Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı, Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Eş Genel Başkanı Kamuran Yüksek hakkında "silahlı örgüte üye olma" suçlamasıyla iddianame hazırladı. 10 Mayıs'ta gözaltına alınıp 13 Mayıs'ta tutuklanan Yüksek'in iddianamesi, Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edildi. 15 yıla kadar hapis istemiyle yargılanacak olan Yüksek’in ilk duruşması ise 7 Ekim’de Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülecek. Avukatlarının Adana Kürkçüler F Tipi Cezaevi’nde tutulan Yüksek’in tutukluğuna yaptığı itiraz ise "Üzerine atılı suçun vasfı ve mahiyeti değişmediği” gerekçesiyle reddedildi.
Parti faaliyetleri yasadışı faaliyetler olarak gösterildi
103 sayfalık iddianamede, PKK ve KCK'nın kuruluşu, organları ve amaçları hakkında bilgiler yer aldı. İddianamede, Yüksek hakkında soruşturmanın başlatılma gerekçesi olarak Silopi’de DBP PM üyesi Seve Demir’in de aralarında bulunduğu çok sayıda kişinin katledilmesi ile Sur’daki abluka ve “sokağa çıkma yasağı”nı protesto etmek amacıyla partisinin düzenlediği basın açıklamaları ve yürüyüşlere katılarak açıklamalarda bulunması gösterildi. Savcı, Yüksek’in katıldığı bu etkinliklerde “örgütü sahiplenici ve destek verici açıklamalarda” bulunduğunu ileri sürdü. İddianamenin bütününde Yüksek’in DBP Eş Genel Başkanı olduğu ile ilgili hiçbir bilginin yer almaması ayrıca dikkat çekti.
Okuduğu kitaplar konuşmalarına yansıyormuş!
Yüksek’in evinde yapılan aramada el konulan PKK Lideri Abdullah Öcalan'ın savunmaları ve kitapları ile PKK kurucularının kitapları “Suç delili” olarak gösterildiği iddianamede, “örgütsel nitelikte” kitapların yayın, dağıtım ve satışının yasaklandığı belirtildi. Savcı, Yüksek’in evinde bulunan ve okuduğunu iddia ettiği kitaplarla ilgili şu değerlendirmede bulundu: “Bundan mütevellit adı geçen şahsın PKK/KCK terör örgütünün hedef ve ideolojisini benimsediği, adı geçen şahsın yakalanma ve gözaltına alınma sebebi de göz önünde bulundurulduğunda, söz konusu kitaplarda geçen hususların adı geçen şahsın siyasi kimliği ile katıldığı açık ve kapalı alan toplantılarında yapmış olduğu konuşmalara yansıdığı değerlendirilmiştir.”
Çakmak ile ‘örgüt propagandası’ yapmış
İddianamede, Yüksek’in parti faaliyetleri, işleyişi ve seçim çalışmaları konusunda yazdığı el yazması notlar ve raporlar da suç delili olarak gösterildi. Yine Yüksek’in bölgede yaşayan halkın sosyoekonomik sorunları, bunların çözümü ile HES ve barajlara ilişkin aldığı notlar da suç sayıldı. Yüksek’in katılacağı bir televizyon programı için aldığı notlar ve üzerinde PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın fotoğrafının yer aldığı metal çakmağın suç delili olarak gösterildiği iddianamenin devamında Yüksek’in her yerde kullandığı bu çakmak ile PKK Lideri Abdullah Öcalan’ı "sahiplendiği", "PKK/KCK örgütünü ve örgüt ele başının propagandasının yapıldığı değerlendirilmiştir” iddiasında bulunuldu.
Savcı, Yüksek’in parti çalışmaları kapsamında çeşitli tarihlerde katıldığı mitingler, basın toplantısı, yürüyüş, yerel ve ulusal yayın yapan televizyon programlarındaki konuşmaları, gazete, ajanslar ve haber sitelerine verdiği demeçleri, söyleşileri suç delili yaptı. Yüksek’in özyönetim ve demokratik özerklik ile ilgili yaptığı açıklamalar ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, “Türkiye 7 bölgeli eyalet sistemi neden olmasın” sözlerini hatırlatması da suç delili olarak gösterilen iddianamede, Yüksek’in bölge halkı, partisinin il ve ilçe sorunları, belediyelerle aktif olarak ilgilenmesi ile sorunların çözümü konusunda yaptığı açıklamalar suç sayıldı.
İddianamede, Yüksek’in Cumhurbaşkanı Erdoğan’a karşı halkı kin ve nefretle kışkırttığını ve halka sivil ayaklanma çağrısı yaptığını savunan savcı, Yüksek’in Cizre ve Silopi’de yaşamını yitiren DBP PM üyeleri Sêvê Demir ve Mehmet Yavuzel’in cenazelerini sahiplenmesi de suç saydı. Savcı, Yüksek’in Mazlum Doğan’ın mezarına yaptığı ziyaret ile PKK’nin silahlı eylemlerini desteklediğini ileri sürdü. İddianamede, Yüksek’in İngiltere’nin başkenti Londra’ya yaptığı ziyareti ise, Avam Kamarası'nda ve kimi çevrelerle yaptığı görüşmelerle özyönetime uluslararası destek girişimi olarak değerlendirdi.
İddianamede, Yüksek’in özyönetim ilgili yaptığı açıklamaların ile KCK sözleşmesinin benzerlik taşıdığı, KCK’nın basında özyönetim ile ilgili yaptığı çağrı ve açıklamalar doğrultusunda hareket ettiği savunuldu. Demokratik Toplum Kongresi için (DTK) “sözde Kürdistan meclisi” ifadesi kullanılan iddianamede, Yüksek’in PKK/KCK’nin “sözcüsü” gibi hareket ettiği ileri sürüldü. Ağustos 2015 tarihinden itibaren Amed il merkezinde özyönetim ilanlarıyla başlayan ve 15 Aralık’a kadar devam eden eylemlerin kronolojisi verilen iddianamede, "530 korsan gösteri, taşlı saldırı, el yapımı bombalı saldırı, kundaklama, Molotof bombalı saldırı, silahlı saldırı, roketli saldırı gerçekleşmiştir. Gerçekleştirilen bu saldırılar sonucunda; 11 polis memuru şehit olmuş, 86 polis memuru yaralanmış, 6 vatandaşımız hayatını kaybetmiş, 67 vatandaşımız yaralanmıştır” denildi. Yine aynı olaylarda 20 YPS’linin yaşamını yitirdiği, 25’inin yaralı olarak yakalandığı, 172 kişinin de tutuklandığı belirtildi. İddianamede, bu eylemlerinin Yüksek ile somut ilgisinin yer almaması ise dikkat çekti. İddianamede, "sokağa çıkma yasağı" ve ablukanın sürdüğü yerlerdeki sivil ölümleriyle ilgili açıklamalarda bulunan Yüksek'in “örgüt propagandası yaptığı” da yer aldı.
Savcı, iddianamenin sonuç ve değerlendirme bölümünde Yüksek için şu yorumda bulundu:
"Oluş, şüpheli beyanı ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; sonuç olarak şüpheli şahsın belirttiği 'Demokratik Özerklik' talebinin demokratik hakların geliştirilmesine yönelik politik taleplerden ibaret olmadığı, talebin sahibinin bölgede yaşayan vatandaşlarımız ya da bölgede siyaset yapan partiler değil, aksine terör örgütünün bizzat kendisi olduğu, zira; örgütün Birleşik Bağımsız Kürdistan kurma hedefine yönelik son dönemdeki stratejisinin temel dayanak noktasını bahse konu taleplerin teşkil ettiği,
Bu kapsamda Kamuran Yüksek isimli şüpheli şahsın PKK/KCK terör örgütünün propaganda faaliyetleri üzerinden ulaşmaya çalıştığı amaç doğrultusunda hareket ederek halk tabanında terör örgütüne desteği yükseltmek, terör örgütünün ve faaliyetlerinin sözde meşru olarak algılanmasını sağlamak maksadıyla örgütsel mahiyette açıklamalara ve paylaşımlara yer vererek terör örgütünün propagandasını yaptığı değerlendirilmektedir.
Bu anlatımla, şüphelinin çeşitlilik, süreklilik ve yoğunluk gösteren eylem ve faaliyetlerinin Terör Örgütü Üyeliği boyutuna ulaştığından 'Silahlı Terör Örgütüne Üye Olma' suçunu işlediği yönünde 'yeterli şüphenin' varlığına kanaat gelinmiştir.”
‘İddianame hukuki bir belge olmaktan çok uzak’
İddianameyi değerlendiren Yüksek’in avukatı Mesut Beştaş, müvekkilini suçlayacak somut bir delil olmadığının altını çizerek, “Açıkçası savcı kendi iç dünyası üzerine kurguladığı bir metin hazırlamaya çalışmış. İddianameyi, hukuki bir belge olmaktan çok uzak, iktidara yaranmanın ön alana çıktığı soyut savlar bütünü olarak değerlendirebiliriz” dedi.
“İddianameyi düzenleyen savcı galiba geleceğini düşünerek ‘sayın cumhurbaşkanını tahkir ve tezyif etme’ diye bir suç yaratmayı da ihmal etmemiş” diyen Beştaş, savcının Yüksek’e ait olduğu ileri sürülen kitaplar üzerinden niyet okumaya çalıştığına da dikkat çekti. İddianamenin KCK yapısı üzerine yapılan açıklamalar üzerine kurulduğuna dikkat çeken Beştaş, "3’ü büyükşehir olmak üzere 106 belediye başkanlığı kazanmış, Türkiye’nin birçok ilinde teşkilatı olan bir parti yok sayılmış. Diğer bir yandan savcı, müvekkilimin eş genel başkanı olduğu DBP’nin programında bulunan demokratik özerklik talebini ‘demokratik hakların genişletilmesine yönelik politik taleplerin olmadığı’, ‘talebin sahibi bölgede vatandaşlarımız bölgede siyaset yapan partiler olmadığını ileri sürerek, kendisini anayasadan üstün görmüş, kendisini Kürt halkının temsilcisi olarak değerlendirmiştir. Savcı kendisini filozof sanarak belirlemelerde bulunmuştur. Bu açıdan değerlendirdiğimizde mevcut iddianamede hukuki bir belge olmaktan uzaktır. Bu husus mahkeme önünde tartışacağız” değerlendirmesi yaptı.