2019'da Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın karşısına çıkacak adayın nasıl belirleneceğine yönelik bir model öneren CHP eski Genel Başkanı ve Antalya Milletvekili Deniz Baykal, son 15 yıllık siyasi hayatında 'keşke’si olup olmadığıyla ilgili soruya da yanıt verdi. Baykal neyin kastedildiğini bildiğini söylerek, “Recep Tayyip Erdoğan'ın seçilme hakkı konusunda pişman değilim” yanıtını verdi.
DHA'da yer alan habere göre, özellikle son 15 yıllık siyasi hayatında 'keşke' diyebileceği bir durum olup olmadığı sorulan Baykal, bu soruyla, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın milletvekili seçilme yasağının kaldırılmasına yönelik verdiği desteğin ima edildiğini söyledi.
“Pişman mısınız diye sorarsanız; hayır, pişman değilim" diyen Baykal şunları söyledi:
"Bugün yaşadığımız sorunları Tayyip Bey'e milletvekilliği seçilme hakkı verilmesinden dolayı kaynaklandığını zannetmek kadar naif, gerçeklikten kopuk, hayali bir değerlendirme olamaz. Adaylar oluşmuş, bütün oy pusulalarında adı yazılmış, seçime girmiş bütün illerde miting yapan, millet bunun adının etrafında partiye oy vermiş ve adam yüzde 34 oy almış. Meclisin üçte 2'si neredeyse onun kontrolünde. Şimdi bunu
sen milletvekili seçtirmeyeceksin. Bu demokrasiye de, siyasi ahlaka da, hukuka da aykırı, sürdürülebilir değil. Bu nereden çıktı, Atatürk zamanında, İnönü zamanında, Bayar, Menderes, Ecevit, Turgut Özal zamanında var mı, hayır hiç birisinde yok. Ne zaman geldi bu olay, Kenan Evren zamanında geldi. Kenan Evren 12 Eylül'de böyle bir uygulama koymuş, 'Bundan sonra düzen böyle olacak'. Hani Kenan Evren nerede şimdi? Siz bırakın, İmralı'ya siyasi hak verileceği tartışılıyor. Adam seçime girmiş, yüzde 34 oy almış, milletvekili yapmayacaksın ve halka bunu kabul ettireceksin. Hiçbir ciddiyeti yok bu işin, yani eğer oysa soru 'Keşkeniz var mı?' diye, inançla, hiç tereddüt etmeden doğru olduğu kanısındayım."
Ramazan ayından sonra 2019 Cumhurbaşkanlığı seçimi için hareketlenme olacağını belirten ve "2019'da alınacak siyasi karar, bu anayasayı talep eden siyasi iradeye 'dur' diyecek nitelikte bir karar olursa ki mümkündür, bütün bu sürece işte o zaman 'dur' demiş olacağız." diyen Baykal, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın karşısına çıkarılacak aday konusunda şunları söyledi:
“Cumhurbaşkanı 'işte 3 puan aldık' falan dedi. Ben de ona, 'Bir dakika daha maç bitmedi' dedim. Daha sen 'bir gol attım' diyorsun, tribünler ayakta, hakemler korku içinde bir şey söyleyemez vaziyette, futbolcular birbirine girmiş, saha karışmış vaziyette, ikinci devresi de var. İkinci devre önemlidir. O ikinci devre bu referandumda ortaya konulan anayasa projesinin içini dolduracak bir tercihi sahiplenmezse, toplumun demokratik kararıyla bu proje çöker.
Şimdi Türkiye'nin Tayyip Bey'in karşısındaki seçeneği eleyerek, ilgilenen herkesi, 'Ben bu işi yaparım' diyen herkesi, her birinizin aklında yığınla isim var, bana da sorarsanız aklımda 15 tane isim var, 'Bu işi şunlar götürebilir' diye. Herkesin de vardır. 15- 20 kişi, 30 kişi, kaç kişiyse onların çıkmasını sağlayalım ve onları tabanla, toplumla, CHP'nin tabanıyla, hayır oyu veren üye tabanıyla bir etkileşim içine sokalım. Oralar da belli bir süre, 3-6 ay ne kadarsa bu çalışmalarını yapsınlar. Orada her birinin konumu, durumu şekillensin ve sürecin içinden bu görevi üstlenecek bir insan çıksın diyorum. Bu benim modelim.
İsim tartışmak çok yanlıştır, anlamsızdır. Çünkü isim tartıştığımız zaman herkesin kendine göre ismi vardır ve onların başarıya Türkiye'yi götürüp götürmeyeceği de belli değildir. Daha önceki denemeler de ortadadır. Gene benzer bir deneme yapmak kadar yanlış bir şey yoktur. Hiç kimse, ben dahil, partilerin genel başkanları dahil, 'Bu cephenin adayı falan olmalıdır' diyemeyiz.
Demek de doğru değildir. O kendisini halkla iletişiminden, etkileşiminden kanıtlamalı ve belli bir süre içinde, diğer iddia sahipleriyle birlikte bir çalışmanın, yarışın içinde geçmeli ve ortaya çıkmalıdır. Eğer seçim erkene alınmazsa, 2.5 yıla yakın bir süreç var, böyle bir sürecin içinden bu mücadeleyi götürebilecek insanı çıkarabilirsek, bu insanın Türkiye'nin önünü açacak bir angajmana girmesi sağlanabilir.
Önümüzdeki sorun kabul edildiği iddia edilen anayasanın imkanlarını yetkilerini kullanacak bir siyaset adamı bulup, ortaya çıkarmak değildir. Tam tersine önümüzdeki sorun, aslında geçerli olmayan, kabul edilmemiş olan bu anayasanın işlerliğini ortadan kaldırmak için taahhütlerini peşinen yapan ve bunun için mücadele eden ve Türkiye'de gerçekten demokratik, çoğulcu, millete dayanan, denetim mekanizması işleyen, yargısı bağımsız, gensoru-soru sorabilen milletvekilleriyle, iktidarın yargılanabildiği bir siyaset sistemini ortaya koyma hedefi olmalıdır. Bunu taahhüt etmelidir dedi.
Yapılmaması gereken şey, büyüklerimizin bize 'Adayımızı biz aradık, bulduk, falandır' demeleridir. Bence, adayın kim olacağını kendi çabası ve emeğiyle kanıtlaya kanıtlaya toplumun içinden çıkmasına fırsat vermek, en doğru yöntemdir. Sağlıklı demokrasilerde böyle işliyor. Fransa'da cumhurbaşkanı böyle çıktı. Bu işi millete, tabana bırakmaktan başka çare göremiyorum. Bunu başaracak irade 16 Nisan'da ortaya çıktı. Şimdi hata yapmadan, ismin toplumdan çıkmasına fırsat vermek gerekiyor."