Magazin

Soner Arıca: Detone diyorlar 30 tane hitim var

Dayım Kadir İnanır büyüğümdür, saygısızlık etmem. Küskünlük, dargınlık yok

16 Ağustos 2014 16:49

Detone olduğu yönündekilere yanıt veren şarkıcı Soner Arıca, “Sözlüklerde çok az olumlu şeyler yazıyorlar herkesin hakkında. Sanki bir jüri var ve herkes tarafından tanınan adamları yerden yere vuralım, demişler gibi. Tesadüfen birkaç kez baktım, çoğu için durum bu. Yıllardır binlerce kişiye sahne yapıyorum, durduk yere gelmiyorlar herhalde” dedi.

Ekşisözlük ve benzeri sitelerde kendisini eleştiren kullanıcılara tepkisini sürdüren Arıca, “Geçen biri yazmıştı bana ne kadar doğru bilemem, “Senin ‘Yarın Her Şey Değişebilir’ şarkınla intihar etmekten kurtuldum.” diye. Benim ölçüm bu, adını bile veremeyenler değil. Evet kardeşim detoneyim, 30 tane hit’im var herkesin marş gibi söylediği. Üzgünüm onlar için” diye konuştu.

Soner Arıca, ‘İyisi Geliyor’ isimli elektronik altyapılı single çalışmasıyla kendisinden romantik parçalar bekleyenleri şaşırttı.

Romantik şarkılar yapmaya devam edeceğini vurgulayan Arıca, Zaman gazetesinden Merve Tunçel’e konuştu.

Merve Tunçel’in Soner Arıca ile yaptığı söyleşi şöyle:

Mankenlik, oyunculuk, şarkıcılık... Kariyer grafiğiniz biraz karmaşık. Siz kendinizi nasıl tanımlıyorsunuz?

Müzikle ilişkili bir adam olarak tanımlıyorum. Modellik, mankenlik yaptım ama daha çok öğrencilik yıllarımda, hem beğenilmek duygusu hem de biraz harçlığımı çıkarma düşüncesiyle yaptığım işlerdi. Tiyatro da hayatıma sürpriz bir şekilde girdi. Müzikle birlikte hayatımdan çıktı diğerleri.

Bir programda müzik camiasına girişinizle ilgili olarak, ‘Şarkı yazıyordum, yazdıklarımı kimse söylemek istemeyince ben söyledim.’ demiştiniz. Sadece espri miydi?

Yok, espri değil gerçeklik payı da var. Melih Kibar’ın özel bir müzik okuluna gidiyordum, keyboard öğrenmek için. O arada şan ve solfej dersleri de alıyorum. Melodiler çıkmaya başladı, ben de birileri söylesin istedim. Ama çocuğum, o zaman yaptığım her şey çok güzel sanıyorum, şimdi bakıyorum da çocuk şarkısı gibiymiş. O heyecanla birkaç denemem oldu.

 ‘Dur ne yapıyorsun?’ diyen olmadı mı?

 (Gülüyor) Yok öyle ünlü isimlere göndermedim. Aslında okuldaki öğretmenlerime dinlettim. ‘Gelişmen lazım.’ dediler. Sonra bir demo okudum, Melih Kibar, sen söyleyebilirsin, dedi ama şan dersleri almak kaydıyla. Yani şarkılarımı değerlendirme heyecanı beni mikrofonun başına getirdi.

Yeni single ‘İyisi Geliyor’ nasıl bir sürecin ürünü?

Çok sürpriz bir iş. Yeliz’in albümünün demolarını yapıyorduk stüdyoda. Yavaş yavaş melodiler çıktı. Okusam mı, başkası mı okusa derken malum mevsim de yaz, verelim dedik. Altyapısı da hoşuma gitti. Söz ve müziği bana, düzenlemesi Sezgin Gezgin’e ait.

Sizi romantik şarkılarla tanırdık, bu albümde elektronik müziğe göz kırpmışsınız sanki...

Evet, elektronik altyapılı ve dinamik bir şarkı. Şimdiye kadar hep romantik şarkılar yaptım, yapmaya da devam edeceğim. Ama bunun da enerjisi çok yüksek. Gelen tepkilerin çoğu olumlu, bazısı yadırgamış uzun süredir bu kadar hareketli bir parçayla çıkmadığımdan dolayı. 

Sizce ‘İyisi Geliyor’ diğerlerinden iyi mi gerçekten?

Şöyle bir handikap var: Benim şarkılarım eskimiyor. Bu bir avantaj çünkü beni sürekli yaşatıyor. Deniz Gözlüm, Derbeder, Vefasız daha dün çıkmış gibi... Aynı zamanda da dezavantaj bu. Çünkü yeni bir slow yaptığımda karışıyor, algı bozuluyor. Bu hangi tarihteydi dün mü, bugün mü? Bu yüzden farklı bir şey yapmak zorundaydım. Hit olma kapasitesi çok yüksek ama diğerlerinden daha mı iyi zaman gösterecek.

 ‘Yeni albüm, yeni imaj’ klişesine uymamışsınız. Değişiklikten korkuyor musunuz?

Bu tamamen şarkılarımın uzantısı, onlar gibi tipim de o günden bugüne çok değişmedi. Öyle olunca fotoğrafların zamanı da karışmaya başlıyor. Benimle ilgili temel algı saçı uzun, dağınık, salaş bir adam. Ne yaparsam yapayım bu değişmeyecek. Aslında bu da bir şans benim için.

Ne açıdan?

Sonuçta stil oluşturmak için canımız çıkıyor. Ben planlamadan bu oluştuğu için büyük bir şans. Soner Arıca deyince insanın aklına hiçbir şey gelmemesinden ya da silik bir imaj gelmesinden daha iyi.

Sizin için ‘Yurtta röfle, cihanda röfle’ ilkesini benimsemiş diyenlere kızıyor musunuz?

Neler demiyorlar ki? ‘Papatya suyuyla mı açtın saçlarını?’ diyen de var ‘Dip boyan gelmiş, boyat!’ diyen de. Gülüp geçiyorum. Bir de berbere gidip benim saçımdan isteyenler varmış.

90’lı yıllarda iyi cesaretmiş sizinki de...

Sormayın, sarı saçın ceremesini ben çektim. Deli saçması neler yazmadılar ki hakkımda... Şimdi bakıyorum herkes benden daha frapan. O biraz modellik yapmanın verdiği cesaretle olan bir şeydi. Ailem de bu yüzden yadırgamadı benim bu halimi.

Sesinizi ‘sıradan ve detone’ bulanlar da var. Kızdırıyor mu bu sizi?

Sözlüklerde çok az olumlu şeyler yazıyorlar herkesin hakkında. Sanki bir jüri var ve herkes tarafından tanınan adamları yerden yere vuralım, demişler gibi. Tesadüfen birkaç kez baktım, çoğu için durum bu. Yıllardır binlerce kişiye sahne yapıyorum, durduk yere gelmiyorlar herhalde. (Bu esnada genç bir hayranı geliyor yanımıza, sohbet, fotoğraf ve imza faslı başlıyor.)

Detone diyorduk...

İşte bu da görüntülü kanıtı oldu. Bir kişi bile olsa benim için önemli. Enerjinizle onun hayatında değişikliğe sebep oluyor musunuz? Geçen biri yazmıştı bana ne kadar doğru bilemem, “Senin ‘Yarın Her Şey Değişebilir’ şarkınla intihar etmekten kurtuldum.” diye. Benim ölçüm bu, adını bile veremeyenler değil. Evet kardeşim detoneyim, 30 tane hit’im var herkesin marş gibi söylediği. Üzgünüm onlar için. (Gülüyor)

Klipleriniz de çok konuşuluyordu. Sonuncusunda ringde gördük sizi, boksa mı merak sardınız?

Saatlerce salondan çıkmayan spor delisi bir adam değilim. Klipteki Cengiz komşum oldu. Amerikalı eşinden İngilizce, ondan kickbox dersleri alıyordum. Daha önce ‘Niye yapılır ki bu?’ diyordum ama anladım ki centilmence yapılan bir iş. Bütün negatif enerjimi boşaltıyorum. Yine de kum torbasıyla yapmayı tercih ederim. Boks klibe yansımış oldu böylelikle.

İngilizce dersleri yeni bir albümün habercisi mi yoksa?

Albüm değil ama belki bir iki şarkı olabilir. Asıl niyetim günlük konuşma dilinde biraz bildiğim İngilizceyi pratiğe dökmek. Çünkü benim eğitimim hep Fransızca üzerine oldu.

Kendinize iyi baktığınız belli. Mankenliğe dönüşü düşünüyor musunuz?

Spor yaparım ama günde dört saat filan değil. Doktorların uzak durun dedikleri var ya, abur cuburlar, tatlılar, kızartmalar... Onları zaten sevmem, anne yemekleri ilgi alanım. Mankenliğe dönüş için teklifler geldi. Sadece kimsesiz çocuklar için olanı kabul ettim. Podyum zaten artık olmaz ama modellik belki çok örtüşebileceğim bir marka olursa olur. Geçmişte de önemli firmaların katalog mankeniydim. O sayfa önemli bir ölçüde kapandı gibi.

Ara ara albüm çıkarsanız da televizyon programlarında pek göremiyoruz sizi...

Çoğunu saçma buluyorum. İlk çıktığımız yıllarda programlarda kendimizi ve yaptığımız işi anlatabiliyorduk. Şimdi durum farklı. Ortada bir şov var ve sen onun bir parçasısın. Bir de işin daha acı tarafı bu programlar için araya adamlar sokup, ‘Biz bu programa gelelim.’ der hale geliyoruz.

 ‘90’lı yılların tanınan siması, 2000’lerin kayıp adamı’ tanımı doğru mu sizin için?

2000’li kuşak da şarkılarımı tanısın, sevsin isterim tabii. Ama benim bir dönem kopuşum oldu, yurtdışında yaşadığım, albüm yapmayıp tiyatroya ağırlık verdiğim zamanlar. Z kuşağı beni tanısın diye bir şeyler yaparsam kendimden uzaklaşıp komik olma tehlikesi doğabilirdi. Kariyeri için kimlik değiştiren adam olmak istemiyorum. Benim iletişim hatalarım da olmuştur mutlaka.

Çok da hırslı değilsiniz galiba...

Şöyle bir şey var tamam bir numara olalım, şu listeye de girelim filan ama bu mücadeleyi biraz estetik hale getirmek gerekiyor. Yani televizyonda görüyorum bazen, gözlerden ateş çıkıyor resmen. Çok hırsla, vahşice yapınca bunu insanlığından gidiyor.

Bundan sonrası için neler planlıyorsunuz?

Müziği engellemeyecek, onu ikinci plana atmayacak işler yapabilirim. Bu işten tamamen bir sonraki albümü yapabilmek için para kazanmak istiyorum. İyi şarkılar yapıp, iyi bir insan olarak geçtiğim yollarda iz bırakmak gayesindeyim.

 

‘Parasızlıktan dolmuşa bindim’ demedim

 

Sosyal medyada bana atfen bir söz dolaşıyor. Güya şöyle demişim: ‘Bir gün o kadar parasız kalmıştım ki eve dolmuşla döndüm.’ Hikâyenin aslı şu; bana mankenlikten şarkıcılığa geçtiğin için maddi anlamda hiç zorlanmamışsındır, dediler bir röportajda. Ben de ‘Hayır öyle değil, çok yoğun dersler aldım. Bu dersleri almak için de öyle param yoktu. Elimde kocaman karaoke teyple dolmuşa binerek karşıya geçiyordum.’ dedim. Oradaki ayrıntı dolmuşa binmek değil, elimdeki kocaman teyp.

 

Dayım büyüğümdür saygısızlık etmem

 

Dayım Kadir İnanır ile yoğun bir ilişkimiz yok. Eskiden çıkan dargınlık vs. gibi laflar her ailede dayı-yeğen arasında olabilecek şeyler. Bana sorulduğunda ‘Lütfen sormayın’ demişsem bu olumsuz bir şey gibi yazılıyordu. Biraz da bu cımbızlı laflar yüzünden çıkıyor sorun. Büyüğümdür saygısızlık etmem. Küskünlük, dargınlık yok.

 

Şarkılarımı yeğenlerime vasiyet ettim

 

Evlenip aile kurmak gibi bir ukde kalmadı içimde. Kardeşlerim, yeğenlerim, onların çocukları derken çok kalabalık bir aileyiz. Çoğunun eğitimine de maddi manevi katkım oldu. Bizimkiler böyle şeyleri konuşmayı sevmez ama bana bir şey olursa diye vasiyetim hazır. Yeğenlerime, ‘Haklarını paylaşın da sahipsiz kalmasın şarkılarım ben ölünce.’ diyorum.