna lillah ve inna ileyhi raciun..
Selâm ve dua ile..