Mardin'den güvenlik gerekçesiyle Adıyaman'a alınan Dargeçit davası için çarpıcı bir gelişme yaşandı. Vali Mahmut Demirtaş, davanın kentten alınmasını isteyerek "Adıyaman'da 'terör örgütü' yandaşlarının yanı sıra milliyetçi hassasiyetleri yüksek bir kitle de var. Bu yüzden kavga ve gerginlikler yaşanır" dedi. Savcı da dava için uygun salon bulunmadığını iddia etti.
Mardin’in Dargeçit ilçesinde 1995 yılında yedi yurttaşın ve bir uzman çavuşun öldürülüp kaybedilmesine ilişkin dava ‘güvenlik ’ gerekçesiyle Midyat’tan Adıyaman’a gönderilmiş ve ilk duruşma için 2 Temmuz’a gün verilmişti. Fakat bu kez de Adıyaman Valiliği “ilimizde bölücü terör örgütü sempatizanlarının bulunduğu ve faili meçhuller davasının provoke edilebileceği” gerçekçesiyle Dargeçit Davası’nın bir başka şehre gönderilmesini istedi.
Adıyaman Başsavcılığı da şehirde bu davaya yetecek ölçüde duruşma salonunu bulunmadığını dayanak gösterirken, Ekim 2014’teki Kobane olaylarında “art niyetli şahısların yargılamaları bahane ettiklerini” savundu. Bunun üzerine dava dosyası, yeni bir şehir belirlenmesi için Adalet Bakanlığı’na gönderildi.
Vali: Kavga ve gerginlik olur
İsmail Saymaz’ın Radikal’de yayımlanan haberine göre, Adıyaman Valisi Mahmut Demirtaş tarafından 28 Nisan 2015’te yazılan yazıda, Midyat’tan güvenlik nedeniyle gönderilen davanın “terör örgütü yandaşlarınca provoke edilebileceği” savunularak, “İlimizde bölücü terör örgütü sempatizanlarının bulunduğu, terör faaliyetlerinin ve terör unsurlarının (kırsal faaliyetler, şehir yapılanması) varlığı da bilindiğinden özellikle ‘faile meçhuller’ davasının provoke edilebileceği” iddia edildi.
Hem şehir merkezinde, hem ilçelerde “terör örgütü yandaşlarının yanı sıra milliyetçi hassasiyetleri yüksek bir kitlenin de bulunduğu ve karşıt görüşlü şahıslar arasında zaman zaman kavga ve gerginliklerin yaşandığı” ileri sürüldü.
Mardin’in Adıyaman’a 298 kilometre mesafede olduğu ve iki davanın taraflarının da rahatlıkla gelip davaya katılabileceği ifade edildi. Şehirde asker, jandarma ve polise ait toplu birliklerin bulunmadığı, var olanların da bir kan davası sebebiyle on aydır Gerger ilçesinde görev yaptığı anlatıldı.
Ayrıca çadır kentte 10 bin Suriyelinin yaşadığı, çatışma bölgelerine yakın olunduğu için şehrin sürekli göç aldığı kaydedilerek, “Suriye sınırına yakın olmamız sebebiyle gerek jandarma, gerek emniyet görevlilerimiz takviye olarak sınıra yakın yerlerde görevlendirilmektedir. Gelişebilecek büyük çaplı olaylara müdahale edebilecek emniyet ve jandarma birlikleri haricinde askeri unsur bulunmamaktadır” denildi.
Yazıda, “Davaların Adıyaman’da devam etmesi halinde kamu güvenliği tehlikeye düşürebileceği” belirtilerek, başka bir şehre nakli istendi.
Savcı: Salon yok
Başsavcı Ali Ulvi Yılmaz ise 10 Nisan 2015’teki yazısında ise Adıyaman’daki 1 ve 2. Ağır Ceza Mahkemesi salonlarının bu davalar için yetmeyeceği, adalet sarayı ile cezaevinde de duruşma görülecek uygun bir salonun bulunmadığı, bu binaların güvenlik yönünden birçok eksikliğinin olduğu, eksiklikler bildirildiği halde Emniyet tarafından gerekli düzenlemelerin hala yapılmadığı kaydedildi. Özellikle Ekim 2014’den sonra Adıyaman’da “art niyetli bir kısım şahıs ve toplulukların huzur ve sükuna yönelik olarak eylemlerini arttırdıkları, buna ilişkin çok sayıda soruşturma evrakının bulunduğu, davaların açıldığı, art niyetli bu şahıs ve grupların olay çıkartmak, kamu düzenini bozmak için çeşitli bahanelere sığındıkları, bunlar arasında toplumsal ve terör olaylarına ilişkin devam eden soruşturma ve yargılamaları bahane ettikleri” iddia edildi. Adıyaman 1. Ağır Ceza Mahkemesi de davanın nakli için gerekli işlemlerin yapılabilmesi amacıyla dosyayı başsavcılığa gönderdi. Adıyaman Başsavcılığı da dosyayı, karar verilmesi amacıyla Adalet Bakanlığı’na gönderecek. Davanın hangi şehirde görüleceğine Yargıtay 5. Ceza Dairesi karar verecek.
'TSK ve hükümet anlaştı, davalar kapatılıyor'
Dargeçit Davası’nın avukatı Erdal Kuzu, TSK ile siyasi iktidarın uzlaştığını ve bu nedenle davaların üzerlerinin kapatılmak istendiğini savunarak “Ne Midyat’ta ne Adıyaman’da bir güvenlik problemi var. Dosyada gerçeğin ortaya çıkarılabileceğine dair bir inanç yok. Ama ailelerin kendilerini mahkeme salonlarında ifade etme olanağı da ellerinden alınıyor. İkinci nakille beraber dosyanın kapatılacağı anlaşılıyor. Bu da yargıçların siyasi iktidardan ne kadar korktuğunu gösteriyor” dedi.