Denge ve Denetleme Ağı tarafından hazırlanan 'Seçim Kampanyası Finansmanı Değerlendirme Raporu’nda seçim kampanya finansmanına ilişkin yasal bir düzenleme olmamasının, seçimlerin parasal bir yarışa dönüşmesine yol açtığı belirtilerek, bu durumun kadınlar başta olmak üzere az düzeyde temsil edilen grupların siyasete katılımında ciddi bir engel oluşturduğu ifade edildi.
Raporda siyasette az düzeyde temsil edilen grupların daha görünür olabilmeleri için, siyasi partilerin tüzüklerinde ve Siyasi Partiler Kanunu’nda düzenlemeler yapılması gerektiği vurgulandı.
Ulusal ve yerel düzeyde toplumun çeşitli kesimlerini ve birbirinden farklı siyasi görüşleri temsil eden 270 sivil toplum örgütünün bir arada durduğu Denge ve Denetleme Ağı; 1 Kasım 2015 seçimleri öncesinde dört farklı siyasi partinin yönetimi 4 ilde yerinde tespit ve çalışmalarla hazırladığı ‘Seçim Kampanyası Finansmanı Değerlendirme Raporu’nu açıkladı. Seçim kampanyalarının finansmanına ilişkin 6271 sayılı Cumhurbaşkanı Seçim Kanunu dışında, adayların kampanyalarının finansmanı herhangi bir düzenlemeye tabi olmadığına dikkat çekilen raporda, bu durumun kadınlar başta olmak üzere az düzeyde temsil edilen grupların siyasete katılımında ciddi bir engel oluşturduğu ifade edildi. Raporda, kampanya finansmanlarının, şeffaflık ve hesap verebilirliğini sağlayacak yasal bir düzenleme ihtiyacına dikkat çekilen raporda, medya, sivil toplum ve vatandaşların bir araya gelerek, kampanya süreçlerinde sivil izleme yapmaları ve konuya ilişkin farkındalığı artırmalı önerisinde bulunuldu.
Denge ve Denetleme Ağı’nın “Seçim Kampanyasına Para Nereden Geldi, Nereye Gitti” ( Seçim Kampanyası Finasmanı) Raporu’nda yer alan tespitler ve çözüm önerileri şöyle.
• Türkiye’de seçimlerle ilgili yasal çerçeve, tümüyle ve etkin bir şekilde uygulandığı takdirde, demokratik seçimlerin yapılabilmesi için gerekli şartları sağlamaktadır. Ne var ki, seçim kampanyalarının finansmanına ilişkin 6271 sayılı Cumhurbaşkanı Seçim Kanunu dışında, adayların kampanyalarının finansmanı herhangi bir düzenlemeye tabi değildir. Genel seçimler için yürütülen kampanyaların finansmanına ilişkin yasal bir çerçeve olmaması boşluklara yol açmakta, seçmenle siyasi partiler arasında parasal ya da ayni yardımlar üzerinden şeffaf ve hesap verebilir olmayan bir ilişki kurulmasına sebep olmaktadır. Bununla birlikte, yasal olmamasına rağmen, kamu kaynaklarının yerel yönetimler tarafından seçim kampanyalarında kullanılması yaygın bir uygulamadır. Seçmenler de bunun olağan bir uygulama olduğunu düşünmektedir.
• Ülkede, seçim dönemlerinde bayrağından, flamasına, gazete ilanından, reklam filmlerine kadar uzanan bir “seçim ekonomisi” mevcuttur. Bu kampanya dönemi diğerlerine kıyasla daha durgun geçse de, seçim kampanyaları kendi ekonomisini oluşturmakta, bu da vatandaşların, seçime yönelik görüşlerinde para ilişkisini öne çıkarmaktadır.
Örgütlü ve örgütsüz vatandaşların, siyasetin ve seçim kampanyalarının finansmanıyla, demokratikleşme arasında kurdukları bağ sınırlıdır. Bu konuya ilişkin ciddi bir farkındalık bulunmamaktadır.
• Kutuplaşmanın yaygın olduğu mevcut durumda, siyasi partilere yapılan bağışların miktarının ve bağışçıların isimlerinin açıklanmasının uygun olmayacağına dair bir görüş mevcuttur. Bağış yapan vatandaşların, siyasi tercihleri yüzünden, baskıya maruz kalabileceklerine ilişkin bir endişe bulunmaktadır. Bağışçıların isimleri ve bağış miktarları açıklandığı takdirde de, kişilik haklarının yasayla koruma altına alınması gerektiği belirtilmektedir.
• Kadınların, siyasi yaşamda olması gerekenden az düzeyde temsil edildiğine dair genel bir görüş hâkimdir. Kampanya finansmanına ilişkin yasal bir düzenleme olmaması, seçimlerin parasal bir yarışa dönüşmesine yol açmaktadır. Bu durum da, kadınlar başta olmak üzere az düzeyde temsil edilen grupların siyasete katılımında ciddi bir engel oluşturmaktadır. Siyasette az düzeyde temsil edilen grupların daha görünür olabilmeleri için, siyasi partilerin tüzüklerinde ve Siyasi Partiler Kanunu’nda düzenlemeler yapılması ve bu uygulamaların da pratikte teşvik edilmesi gerektiği vurgulanmaktadır.
Seçim kampanyalarının finansmanına ilişkin 6271 sayılı Cumhurbaşkanı Seçim Kanunu dışında, adayların kampanyalarının finansmanı herhangi bir düzenlemeye tabi değildir.
Kampanya finansmanına ilişkin yasal bir düzenleme olmaması, kadınlar başta olmak üzere az düzeyde temsil edilen grupların siyasete katılımında ciddi bir engel oluşturmaktadır.
• Seçimlerde yarışan partilerin ve adayların eşit koşullarda rekabet edebilmeleri için devlet yardımından, radyo ve televizyondaki propaganda olanaklarından adil bir biçimde yararlanamadıkları belirtilmektedir. Bu bağlamda medya, seçmenlerin, seçimlerin adil ve eşit bir yarış olarak geçmesi yönündeki beklenti ve isteklerini karşılayamamaktadır.
• Siyasetin ve seçim kampanyalarının finansmanını izlemek, denetlemek ve ihlaller karşısında yaptırım uygulamak için görevlendirilmiş kurumların, özellikle de Anayasa Mahkemesi’nin, sorunlu alanları düzeltmede etkisiz kaldığı görülmektedir. Etkin denetim mekanizmaları ve yaptırımların olmaması keyfiliğe yol açmaktadır. Denetimin uluslararası akredite edilmiş bağımsız denetim kuruluşları tarafından yapılmasının daha doğru olacağı dile getirilmiştir. Bununla birlikte, sorunlu alanların iyileştirilmesi için yeni yasal düzenlemelere ve değişikliklere gereksinim duyulduğu sıklıkla dile getirilmiştir.