Cumhuriyet yazarı Özgür Mumcu, olağanüstü hal uygulaması (OHAL) kapsamında çıkarılan kanun hükmünde kararnamelerle (KHK) ilgili olarak "Kış lastiği hakkında düzenleme bile OHAL KHK’siyle yapıldı. Darbe girişimiyle mücadele etmek ciddi iştir. Ancak devletin her zerresine sinen ciddiyetsizlik, işi OHAL KHK’sinin içine kış lastiği tıkıştırmaya kadar vardırdı" dedi.
Özgür Mumcu'nun "Hayır birleştirir evet dağıtır" başlığıyla yayımlanan (12 Nisan 2017) yazısı şöyle:
Söylediği sözün bir ağırlığı olsaydı, makamı ortadan kaldırılsın diye kendini böyle paralamazdı. Ancak insan yine de şaşırıyor. Hatırlayalım ne demişti Sayın Binali Yıldırım:
“Şimdi, referandum olması halinde, elbette kimseye, ‘OHAL altında seçime gidildi… OHAL şartlarında referandum yapıldı’ gibi bir söz söyleme fırsatı vermeyiz. Bu nedenle referandum öncesi OHAL kaldırılır diye düşünüyorum.”
Referandum bu pazar. OHAL altında seçime giriyoruz. Hem de ne OHAL.
Anayasa Mahkemesi, OHAL KHK’lerinin OHAL ile ilgili olup olmadığını denetleme yetkisini kullanmadı. Böylelikle hem kendi içtihadını hiçe saydı hem de Anayasa Mahkemesi’ni anlamsızlaştırdı. Bu kararın altına imza atanlar unutulmayacak.
Kış lastiği hakkında düzenleme bile OHAL KHK’siyle yapıldı. Darbe girişimiyle mücadele etmek ciddi iştir. Ancak devletin her zerresine sinen ciddiyetsizlik, işi OHAL KHK’sinin içine kış lastiği tıkıştırmaya kadar vardırdı.
Meclis’in en büyük üçüncü partisinin genel başkanı hapiste. Çok sayıda milletvekili de öyle.
2004 senesindeki MGK kararına rağmen Gülen cemaatine her türlü devlet imkânını sunanlara dokunan yok ama Cumhuriyet’in yönetici ve yazarları akla isyan eden gerekçelerle tutuklu.
TSK’nin komuta kademesini ele geçirmeye yönelik cemaatin kumpas davalarını sonuna kadar savunan siyasetçi ve gazetecilerden iktidara biat edenlere dokunan yok. Bırakalım dokunmayı, kendilerini her yerde en büyük cemaat düşmanı diye pazarlamalarını bizzat iktidar teşvik ediyor.
Darbe girişimi kendilerine ihbar edilmesine rağmen saatlerce Cumhurbaşkanı’nı, Başbakan’ı, Ankara ve İstanbul valilerini, Emniyet müdürlerini uyarmayan, generallerin bir düğünde topluca ele geçmesini engelleyemeyen Genelkurmay Başkanı ve MİT Müsteşarı, darbecilerin bombaladığı Meclis’in kurduğu komisyona gelip ifade vermeye bile tenezzül etmemiş.
Şehirler dev bir evet paket kâğıdıyla ambalajlanmış gibi. Parti devleti anlayışına uygun şekilde, devletin bütün imkânları evet çıksın diye seferber edilmiş. Ülkemize ilk defa gelen bir yabancı, ülkemizin adını “evet” zannedebilir. Hiç utanıp sıkılmadan yakın siyasi tarihin en adaletsiz seçim kampanyası yürütülüyor.
Baskı, yalan, ikiyüzlülük, cemaat itirafçılarını el üstünde tutmak... Ne ararsanız var.
Ancak yine de olmuyor. Bu şartlarda dahi hayır oyları gerilemiyor. Normal şartlarda bir insanın teklif etmeye utanacağı bu paket, arzulanan desteği bulamıyor.
Atatürkçüsü, Milli Görüşçüsü, HDP’lisi, ülkücüsü, sosyalisti kendi farklılıklarını aşmış, memleketi uçuruma sürükleyenlere direniyor. Bu direniş darmadağın edilen, kutuplaştırılan, gerilen bir toplumun milli birlik hareketidir.
Hayır, memleketimizi etnik ve dini kimlikleriyle bölünüp tarumar edilmiş Irak ve Suriye’nin kaderinden korumak için şart. Kimlik farklılıklarımızı koruyup onlardan öte bir memleket sevdası için bu iflas projesine hayır. Özetle, hayır birleştirir, evet dağıtır.