Gündem

"Darbenin havadaki birinci kırılma noktası..."

"Orgeneral Ünal, bu emirleri verdikten kısa bir süre sonradan derdest edilse bile bu durum değişmemiştir..."

29 Ağustos 2017 12:34

Hürriyet yazarı Sedat Ergin, Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) içindeki cunta yapılanması tarafından düzenlenen darbe girişimiyle ilgili olarak "Son karar en kritik adımlardan biridir. Çünkü bu talimatın yerine getirilmesiyle harekât merkezi birden körleşmiştir" dedi.

Sedat Ergin'in "15 Temmuz ve hava savaşları (8): Darbenin havadaki birinci kırılma noktası" başlığıyla yayımlanan (29 Ağustos 2017) yazısı şöyle:

İlişikteki konuşma darbe girişiminin başladığı saatlerde Hava Kuvvetleri Komutanlığı’nın birinci katındaki Genel Sekreterlik odası ile girişin iki kat altındaki Hava Kuvvetleri Harekât Merkezi (HKHM) arasındaki telefon hattında geçiyor.

Telefonun bir ucunda Hava Kuvvetleri Genel Sekreteri Kurmay Albay Veysel Kavak, diğer ucunda ise Hava Savunma ve Komuta Kontrol Daire Başkanı Tuğgeneral Kemal Mutlum konuşuyor.

VK: İhtiyaç var mı kimseye komutanım?

KM: Yok, zaten içeride kilitli kaldık biz...

*

Kapıyı kilitleyen, bizzat karargâhta darbe girişiminin başını çeken ekipten Tuğgeneral Mutlum’un bizzat kendisidir. HKHM’ye girdikten sonra bu önlemi alarak, kendisini ve başında bulunduğu 12 kişilik ekibi dışarıdan müdahale etmek isteyebilecek unsurlara karşı emniyete almak istemiştir. Karargâhta Sistemler Daire Başkanı olan Tuğgeneral Recep Sami Özatak da yanındadır.

HKHM’nin önemi, Türk hava sahasındaki bütün askeri uçuşlar üzerinde emir-komuta yetkisi kullanabilen iki harekât merkezinden en üst konumdaki olmasıdır. Diğeri, kısaca BHHM denen Eskişehir’deki 1. Birleştirilmiş Hava Harekât Merkezi’dir.

Oyun planına göre, darbeciler Türk hava sahası üzerindeki kontrollerini buradan icra edecektir. Buraya hâkim olmaları onlara her askeri hava aracını yalnızca görme değil, aynı zamanda teşhis edebilme imkânını sağlayacağı gibi, her askeri uçağa doğrudan komut verebilecek yetkiyi de tanıyacaktır.

*

Şimdi Ankara’daki KemalMutlum’un HKHM’deki telefon hattı üzerinden Diyarbakır Üssü’nün kulesine uzanalım ve kendisiyle üssün Harekât Komutanı Kurmay Albay ÖzkanEdip Akgülay arasında saat 23.03’te başlayan konuşmaya kulak verelim. Akgülay, savcılık ifadesinde bu konuşmayı şöyle anlatıyor:

“Kemal Mutlum beni aradı ve iki nakliye uçağı ile birliğimde bulunan özel kuvvetler birliğini Ankara iline göndermemi söyledi. Ben bu konularda yetkili olmadığımı, Eskişehir 1. BHHM ile görüşmeleri gerektiğini söyledim. Bunun üzerine telefonu sesinden tanıdığım kadarıyla General Recep Sami Özatak aldı ve bana hitaben ‘Akgülay bizi dinleyeceksiniz, bizim emrimizi yerine getireceksiniz’ dedi. Saat 23.14’te dahili hattan Hava Kuvvetleri Genel Sekreteri Veysel Kavak, iki nakliye uçağı ile birlikteki özel timi Ankara’ya göndermem yönündeki emri tekrarladı. Bana yanlış yaptığımı, hava kuvvetlerine itaat etmem gerektiğini söyledi.”

Mutlum, Özatak ve Kavak’ın havalandırmak istedikleri iki nakliye uçağı Özel Kuvvetler’den Tuğgeneral Semih Terzi’yi ve beraberindeki 100 kişilik ekibi Ankara’ya götürecektir. Saat 23.47’de bu kez Semih Terzi’nin kendisi arar Akgülay’ı ve pisti açmasını isteyerek şöyle der: “Salak, birliğim taarruzda, ben senin üstünüm, bana itaat edeceksin...”

Olumsuz yanıt alınca Semih Terzi, birliğindeki 100 askerden 40’ını yanına alıp daha küçük bir uçağa biner ve kuleden izin almadan kalkar.

*

Bütün bu diyaloglar Ankara’daki harekât merkezi ile Eskişehir’deki harekât merkezi arasında 15 Temmuz gecesi Türk hava sahasının kontrolü üzerinde cereyan eden mücadeleyi çarpıcı bir şekilde gösteriyor. Ankara’daki HKHM, Semih Terzi’nin uçağını havalandırabilmek için çırpınırken, Eskişehir’deki BHHM ve onun emirlerini dinleyen muhtelif üslerdeki subaylar da darbecilerin hava sahasına çıkışlarını ne yapıp edip kesmeye çalışmaktadır.

Şimdi biraz daha öncesine dönelim ve düğün töreninin altüst olduğu İstanbul Moda Deniz Kulubü’ne gidelim. Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral AbidinÜnal’ın darbe girişimini ve Akıncı’dan izinsiz kalkan uçakları duyar duymaz aldığı ilk kararlardan biri, Kemal Mutlum’un ele geçirdiği HKHM’yi devre dışı bırakan, yalnızca Eskişehir’deki BHHM’nin yetkili olduğunu bildiren emri yayınlamak olmuştur.

Ünal’ın telefonla BHHM’ye yazdırılan ve saat 23.51 itibarıyla bu kanal üzerinden bütün birliklere iletilen emrinde şöyle denilir: “Hava Kuvvetleri Harekât Merkezi’nin yetkileri ele geçirilmiştir. Oradan gelecek emirler yasal değildir ve dikkate alınmayacaktır. Tüm emirler Eskişehir’deki Birleştirilmiş Hava Harekât Merkezi üzerinden Hava Kuvvetleri Komutanı tarafından verilecektir. Aksine davranışta bulunanlar hakkında yasal işlem yapılacaktır.”

*

Ünal, kritik bir adım daha atar. Bu da Ankara’daki HKHM’nin “fişinin çekilmesi” kararıdır. Abidin Ünal, ifadesinde şöyle anlatıyor: “Hava Kuvvetleri Komutanlığı’ndan Albay (Alper) Ketencioğlu’nu arayarak Hava Kuvvetleri Harekât Merkezini köreltmelerini, işlevsiz hale getirmeleri gerektiğini emrettim. Yani elektriklerin, bilgisayar sistemlerinin, telefonların kesilmesini emrettim.”

Son karar en kritik adımlardan biridir. Çünkü bu talimatın yerine getirilmesiyle harekât merkezi birden körleşmiştir. Radarlar gitmiş, ekranlardaki hava haritaları kaybolmuş, merkez işlevsiz boş bir salona dönüşmüştür. Aynı zamanda darbecilerin hava sahası üzerindeki kontrolleri, uçakları teşhir ve teşhis edebilme kabiliyetleri, emir verme imkânları da kaybolmuştur.

O sırada içeride bulunan Tuğgeneral Özatak, sanık olarak ifadesinde bu durumu “Sistem kapatılınca biz harekât merkezinde hangi uçağın nerede olduğunu, hangi uçağın nereden kalktığını göremez olduk” diye anlatıyor.

Orgeneral Ünal, bu emirleri verdikten kısa bir süre sonradan derdest edilse bile bu durum değişmemiştir.