Kültür-Sanat

Devlet Tiyatroları'ndan 'Ölüleri Gömün' açılımı

Irwan Shaw'ın iki dünya savaşı arasında yazdığı 'Ölüleri Gömün', Devlet Tiyatroları için oldukça cesaret isteyen bir çalışma.

26 Ekim 2010 03:00

T24-  Irwan Shaw'ın iki dünya savaşı arasında yazdığı 'Ölüleri Gömün', Devlet Tiyatroları için oldukça cesaret isteyen bir çalışma.


Taraf Gazatesi yazarı Ferhat Uludere'nin eser hakkında yorumu ise şöyle: "Antimilitarist söylemini öyle dolandırarak değil, seyircinin ve egemen sınıfın suratına ağır bir tokat atarak söylüyor. Devletlerin tüm kurumları ve araçlarıyla savaşlarını idame ettirmeye nasıl çalıştığını ve bunu yapmak için milyonlarca çocuğu nasıl harcadığını gösterirken birkaç ölü dışında kimseden de korkmuyor."



Savaşmanın da bir adabı vardır değil mi? Kuralları, yapılacakları ve yapılmayacakları. Taraflar birbirlerine ölülerini gömmek için zaman tanır. Ne olursa olsun ateş kesilir ve yaralılar savaş alanından alınır, ölüler ise gömülür. Ölüleri gömmek önemlidir, her insan hangi tarafta olursa olsun törenle gömülmeyi hak eder, savaşta bile olsa buna hakkı vardır. Bu neden yapılır? Aslında peş peşe yüzlerce şey söyleyebiliriz bu konuda ama Irwin Shaw’a göre cevap net: Bizler uygar insanlarız ve uygar toplumlar ölülerini gömerler. Peki, özene bezene yarattığımız, dualar ve tütsülerle kutsadığımız, hatta varlığını sürdürebilmesi için savaşlar yaptığımız uygarlığımız, savaşın tam da ortasında gömülmeye itiraz eden cesetlerce sabote edilir, istikbali tehlikeye düşerse ne yaparız?

Ölüler bir gün “yeter artık bu savaş, toprağa genç askerlerin cesetlerinden başka bir şey ekin, başka bir şey ekin ki filiz versin” diye ayağa kalkarsa ne yaparız?


Irwin Shaw, böyle bir durumda ne yapacağımızı açıkça gösteriyor Ölüleri Gömün adlı oyunda. Devletin ve medeniyetimizin tüm araçlarını harekete geçirip, kutsanan savaşların devamını sağlamak için anababaların gözyaşlarını da boynuna bir mücevher gibi takıp elinden gelen her şeyi yapıyor egemen sınıf. Ama ölüler toprağı, toprak da ölüleri kabul etmiyor bu oyunda. Savaşlarla kurulan, varlıklarını da bu savaşlarla sürdüren ulusları yönetenler, rahibinden fahişesine kadar herkesi seferber ediyor ölüleri gömülmeye ikna etmek için.

Irwin Shaw’ın yazdığı ve Coşkun Büktel’in çevirdiği Ölüleri Gömün, anlaşıldığı üzere savaşın kirliliğini, savaşanların aslında kimler olduğunu açık açık gösteriyor İstanbul Devlet Tiyatroları’nda.


Şakir Gürzumar’ın uzun bir zamandır tasarladığı ama çeşitli engeller ve karşı çıkışlar nedeniyle ancak sahnelenen oyunun dramaturgu Selen Korad Birkiye. Geniş bir oyuncu kadrosunun yer aldığı oyun yapısı itibariyle devlete bağlı bir tiyatro ya da resmi anlamda bir devlet dairesi için oldukça cesaret isteyen bir çalışma... Çünkü Irwin Shaw’ın erken yaşlarda, iki savaş arasında yazdığı oyun antimilitarist söylemini öyle dolandırarak değil, seyircinin ve egemen sınıfın suratına ağır bir tokat atarak söylüyor. Devletlerin tüm kurumları ve araçlarıyla savaşlarını idame ettirmeye nasıl çalıştığını ve bunu yapmak için milyonlarca çocuğu nasıl harcadığını gösterirken birkaç ölü dışında kimseden de korkmuyor.

Ölüleri Gömün, İstanbul Devlet Tiyatroları için sezonun prestij oyunlarından biri olacak. Önemli bir prodüksiyon olmasına karşın aksaklıkları da yok değil. Oyunun mesajı oldukça net ve oyunun her tablosunda anlaşılıyor, ama böyle olsa da oyun bazı yerlerde gereksiz olarak uzatılmış gibi duruyor. Elbette oyun metin olarak uzun, ama bir şekilde metni kısaltmadan sahne üzerindeki zaman ekonomik kullanılabilirdi. Örneğin, ölüleri ikna etmek için aile ve yakınların kullanıldığı bölümler tek başlarına değil bir arada yönetilse sanki oyunun ruhuna daha da hitap eder, her askerin yakınıyla konuşmasını böyle bir prodüksiyona pek de yakışmayan bir şekilde izlemiş olmazdık. Bir de oyunun finali sanki “böyle mi olmalıydı” diye düşündürüyor insanı. Final öncesinde oyun öylesine yükseliyor ki, ardından gelen son, gerçi kurşun sesleriyle biraz yükseltilmeye çalışılmış ama yine de o burada açık edemeyeceğim görkemli gösterinin ardından pek tatmin etmiyor izleyiciyi.



(Ferhat Uludere'nin -  Taraf Gazetesi)