T24- T24'te 22 Ekim 2011'de yayımlanan ve Devlet Tiyatroları yönetimini eleştiren "AKP, 'Devlet Tiyatroları'na müdahi olmadı" başlıklı haber, Devlet Tiyatroları İstanbul sahnesi oyuncularından Salih Dündar Müftüoğlu tarafından kınandı.
Haberin, habercilik kurallarına uymadığını, içeriğinin de tamamen yanlış olduğunu belirten Müftüoğlu'nun T24 editörlerine gönderdiği mektupta görüşlerini şöyle dile getirdi:
“T24.com.tr”de Hülya Özmen Karabağlı’nın (Ne denir ki, yazdığı desem olmaz, derlediği desem olmaz… kopyalayıp, yapıştırdığı diyelim en iyisi!) bir yerlerden kopyala-yapıştır yaptığı bir (Haber desem olmaz, yazı desem olmaz, söyleşi desem olmaz, pislik desem olmaz… yani olur da bana yakışmaz, “şey” diyelim en iyisi!) “şey” yayımlandı. Bu “şey”de yazılan yalanlara ve ardından yapılan düzeysiz yorumlara yanıt vermek, o denli alçalmak bizim ahlakımıza, adabımıza, edebimize uymaz. İsimsiz, cisimsiz bir çöp yığını belli ki yazanlar, yazılanlar ve yazılanlara yapılan yorumlar. Böyle bir yazıyı ne amaçla sitenize aldığınızı, yazılanların doğruluğunu nasıl denetlediğinizi bilemiyorum. Provokasyon olup olmadığını, yazan(!) "Tosun Paşa" takma adlı zavallının DT'de çalıştığını nasıl saptadınız, bilemiyorum… Ardından yapılan akıl dışı, ahlak dışı, onursuzca yorumların da kimler tarafından yazıldığı belli değil. Sanal ortamda gazetecilik yapmak, bu denli fütursuz davranma, her gördüğü paçavrayı yayımlamak hakkı verir mi insanlara, bilemiyorum. Yani gazetecilik, sanal ortamda yapılınca ”basın ahlak kurallarına” uymanın önemi, gereği; meslek ilkelerinin bir anlamı kalmıyor mu? Siteniz, bu düzeysiz saldırıya nasıl ortaklık, yataklık yapar, anlayamıyorum. Ben de şimdi facebook denen yerde bir sayfa açsam, ve orada (örneğin “bunu yazan tosun!” takma adıyla) şöyle yazsam: “T24.com.tr’de, gazeteci genç kadın arkadaşlarımız, ağır cinsel tacizlere göğüs germek zorundalar. Bu artık bir işkence haline geldi. Çalışanlar, ekonomik açıdan sömürülüyorlar. Hiçbir hakları yok. Asgari ücretle, günde 12 saat çalıştırıyorlar vs. vs.!” Aklınıza gelebilecek, gelemeyecek her türlü alçakça yalanı sıralasam. Benim cinsimden bir kaç -adını vermekten bile korkan- vatandaş da yorumlarıyla bunu köpürtseler, bunu da biri alıp, bir sitede haber(!) yapsa, neler düşünürsünüz, merak ederim. facebook'dan kopyala-yapıştır haberciliği, gazeteciliği, mesleğinizin postmodern versiyonu olsa gerek! Bu düşüklüğü, -özellikle yazarlarınız nedeniyle - belli bir saygınlık kazanmış sitenize koymakla bindiğiniz dalı kestiğinizin farkında değil misiniz? Bundan sonra, sitenize olan güvenimizin sarsılması kaçınılmazdır. Bu yaptığınız kasıtlıysa, ardında bir hesap-kitap, bir tezgâh varsa; yani Kurumum'u itibarsızlaştırma -nafile, siyasi- çabalarının bir parçasıysa, durum “basın ahlakı açısından” daha da vahimdir. Bu düşünce, yazarken bile rahatsız ediyor beni. Ancak, olay öyle ağır ve öyle inanılmaz ki, şöyle demekten kendimi alamıyorum: Yazana değil, yazdırana bak!
Değerli Editör/ler, dediğim gibi, bu çamur belgesinde yazılanlara yanıt vermeye ar ederim. İsmini vermekten korkacak kadar 'birey' olamamış; sanatçılarla birlikte çalıştığı bir sanat kurumunda (eğer öyleyse!... belki de kurum çalışanı olmayan), yine bu bireylik sorunu nedeniyle haset, nefret, düşmanlık duygularının önüne geçemeyen, ilkel zihinlere sahip bir-iki kişinin attığı çamur, bizden çok sizi kirletir. Sizi, sitenizde yayınladığınız bu çirkin belgedeki bilgileri kanıtlamaya, aksi takdirde özür dilemeye davet ediyorum. İsimsiz yazılarla, bir sanat kurumunu, onun yöneticilerini bu denli (kimsenin haddi değil ama…) küçük düşürmeye çalışmak, bu denli akıl dışı, gerçek dışı yalanlarla karalamaya çalışmak, ilkeli, güvenilir yayın organlarının yapacağı türden bir meslek kazası değildir. Çünkü bu belgeyi sitenize koymadan önce, en azından, o -işkence altındaki- teknik elemanların (gerçekten kurum elemanıysa bu adamlar… ki inanmakta güçlük çekerim!) “seçilmiş temsilcilerini” arayıp, “bunlar gerçek midir?” diye sorabilirdiniz. Ya da sendikaları arayıp, gerçeği öğrenebilirdiniz. Ya da, TOBAV’ı arayıp, bilgilenebilirdiniz. Bu ‘işkence altında inleyenler’, neden temsilcilerine, sendikalarına, örgütlerine şikâyet etmiyorlar? Hiç mi merakınız yoktur sizin! Bunları araştırmaya gerek duymadan, bu belgenin sitenizde yayımlanmasına olanak vermek, gerçekten oturup ciddi bir biçimde düşünmenizi gerektiren bir falsodur. Tabii sizin bileceğiniz iş! Kimseyi basın ahlakına uygun davranmaya zorlayamam.
Bu yazı, yalana, alçaklığa, ahlaksızlığa duyduğum tepki nedeniyle yazılmış kişisel bir yazıdır. Kurumumu, arkadaşlarımı, yöneticilerimi bağlamaz, temsil etmez! Benden başka kimse adına değildir. Bu yazıma yanıtınızı, eleştirilerimin ve talebimin gereğini yerine getirmenizi -en başta kendi saygınlığınız adına- rica ediyorum. Sanal ortam, insanların, isimlerini saklayarak, bir anlamda kendilerini de aşağılayıp, bireyliklerini reddederek, her türlü alçaklığı yapabilecekleri bir ortam değildir. Buna zemin hazırlamak da ciddi yayın organlarına yakışmaz… Sizden ve Bayan Karabağlı’dan özür bekliyorum. Özür ve öz eleştiri!
Sağlıklı günler dilerim…
Salih Dündar Müftüoğlu / Oyuncu - İst.DT