Gündem

Darbe hukuk içinde kalarak sorgulanmalı

26 Şubat 2010 02:00

T24 - 'Balyoz Harekât Planı' soruşturması kapsamında gözaltına alınıp sorgusu ardından savcılıkca serbest bırakılan emekli Koramiral Lütfü Sancar'a karşı, Anayasa'nın gözaltının gerekçeleriyle ve uygulanmasıyla ilgili varolan hükümlerinde titizlik gösterilmeyerek, kendisine karşı ölçülülükten uzaklaşılmıştır.

Lütfü Sancar'ın Sorgu Hâkimliği'ne sevk edilmeden Savcılık tarafından serbest bırakılmasının, bir suçlu gibi takdim edilmiş olduğu gerçeğini değiştirmediğini belirten Hürriyet gazetesi yazarı Sedat Ergin, Sancar'ın sorgusunda "ölçülülükten uzaklaşıldığı"nı vurguluyor.

Hukuk düzenini çiğnemek isteyen darbecilerle, demokrasiye sahip çıkanlar arasındaki en temel farklardan birine dikkat çeken Ergin, bu farkın "ikinci grupta yer alanların hukukun sınırlarının dışına çıkılmasına karşı durmak gibi bir moral yükümlülük altında olmaları" olarak ifadelendiriyor.

Hürriyet gazetesi yazarlarından Sedat Ergin'in kaleme aldığı "Darbe hukuk içinde kalarak sorgulanmalı" başlıklı ve 26 Şubat 2010 tarihli yazısı şöyle:

Darbe hukuk içinde kalarak sorgulanmalı

Dün bu yazıyı kaleme almak üzere bilgisayarın başına oturduğumda saat 16.00’yı biraz geçiyordu.

İkisi kuvvet komutanlığı da yapmış olan emekli 3 orgeneral sabah saatlerinde Adliye’ye sevk edilmişlerdi ve haklarında nasıl bir karar çıkacağına ilişkin hiçbir işaret yoktu.

*  Yine bu saatlerdeki döküme göre, pazartesi günü başlayan operasyonda gözaltına alınan emekli-muvazzaf toplam 49 asker şüpheliden 13’ü serbest bırakılmış, 20’si tutuklanmış, 8’i ise ifade vermek üzere Savcılık’ta bulunmaktaydı. Ayrıca, 8 şüpheli de Emniyet Müdürlüğü’nde Adliye’ye sevk edilmeyi bekliyordu.

KAMUOYUNA SUÇLU GİBİ TAKDİM EDİLMEK

*  Şüpheli sıfatıyla gözaltına alındıktan sonra serbest bırakılan 13 kişi arasında daha ilk aşamada Savcılık tarafından serbest bırakılanlar da var.
Güney Deniz Saha Komutanlığı görevinden 2005 yılında emekliye ayrılmış olan Koramiral Lütfü Sancar bu şekilde serbest bırakılan şüphelilerden biri.
Koramiral Sancar geçen pazartesi günü arandığını duyunca İzmir’de polise kendisi gidip teslim oldu, ardından uçakla İstanbul’a getirildi. Emniyet’ten içeri girerken, daha sonra Savcılığa götürülürken, ayrıca salı gecesi Savcılık’tan ayrılırken Sancar’ın yüzü patlayan flaşların altındaydı.

*  Savcılık makamı, Koramiral Sancar’ın ifadesini aldıktan sonra sorgulama hâkimliğine sevkine bile gerek duymadan kendisini serbest bıraktı.
Savcı’nın bu kararı, Lütfü Sancar’ın 40 yılı aşan bir kariyerin ardından Emniyet’in kapısında Türk kamuoyuna polislerin nezaret ettiği bir suçlu gibi takdim edilmiş olduğu gerçeğini değiştirmedi.

ÖLÇÜLÜLÜKTEN UZAKLAŞILINCA

*  Bu durumda yöneltilmesi gereken soru şudur: Sancar’ın tutuklanma talebiyle Sorgu Hâkimliği’ne sevkine bile ihtiyaç duyulmadıysa, neden gözaltı gibi özgürlüğünün kısıtlanmasına yol açan sert bir önleme başvurma ihtiyacı duyulmuştur? Davet edilerek ifadesi alınamaz mıydı?
Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK), 90’ıncı maddesinde “a) Kişiye suçu işlerken rastlanması, b) Suçüstü bir fiilden dolayı izlenen kişinin kaçması olasılığının bulunması veya hemen kimliğini belirleme olanağının bulunmaması halinde gözaltına alınabileceği” belirtiyor.

*  CMK 91’inci maddesi de “Gözaltına alma, bu tedbirin soruşturma yönünden zorunlu olmasına ve kişinin bir suçu işlediğini düşündürebilecek emarelerin varlığına bağlıdır” diyor.
Yasanın bu açık hükümleri dikkate alındığında Sancar’ın kendini içinde bulduğu durumda CMK 90 ve 91’inci maddelerin titizlikle gözetildiği söylenebilir mi?
Salt bu olay bile son gözaltı dalgasında en azından şüphelilerin bir bölümünde ölçülülükten uzaklaşıldığının açık bir göstergesidir.

DARBE DE HUKUK İÇİNDE SORUŞTURULMALI

*  Bir yanlış anlama olmaması gerekir. Savcılık makamı darbe girişimine ilişkin emareler olduğu takdirde bunların üzerine gitmek, soruşturmakla yükümlüdür. Her türlü darbe iddiasının sonuna kadar araştırılması ve inandırıcı deliller bulunduğu takdirde sorumluların yargıya hesap vermeleri demokrasinin, hukuk devletinin gereğidir.

Her darbe girişimi, karşısında yargıyı ve olabilecek en ağır hukuki yaptırımları bulmalıdır.

*  Bu açıdan bakıldığında, darbe girişimi iddialarının sivil savcılar tarafından kovuşturma konusu yapılabilmesi bile Türk demokrasisi açısından önemli bir niteliksel sıçramayı gösteriyor.

Bununla birlikte, gerçek bir demokraside her darbe girişimi hukuka uygun bir şekilde soruşturulmalıdır. Ölçülülük de hukukun önemli bir koşuludur.
Suçlanan kişiler açısından yasaların koruma altına aldığı haklarının ihlal edilmemesi esastır. Bu çerçevede kendilerine yöneltilen iddialar kesin kanıtlanıncaya kadar suçsuz olduklarını esas alan masumiyet karinesinden yararlanmak da en doğal haklarıdır.

*  Hukuk düzenini çiğnemek isteyen darbecilerle, demokrasiye sahip çıkanlar arasındaki en temel farklardan biri, ikinci grupta yer alanların hangi koşulda olursa olsun hukukun sınırlarının dışına çıkılmasına karşı durmak gibi bir moral yükümlülük altında olmalarıdır.