Yaşam

Deprem tartışmaları işi çığırından çıkarttı

AKUT’un Yönetim Kurulu Başkanı Nasuh Mahruki beklenen Marmara-İstanbul depremi ile ilgili konuştu.

20 Mart 2010 02:00

MİHA / 8 Mart Elazığ depreminden sonra Türkiye’nin gündemine deprem ve deprem sonrası kurtarma çalışmaları yeniden oturdu. Arama kurtarma denince ilk akla gelen AKUT’un Yönetim Kurulu Başkanı Nasuh Mahruki ile beklenen Marmara-İstanbul depremini konuştuk.

Arama Kurtarma Timi (AKUT) misyonunu şöyle tanımlıyor:  “Dağ ve diğer doğa kazalarında, doğal afetlerde, yetkili ve imkânı dahilinde tüm koşullarda, zor durumda kalmış, yardıma ihtiyacı olan, yardım talep eden herkesin yardımına koşan, bunu yaparken eğitimli, disiplinli, standartları yüksek ekip ve ekipmanlar kullanan, toplumu bilgilendiren, eğiten, siyaset ile uğraşmayan, tamamen gönüllülük esasına dayalı bir sivil toplum kuruluşudur.”

1999 yılında meydana gelen Marmara Depremi ve yakın zamandaki Elazığ depremi hâlâ hafızalarımızdaki yerini koruyor. Kurtarma denilince akla ilk gelen kurumlardan olan AKUT’un  Yönetim Kurulu Başkanı Ali Nasuh Mahruki ile beklenen depremi ve 1995’ten bu yana faaliyet gösteren AKUT’u konuştuk.

Sayısız projenin ve başarının altına imza atmış AKUT’ un yaşadığı zorluklar nelerdir?

“Bizim için en önemli şey ulaşımdır. Ulaşımı araçlarla yapıyoruz. AKUT tamamen ulaşıma bağımlı bir kuruluştur. Bizim bugün itibariyle 30’a yakın aracımız var ve bu araçların tamamı bağışlarla alınmıştır. Fakat biz bu araçlar için ayrı ayrı vergi ödüyoruz. Bu işi biz kamu yararına yaparken bizden motorlu araçlar vergisi alınmasına inanamıyorum. Bu konuyu eski Maliye Bakanı Kemal Unakıtan ile defalarca yüz yüze görüştüm ama bir sonuç alamadık. Motorlu Taşıtlar Vergisi ödeme dönemi geldiğinde biz ciddi sıkıntılar yaşıyoruz. Bu paraları arama kurtarma için kullanabilseydik belki 15 kişi daha kurtarabilirdik. Bu duruma çok üzülüyorum.

2006 yılında da çok önemli bir sorun yaşadık. Görevi TV programlarını denetlemek olan RTÜK, AKUT’un kırk saniyelik bağış reklâmına daha yayınlanmadan yasak getirdi. RTÜK’ü mahkemeye verdik ve kazandık. Fakat üç yıl boyunca bağış toplayamadık. Bu da beni üzen ve rahatsız olduğum diğer konudur.”

Deprem bölgesi üstünde yer alan birçok ülke değişik deprem modelleri uyguluyor. Sizce Türkiye için bir model gerekli mi?

“Bunun adı aslında model değil. Bu, tarih boyunca kültürlerin yaşadıkları acı olaylardan dersler çıkarılarak kendinden sonraki kuşaklara o dersleri aktarmaları ve aynı pahalı dersleri tekrar tekrar almaktan kurtulmalarıdır. Mesela Japonya büyük bir deprem bölgesinde yer alıyor. Ama bu dersleri o kadar iyi almışlar ki bugün Japonya’da bütün binalar sekiz büyüklüğünde bir depreme dayanıklı.”

İstanbul Büyükşehir Belediyesi depreme yönelik bazı çalışmalar yapıyor. Siz bu çalışmaları nasıl buluyorsunuz ve sizce yeterli mi?

“1999 Marmara Depremi’nden sonra Türkiye çok ders aldı. AKOM kuruldu, bilgi paylaşım sistemleri kuruldu ve arama kurtarma ekipleri kuruldu. Bu konuyla ilgili belediyeler  tarafından ciddi çalışmalar yapıldı. Ama bu elbette yeterli değil. Çok klasik bir söz vardır. ’Deprem öldürmez, depreme uygun inşa edilmemiş evler öldürür.’ Özellikle İstanbul’da yapıların yüzde 80’i kaçak olduğu söyleniyor. Siz böyle bir şehirde istediğiniz kadar sivil savunma ekibi kurun, istediğiniz kadar eğitim verin nafile. Binalar dayanıklı olmadığı sürece depreme dayanıklı ve hazır bir şehirden söz etmek maalesef mümkün değil.”

Deprem psikolojisine insanlar hazır mı?

“Deprem konusunda uzman birçok profesörümüz var. Bu insanlar birbirleriyle çok çelişen fikirlerini akademik ortamda tartışmak yerine televizyonlarda tartışıyorlar. Bu durum işi çığırından çıkarttı. Durum böyle olunca haliyle insanlar tedirgin. Ayrıca insanların bilime olan güveni de azaldı. İnsanlar depreme psikolojik olarak hazır değil. Ne zaman ki uzmanlar tek bir kararla basın karşısına çıkar ve binalar elden geçirilir o zaman insanlar depreme her açıdan hazır hale gelirler.”

Olası bir afet durumunda ve deprem sonrasında ihbar merkeze nasıl geliyor ve müdahale süreci nasıl gerçekleşiyor?

“AKUT bugüne dek 700 tane arama kurtarma operasyonu yaptı ve bunların sadece 27’si deprem. Yani yaptığımız arama kurtarma çalışmalarının sadece yüzde 4’ü depremi oluşturuyor. Olası bir depremde ya da diğer afetlerde, önce o bölgedeki güvenlik güçleri, itfaiye ve acil yardım ekipleri olaya müdahale ediyor. Eğer olay ilk anda ulaşanların çözemeyeceği bir olaysa AKUT’a haber veriyorlar. İstanbul’daki genel merkezimiz 24 saat açık ver her gece iki kişi nöbet tutuyor. Ayrıca Türkiye’de 25 ekibimiz var. Bu ekipler de kendilerine en yakın olan bölgelerde ihtiyaç duyulursa faaliyette bulunuyorlar. Anadolu’da ise halk AKUT ekipleriyle doğrudan iletişime geçebiliyor.”

Depreme yönelik eğitimler veriyor musunuz?

“AKUT’un iki temel görevi var. Birincisi acil durumlarda arama kurtarma çalışması yapıp can kaybını en aza indirmek. İkinci görevi ise toplumu bilinçlendirmektir. Zaten bizim misyonumuzun temeli de budur. 1999 Marmara Depremi’nden sonra AKUT arama kurtarma takımından daha çok bir sivil toplum kuruluşuna evrildi. Biz de bunun gereği olan sosyal sorumluluk düşüncesiyle aralıksız eğitimler verip projeler yapıyoruz. Katılımlardan da gayet memnunuz."

 Olası bir depremde İstanbul’un en az zararla kurtulması için neler yapılmalı?

 “Burada esas yapılması gereken mevcut bütün yapıların elden geçirilmesi ve depremde enkaza dönüşmeyecek hale getirilmesi gerekiyor. Bunun başka hiçbir formülü yok. Bunun dışında yapılan bütün çalışmalar iyidir ama problemi çözmez."

Yazı ve Fotoğraflar: EMRAH TARIM