-DAVUTOĞLU: TÜRKİYE'NİN ROLÜ 'AKİL ÜLKE' ROLÜDÜR ANKARA (A.A) - 03.01.2011 - Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Türkiye için biçtikleri yeni rolün 'akil ülke' rolü olduğunu, bu çerçevede dünyada, küresel olaylarda sözü dinlenen, olayları önceden gören, o olaylara tedbir oluşturan akil bir ülke olunması gerektiğini söyleyerek, Türk diplomatların da artık sadece krizden krize koşturan itfaiye eri olmakla kalmayıp, kriz çıkmadan bunu hissedebilen şehir planlamacısı olması gerektiğini kaydetti. Türkiye'nin yaklaşık 180 büyükelçisini biraraya getiren Üçüncü Büyükelçiler Konferansı'nın açılışında konuşan Davutoğlu, büyükelçiler konferansının temelinin güçlü bir şekilde atıldığını, geçmiş konferanslarda edindikleri tecrübeler ile bugün çok daha kapsamlı bir konferansın açılışını düzenlemekte olduklarını bildirdi. Devlet geleneği açısından dünyada çok az milletin Türkler kadar sağlam bir geçmiş ve köklü bir devlet geleneğine sahip olduğunu, bu geleneğin en önemli kurumlarından birinin de Dışişleri Bakanlığı olduğunu belirten Davutoğlu, Bakanlık mensubu iken görevleri başında şehit düşen ilk şehit Başkonsolos Mehmet Baydar, Konsolos Bahadır Demir'i 1973 yılının ocak ayında kaybettiklerini hatırlatarak, başta onlar olmak üzere toplam 39 şehidi rahmetle andığını ve onların emanetlerini daha iyi seviyelere taşımak için daha çok çalışmaya kararlı olduklarını kaydetti. Bakan Davutoğlu, büyükelçiler konferansının hem bir hasret giderme, hem yıllık muhasebe hem de koordinasyon imkanı sağladığını belirterek, dünyanın ve tarihin akış seyri doğru tanımlandığı zaman, Türkiye'ye doğru roller biçmenin önemine dikkat çekti. Davutoğlu, dünya sisteminin yeniden yapılandığı bir dönemden geçildiğini söyleyerek, bu konferansı 21. yüzyılın ilk 10 yılının bittiği ve ikinci 10 yılının başladığı bir dönemde yapmakta olduklarını ve dolayısıyla geçen 10 yılın muhasebesini yapacaklarını kaydetti. Davutoğlu, 10 yılın muhasebesini yaparken geriye doğru bakmanın yararlı olacağını, 21. yüzyılın aslında 2000'lerde değil, 1989'da Berlin Duvarı'nın yıkılması ile başladığını söyleyerek, son 10 yılda bu yüzyılın en kapsamlı gerilim alanlarının birlikte yaşandığına işaret etti. Bakan Davutoğlu, 11 Eylül saldırısının gerçekten çok önemli sonuçlar ortaya çıkardığını, uluslararası sistemin boşluk alanlarını gösterdiğini bildirdi. "Eğer uluslararası kültürel ve finansal ilişkilerde bu kadar kırılgan bir yapı varsa bunun küresel sisteme yansımaması mümkün değil" diyen Davutoğlu, 1989'dan sonra çıkan sorunlara yanıt bulunamaması durumunda önümüzdeki 10 yılların çok çetin geçeceğini kaydetti. Davutoğlu, daha sonra şunları söyledi: "Bizlerin birinci görevi Cumhuriyetimizi önümüzdeki on yıllara daha güçlü temellerde taşımak, milletimizi güvenliğini, özgürlüğünü garanti altına alarak, milletimizi bu önümüzdeki dönemin etkilenen ülkesi değil, belirleyen ülkesi haline getirmek. Çünkü 20. yüzyıldaki gelişmelerden en olumsuz etkilenen ülkelerin başında geldik." Davutoğlu bu nedenle sürekli barışa atıfta bulunduklarını, Yurtta Sulh Dünyada Sulh ilkesini yüksek sesle tekrarladıklarını belirterek, bu dönemde Türkiye için biçtikleri yeni rolü şu sözlerle aktardı: "Bu rol 'akil ülke' rolüdür, dünyada, küresel olaylarda sözü dinlenen, olayları önceden gören, o olaylara tedbir oluşturan, o olaylar için alternatif çözüm üreten akil bir ülke. Çevre bölgelerde daha kriz çıkmadan krizi hissedebilen, hassas ayarlı bir diplomasi ile çözüm getirebilen bir ülke. Mesela BM için ya da başka örgütler için akil adamlar heyeti oluşturulur, biz de şunu istiyoruz: 'Eğer bir gün uluslararası toplum bir akil ülkeler grubu oluşturmuş olsaydı, onun başına ülkemizin yerleştirilmesi gerekirdi' imajının bütün dünyaya duyurulması. Krizlerden etkilenen değil, krizlerin parçası ve sorun çıkaran hiç değil, ama sorunları çözen hem bölgesel hem küresel sorunlara doğru çözümler üreten akil bir ülke. Sizler ve bizler bu akil ülkenin temsilcileri olarak onur duymalıyız. Önünüzdeki dönemin diplomasisinin de odağı bu rolü en iyi şekilde bütün dünyada dile getirmektir." Vizyoner diplomasi ile sadece tepki vermeyip çözüm ve vizyon üreteceklerini belirten Davutoğlu, Türk diplomatları için Hariciye içinde yerleşmiş bir tanım bulunduğunu, "Türk diplomatının bir itfaiye eri gibi olduğunun ve birçok kriz alanında koşmak durumunda kaldığının" anlatıldığını hatırlatarak, buna örnek olarak Türkiye'nin BM Daimi Temsilcisi Büyükelçi Ertuğrul Apakan'ın, Mavi Marmara saldırısının hemen ardından sabah 5'te uyandırılması ve BM Güvenlik Konseyi'nin acil toplantıya çağrılması sürecini anlattı. Apakan'ın bir itfaiye eri çabukluğuyla BM'ye ulaştığını belirten Davutoğlu, bütün temsilciliğin aldıkları talimatı yerine getirmek üzere sabah çok erken saatlerde BM'de hazır olduklarını hatırlatan Davutoğlu, Bakanlığın organik bir bütün gibi hareket etme yeteneğinin bu olay ile çok iyi sergilendiğini, bunun övünülmesi gereken bir refleks olduğunu bildirdi. Davutoğlu konuşmasını şöyle sürdürdü: "Ama biz önümüzdeki dönemde sadece itfaiye erleri istemiyoruz. Evet itfaiye erleri gibi her yere koşturacak dinamizmde bir bakanlık istiyoruz ama daha fazlasını da istiyoruz. Diplomatlarımızı yangın çıkmasını engelleyecek şehir planlamacısı olarak da görmek istiyoruz." -"KRİZLERE TEPKİ VEREN BİR DİPLOMASİ İLE YETİNEMEYİZ" Davutoğlu, Türkiye'nin küresel düzendeki yeni rolü ile ilgili şunları kaydetti: "Biz bekleyip yeni düzen oluştuktan sonra tepki veren bir ülke olamayız. Bunun bedelini Birinci Dünya Savaşı'nda yaşadık. Eğer bir düzensizlik varsa, bu düzensizliği ilk sorgulayacak ülkelerin başında geleceğiz ve eğer yeni bir düzen kurulacaksa, o düzenin temel taşını atan ülkelerin başında geleceğiz. Buna hakkımız var, buna tecrübemiz var, buna gücümüz de yeter. Bu kadar iddialı bir söylem dile getirdiğimizde hemen tepki veriliyor; 'Gücünüz yeter mi?'. Evet, yeter." Bakan Davutoğlu Türkiye'nin gücünün nelere yettiğini örneklerle anlatarak, bu çerçevede dünyada üç restorasyon dönemini aktardı. Bunlardan ilkinin Fransız Devrimi dönemi olduğunu, uluslararası sistemin radikal bir şekilde değiştiğini hatırlatan Davutoğlu, Osmanlı'da millileşme diplomasisinin o döneme denk geldiğini, o dönemdekinin dengeleri gözeten ve korumacı bir diplomasi olduğunu kaydetti. Bunun iyi gelişmiş bir refleks olduğunu ancak bununla yetinilemeyeceğini söyleyen Davutoğlu, ikinci restorasyon döneminin Birinci Dünya Savaşı sonrasına denk geldiğini, Cumhuriyetin kurulması ile yaşandığını hatırlattı. Davutoğlu, bu dönemdeki diplomasi ile sadece sulh üzerindeki bir diplomasinin Türkiye'nin bütünlüğünü sağlayacağı anlayışının yerleştiğini, özelliğinin de kurucu ve tanıtıcı bir diplomasi olduğunu anlattı. Davutoğlu, bugün de yine tanıtıcı diplomasiyi sürdüreceklerini, yine Yurtta Sulh Cihanda Sulh diyeceklerini belirterek, "Ama yeni reflekslerle ve güçlendirilmiş bir şekilde, özgün karakter ve daha küresel iddialar taşıyarak" dedi. Üçüncü restorasyon döneminin İkinci Dünya Savaşı sonrasında yaşandığını hatırlatan Davutoğlu, BM sisteminin kurulduğunu, çift kutuplu yapının ortaya çıktığını ve Türk diplomasisinin da ittifak içinde etkin rol olarak engelleyici ve krizlere doğru tepki verici bir karakter kazandığını bildirdi. Bakan Davutoğlu artık yeni bir döneme girildiğini belirterek şunları kaydetti: "Artık sadece krizleri engelleyen, krizlere tepki veren bir diplomasi ile yetinemeyiz. Çünkü 2. Dünya Savaşı sonrası dönemin aksine uluslararası sistem statik değil, öyle olsaydı o sistemdeki konumumuzla yetinip, ki bazıları bunu istiyor bizden, bununla yetinen, kriz çıktığında tepki veren bir ülke konumunda kalabilirdik belki, hayatımızı bu şekilde idame ettirebilirdik. Şimdi rahatsızlık doğuran ve uluslararası toplumda 'Türkler ne yapmak istiyor' sorusunu sorduran anlayışın sebebi bununla yetinmememiz. Hayır bununla yetinmeyeceğiz, bunu çok açık ifade etmek istiyorum. Son 8 yıl içinde bununla yetinmeyeceğimizi gösterdik. Neden? Çünkü bununla yetinmemiz tarihin akışının gerisinde kalmamız anlamına gelir. Bu dünya statik değil, dinamik bir dünyaya dinamik tepkiler vermemiz lazım. Eğer dünya sürekli değişiyorsa biz de statik olamayız. Bizim yapmamız gereken, zihninizdeki dünya resmini bu yıllık toplantılarla değerlendirmek." Davutoğlu, bu konferansta Ocak 2010 ve Ocak 2011 arasındaki dönemde neler yapıldığının bir sorgulaması olacağını söyleyerek, bunun bir muhasebe dönemi olduğunu ve kendisinin hükümeti ve bakanlığı temsilen bu dönemde doğru bir politika uygulandığını düşündüğünü bildirdi. Davutoğlu, "Bunun gururunu yaşıyorum, küresel bir düzene şu anda bakılsa ve küresel düzenin yeniden yapılanmasında en fazla katkıda bulunabilecek aktörler sıralaması yapılsa, dünyanın kanaat önderlerine bu soru sorulsa, 'ilk 10 ülke yazın' diye, eminim hemen hemen bütünü Türkiye'yi yazacaktır" diye konuştu.