Yeni Akit yazarı Abdurrahman Dilipak, darbe girişiminin ardından Gülen cemaatine yönelik başlatılan soruşturmalarla ilgili olarak "Hemen söyleyeyim: Şeytanın varlığı günah işlememizin bahanesi olamaz. Gülen’e kızmak yeterli değil.. Biz bunların peşine takıldık diye herkesin kendi nefsini hesaba çekmesi gerek.. Karanlığa küfretmek yetmez, kalkıp bir mum yakmak gerek" dedi.
Abdurrahman Dilipak'ın "Bizi bize kırdırdılar" başlığıyla yayımlanan (25 Aralık 2016) yazısı şöyle:
Hemen söyleyeyim: Şeytanın varlığı günah işlememizin bahanesi olamaz. Gülen’e kızmak yeterli değil.. Biz bunların peşine takıldık diye herkesin kendi nefsini hesaba çekmesi gerek.. Karanlığa küfretmek yetmez, kalkıp bir mum yakmak gerek..
İnsanlar yaşadıkları hayat ve hayalleri itibarı ile aslında öyle bir dini kabule hazır hale gelmişlerdi. Sonunda tencere yuvarlandı, kapağını buldu..
Bu konuda hepimizin zaman zaman kendi nefsimizi hesaba çekmesi gerek. Bu sadece FETÖ ile sınırlı bir hastalık değil, ideolojik, politik, dini, mezhebi, tarikat ya da yaşam tarzı dayatan grubların tümü böyle bir risk taşıyabilir..
Kimi din, kimi sağlık, kimi başarı, kimi mutluluk diye çalıyor kapınızı. Şeytan bizi bunlarla aldatmasın.. Stresiniz mi var biri çıkıp size Transandantal Meditasyon önerebilir.. Din, tarih, bilim, gelenek her şeyi kullanabilirler.. NLP diye gelebilirler.. İpnoz teknikleri kullanabilirler..
Farkında olmadan dönüştürülürsünüz..
Aileler dağılıyor, ortaklıklar bozuluyor, hatta birbirine düşman yapılıyor.
FETÖ’cü bir aile var, aslında herkes hikayeyi biliyor. “Ergenekon’un kasası” diye hapse atılan ve orada ölen biri vardı.. Onun yeğeni olan kişi Gülen’in önemli adamlarından biri idi.. Kime yanacaksınız. Biri Gülen’ci, ötekisi Ergenekoncu!
Bir mimar vardı. Kendi Gülen’ci, yeğeni Dink cinayeti davasında sanıktı..
PKK’lısı da böyle. Ergenekoncu’su da.. Sağ-sol, Alevi-Sünni ya da Kürt-Türk, DAEŞ.. Soğuk savaş taktikleri bunlar.. Aynı ülkenin çocuklarını birbirine düşman yapıp, onların kanları ve gözyaşları üzerine kendilerine iktidar ve servet üretenler var..
Bakın asıl anlatmaya çalıştığım şu: Daha önce FETÖ’ye inanıp da, şimdi, onların kendilerini aldattığını düşünenler var ya, aslında onlar hâlâ ciddi bir tehdit altındalar.. Yeni bir yanlış kapıda bekliyor.. Yarın, daha sonra pişmanlık yaşayacakları yeni bir yanlışın peşine düşebilirler.. Sizde/bizde, her neyse, içimizdeki yanlıştan kurtulmadan bu beladan kurtulamayacağız. FETÖ gider METO gelir.. Asıl değişmesi gereken biziz biz.. Biz kendimizi değiştirmeden Allah bizim hakkımızdaki hükmünü değiştirmeyecek..
Beyinize bakın, eşinize bakın, çocuklarınıza bakın ve kendi kendinize sorun: Bu gidiş nereye!
Eğer dininize göre yaşamıyorsanız, dininizi yaşadığınız şekle göre dönüştürür ve yaşadığınız gibi inanmaya başlarsınız..
Aslında FETÖ sizin şuuraltınıza hitab ediyordu. Onun için onun peşine takıldınız.. Kraliçe arının etrafına bal arıları toplanır, kızıl arılar değil. Onlar oğul verirken de onların etrafına toplananlar onların cinsinden olanlardır..
Siz nerede kümelenirseniz, kendi içinizden yeni bir kraliçe doğurursunuz ya da kral..
Şeytan bize yeryüzünde bir cennet, ebedi bir hayat vaad ediyor. Eğer ölümü, ahiret gününü hatırlamak istemiyorsanız, ya da sadece ölümü ve ahireti düşünüyor, hayatı ıskalıyorsanız, imtihan sürecini görmezden geliyorsanız, aklınızı kiraya vermişseniz yolun sonu felakettir.
Şeytan ve onun işbirlikçileri yalan söylerler.. Kader, rızık ve ecel birilerinin elinde değil. O yalnız Allah’ın elindedir.. FETÖ tek sorunlu yapı değil. DAEŞ de, BÇG de, PKK da hepsi aynı mihrakların örgütlediği yapılar.. Kalkancı’yı biliyorsunuz. Tek örnek Kalkancı değil. Tek “Kainat imamı” iddiası da Gülen’e ait değil..
Şeytan bizi Allah’la aldatmasın! Bu ayet üzerinde iyice düşünelim..
Bu sorunu ilk kez yaşamıyoruz. Kerbela neydi. Ya da Hz. Ebubekir’in oğlu Hz. Osman’ı öldürmeye gelenlerin başına değil mi idi..
Kardeş katli Hz. Adem döneminde başladı.. Hz. Yusuf’u kuyuya atanlar kardeşleri idi..
FETÖ’yü örgütleyenler, FETÖ’den kaçanları toplamak için yeni havuzlar oluşturuyorlar.. Buna dikkat edelim..
Kibriti gözümüze çok yaklaştırırsak, arkasındaki ormanı kaybedebiliriz.. Sadece “La” demek yetmiyor. “La ilahe” dedikten sonra “İllallah” dememiz gerekiyor. Yani o yanlışın yerine doğru olanı ikame etmemiz gerekiyor..
Bu insanların içine düştükleri manevi boşluk, dışlanmışlık, yalnızlık, çaresizliğin tedavi edilmesi gerekiyor.
Gökte uçmayı hayal ederken yere çakıldılar.. Mutlu bir rüyadan uyandıklarında bir cehennemin ortasında buldular kendilerini. 25 yıldır dualarla süsledikleri, çile çektikleri, bedel ödedikleri, gizledikleri bir hayalleri vardı. Bir anda dinlerini, dünyalarını kaybettiler.. Kahraman olacaklardı, hain ilan edildiler.. Cennete gideceklerdi, cehennem korkusu sardı yüreklerini. Hayallerini kaybettiler. Melek sandıkları Şeytanmış! İslam dünyasını, hatta insanlığı kurtaracaklardı, öyle söylenmişti kendilerine, ama İslam düşmanı, insanlık düşmanı, vatan haini ilan edildiler..
Biz de onları anlayamazsak sorunu çözemeyiz. Bu sadece onların sorunu değil, bizim sorunumuz.
İçeridekiler ayrı bir dert. Onların yakınları ayrı bir dert. Henüz deşifre olmamış ve bir gece ansızın içeri alınma korkusu yaşayan insanlar var.. Bunları tehdit eden, şantaj yapan eski dostları var. Yurtdışına kaçıp elin gavuruna sığınmanın ezikliğini yaşayanlar var. İtirafçı olmaktan korkanlar var.. Var da var.
Bizi bize kırdıranların bu kirli oyunlarına karşı hep birlikte direneceğiz. Merhametimiz gazabımızdan, sevgimiz nefretimizden büyük olacak. Bir topluluğa olan öfkemiz, bizi onlar hakkında adaletsizliğe de sevk etmeyecek. Ama bu münafık karakterli, takıyyeci, ikiyüzlü hainlerin oyunlarına da gelmeyeceğiz, tabii gerçekten pişman olup, tevbe edenler, birlikte oldukları hainleri itiraf edenler müstesna!
Selâm ve dua ile..