Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Gerçek cumhuriyetçi biziz, gerçek milli biziz, gerçek demokrasinin sözcüleri biziz" dedi. "Bürokratik elitizmle cumhur hep karşı karşıya gelmiştir" diyen Davutoğlu, "Bu gelenek içinde o tek parti bürokratik elitizmine karşı 'Yeter, söz milletin' diyen Adnan Menderes’in temsilcileriyiz. Vesayetlerle, darbelerle bu milli demokratik anlayışa savaş açıldı" ifadesini kullandı.
Davutoğlu, AKP Sürekli Eğitim Merkezi'nin (AKSEM), Haliç Kongre Merkezi'nde düzenlenen ilk derste konuştu.
Davutoğlu'nun açıklamalarından satır başları şöyle:
Aziz dava arkadaşlarım, bugünkü dersimiz temelde AK Parti hareketinin siyasi özü, felsefesi, muhtevası ve uygulama esasları üzerine olacak. Her siyasi, sosyal hareket tarihe diğerlerinden farklı olduğu özelliklerle mührünü vurur. AK Parti herhangi bir siyasi konjonktürde çıkmış ve belli bir zaman hapsedilecek bir hareket değil, kutlu bir yürüyüşün adıdır. Madem ki AKSEM bir ders başlatıyor, ilk dersi sizlerle AK Parti hareketinin farkını ortaya koyan 10 temel prensibinden bahsedeceğim. İlk 5’i AK Parti siyasetinin özü, felsefesi, ikinci beşi uygulama alanıyla ilgilidir.
Birincisi, AK Parti insani değerleri ifade eden kadim bir kökten geliyor. İnsanlık tarihinde kendini oturtmayan partinin kalıcı olması mümkün değildir. Bir parti kendini genel insanlık tarihinde doğru bir çerçeveye oturtursa kalıcı olur. Bizim hareketimiz her şeyden önce insanlığı kuşatan kadim bir geleneğin ürünüdür. AK Parti Türkiye Cumhuriyeti gibi belli konjonktürel şartlarda ortaya çıkmış değildir. Türkiye Cumhuriyeti de AK Parti de konjonktüre hapsedilemez.
Biz her zaman hakkın, hukukun, adaletin temsilcisi olan bir geleneğin ürünleriyiz. Hazreti İbrahim Nemrut’a niye karşı çıkmışsa, Hazreti Musa Kızıldeniz’i hangi inançla açmışsa, Hazreti Peygamber hangi tevhid inancıyla yola çıkmışsa, biz de o yolun yolcusuyuz. Hareketimizin esas anlamı, muhtevası bu hak arayışının, insanlığın, özgürlük ve güvenlik arayışının ürünü olmasıdır. Medine’yi kurmak üzere yola çıkan önümüzdeki aydınlık önderler aslında bugün de yolumuzu aydınlatıyor. İslam medeniyetinin bütün değerlerinin benimsendiği bir hareketin içinden geliyoruz. Horasan’dan yola çıkıp, Mezopotamya coğrafyasından Anadolu’ya geçen, evladı Fatihan’la Avrupa’da yeni bir medeniyet kuran geleneğin devamıdır AK Parti. Biz köksüz değiliz, biz kökü tarihin derinliğinden gelen bir kutlu yürüyüşün temsilcileriyiz. Tarih bizim kadim geleneğimizi temsil ettiği gibi AK Parti de bugün bu kadim gelenekteki sesimizdir, vicdanımızdır. Bu tarihi temeli hiçbir zaman unutmayacağız.
Öyle köklü bir gelenekten insanlık tarihinin bütün bir birikiminden geldiğimizi hiçbir zaman unutmayacağız. AK Parti Türkiye Cumhuriyeti tarihi itibariyle milli demokrasinin temsilcisidir. Yerlidir, millidir. İstiklal Savaşı’nı ortaya koyan değerler neyse sözcüsüdür, takipçisidir. Birinci Dünya Savaşı o kadim geleneğin son savunma hattıydı. Bu geleneği yıkıp sömürgeciliği yerleştirmek isteyenlere karşı bütün bir mazlum milletler yekunu İstiklal Harbi’yle temsil edildi. Türkiye Cumhuriyeti bu temsilin ürünüdür. Cumhuru temsil eden, demokrasiyi temsil eden, milli iradeyi temsil eden çizginin bugünkü sözcüleriyiz. Bürokratik elitizmle cumhur hep karşı karşıya gelmiştir.
"Gerçek Cumhuriyetçi biziz,
gerçek milliyetçi biziz"
Gerçek cumhuriyetçi biziz, gerçek milli biziz, gerçek demokrasinin sözcüleri biziz. Bu gelenek içinde o tek parti bürokratik elitizmine karşı “Yeter, söz milletin” diyen Adnan Menderes’in temsilcileriyiz. Vesayetlerle, darbelerle bu milli demokratik anlayışa savaş açıldı.
Rahmetli Necmettin Erbakan hocanın çizgisi bizde devam ediyor. Sonra 12 Eylül darbesi geldi. Milli ve cumhuri demokrat çizginin önüne geçmeye çalıştılar. Özal’ın sesiyle milletin sesi başkentte yankılandı. Biz 28 Şubat’ın bin yıl süreceği iddialarına karşı biz kadim bir çizgiyiz ve kıyamete kadar buradayız diyen çizgi AK Parti. O günlerde birileri bizlere başka ülkelerin adreslerini gösteriyordu. Bilmiyorlardı ki biz bu ülkenin asli sahipleriyiz ve siyasetimiz bu ülkenin asli sahiplerinin sesi olarak devam edecektir. Cumhuri bir çizgi olan, “Yeter, söz milletin” diyen, her zaman milliliği savunan hareket 2002’de, Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan öncülüğünde siyaset sahnesine çıkardı.
"Hiçbir siyasi partiye, AK Parti'ye
yazılanlar kadar makale yazılmadı"
AK Parti sadece Türkiye'nin değil, tüm mazlum milletlerin bir savunucusudur. Nasıl Kutül Amare'de Kürt, Türk, Araplar yan yana savaştıysa biz de diyoruz ki AK Parti mazlum milletlerin bugünkü sesidir. Cumhuriyet tarihimizde bir çok siyasi parti oldu ama hiçbir siyasi partiye, AK Parti'ye yazılanlar kadar makale yazılmadı. Hakkımızda büyük bir literatür oluştu. Biz siyasetin, tarihin nesnesi olmaya değil, öznesi olmaya geldik. Siyasi olarak liderliğe gelen partiler, AK Parti'nin yolunu izlemek istedi. Albayrağımız sadece bizim değil tüm mazlum milletlerin bayrağı oldu. Biz sadece kendi milletimize değil, tüm mazlumlara el uzatan bir hareketin adı olduk. Nereye giderseniz gidin, AK Parti'nin adı biliniyor.
Somali'ye gittiğimizde yüzlerini göğe çevirip bizi bekleyenlerin sesi olmuştur AK Parti. Onun için bu partiyi zaafiyete uğratmak istediler. Onun için 17-25 Aralık'ları yaşadık. Filistin, devlet olarak BM'de tanındığında onu kucaklayan bir Türkiye Cumhuriyeti olmazsa Filistin öksüz kalır.
AK Parti bütün insanlığa hitap eden bir çağrının sözcüsüdür ve bu çağrı insan onuruna çağrıdır. Kim insanlığın karşısında durursa, karşısında bizi bulur. Biz özgürlüğü sadece söylemsel düzeyde değil kendi içimizde yaşayarak savunuyoruz. Bütün insan haklarının temel esaslarını biz veda hutbesinden benimsedik. Haiti'ye yardım gönderen ilk ülke, Türkiye Cumhuriyeti'ydi. Filipinler'e inen ilk yardım uçağı THY'nin uçağıydı. AK Parti evrensel bir harekettir. AK Parti kadim bir hareketin sözcüsüdür.
AK Parti bir vizyon ürününün hareketidir. Eğer biz sadece tefekkür edip sağlam bir vizyon kazanamasaydık sadece bir parti olarak kalırdık. Bizim bir rüyamız var; devletimizi kudretli ve şefkatli kılmak. Biz kudret ve şefkat eli gayet güçlü olan Türkiye Cumhuriyeti'ne yeni bir vizyon kazandırıyoruz.
"AK Parti hareketinde nepotizme izin yoktur."
AK Parti siyasi bir harektten önce, ahlaki bir harekettir. Ahlaki özden kopan bir hareket, belli bir zaman sonra sadece 'çıkar grubu'na döner. AK Parti'liler diyecek ki biz ahlaki bir hareketin peşindeyiz. Biz adaleti temsil eden Hz. Ömer'in adaletini sadece anlatmak için değil yaşamak için okuduk. Biz siyasi ahlakı bu anlamda kendi özümüzde en temel meselemiz olarak ele alacağız. 14 yıl içinde Cumhurbaşkanımıza, bana ve teşkilatlarımıza çok sayıda saldırı oldu ve emin olun bunların hiçbiri bizleri yıkamaz. Aksine her saldırı bizi güçlendirdi. 7 Haziran'da ayağımızın tökezlediğini sananlar 1 Kasım'da işin aslını öğrendi. Aramızda şahsi menfaat gözetenlerin yeri yoktur ve olamaz. AK Parti hareketinde nepotizme izin yoktur.
Biz bir gönül ve muhabbet hareketiyiz. Milletimizin gönlünü kazanmak isteyen bir hareketiz. Sayın Cumhurbaşkanımızdan bu görevi aldığımda mekana zamana ve insana selam olsun diye başlamıştım. İstanbul'a muhabbet duymayan birisi bizi aramızda yer alamaz. Bu ülkenin her bir zerresine aşık olmazsanız, AK Parti hareketini anlayamazsınız. Bu toprakların her dağını, her çiçeğini koruyacağız. İnsana muhabbetle bakmak siyasetin esasıdır. Eğer mitinglerde ve toplantılarda yüreğini bu ülkenin insanının yüreğine değmiyorsa, siyaset yapamazsınız. İşçinin nasırlı elinden, çiftçinin ter kokusundan rahatsız olan birisi siyaset yapamaz. Biz bu milletin asli çocuklarıyız ve bu milletin asli çocuklarını temsil ediyoruz.
"Dava adamları istiyoruz"
AK Parti hareketi erdemli bir harekettir. Biz her bir teşkilatın her bir ferdini genel başkanın görevlerini üstlenebilecek şekilde görmek istiyoruz. Sadece coşkuyla meydanları dolduran gençler değil, bu görev onların üstüne kaldığında çalışacak dava adamları istiyoruz. Biz edeple soru sorabilecek teşkilat adamları istiyoruz. Her bir genç öyle bir yetişecek ki o gençler tüm düşüncelerini ortaya koyabilecek. Çabuk başarılar ve çabuk kariyerler yerine, vizyoner olmak için çalışın.
"Kadına veya çocuğa karşı sözlü taciz size yakışır, yetimin başını okşamak bize yakışır"
Dördüncü önemli meselemiz üslupta nezaket. Mümkün olsa önce Kılıçdaroğlu'ndan başlamak suretiyle bütün evlere "Edeb Ya Hu" sözünü yerleştirmek isterdim. Hat, kelamın, kalemle kemale ulaştığı sanatın adıdır. Bizim nihayi hedefimiz uzun süre bu makamları işgal etmek değildir. Kim ki bu makamda daha uzun süre kalayım derse aramızda yeri olmasın. Bu makam hırsının karşısında tek bir edeple; mahviyet (alçak gönüllülük, kibirsizlik). Önce kadir olanın Allah olduğunu bilecek, sonra siyaset yapacaksınız. Edeple mukabele edeceğiz. Dille değil, yüreğimizle konuşacağız. Önemli olan dilinizin yüreğinizden gelmesi. Sözün samimi olması. Sevmek yürekle başlar, aşk onunla bütünleşirseniz olur. Gönlünüze yazmadığınız hiçbir fikir, söz iz bırakmaz. Neyle konuşursanız konuşun yüreğinizle konuşun.