Cumhuriyet yazarı Özgür Mumcu, Danıştay Başkanı Zerrin Güngör "CHP, Adalet Kurultayı’ndan sonra yayınladığı bildirgeyle ne yapmaya çalışıyor? Aslında ben biliyorum. Tek başlarına güçlü siyaset yapamadıkları için eskiden onların imdadına yargı yetişiyordu. Şimdi artık yargı bunu yapmıyor" ifadesine tepki gösterdi. Mumcu, "Bir Danıştay başkanının bir siyasi partiyle doğrudan polemiğe girecek kadar pervasızlaşması, hâkimlerin tarafsız ya da bağımsız olmalarıyla değil ancak AKP’nin yargı kolları başkanı olmayı gönüllü kabul etmeleriyle açıklanır" diye yazdı.
Özgür Mumcu'nun "Yargı bağımsız mı?" başlığıyla yayımlanan (2 Eylül 2017) yazısı şöyle:
“Adalet mülkün, hukuk da adaletin temelidir. Hukukun üstünlüğünün sağlanması bir ülkenin geleceğinin teminatıdır. Hukuk devletinin tesisi için yargı bağımsız olmalı. Bunun yanında hâkimin de erdemli olması gerekir. Bağımsız ve tarafsız bir yargının olmadığı yerde hukuk devleti yoktur.”
Bu sözler, CHP’nin Adalet Kurultayı’nın sonuç bildirgesinden değil. Açıklamayı yapan Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan. Pek güzel bir açıklama. Bizlerin de kaç zamandır altını çize çize hatırlatmaya çalıştığımız, hukuk birinci sınıfın ilk haftasını tamamlayan öğrencilerin dahi bildiği en temel ilkeler bunlar.
Peki Anayasa Mahkemesi, sayın başkanının açıklamalarına uygun davranmakta mıdır?
Anayasa Mahkemesi, içtihatını değiştirerek, OHAL KHK’lerini denetleme yetkisinden vazgeçmiştir. Böylelikle OHAL’le ilgisiz düzenlemelerin herhangi bir denetimden geçmeden kurallaşmasının önü açılmıştır.
Sayın Arslan, hâkimlerin erdemli olması gerektiğini söylemiş. Kim buna itiraz edebilir? Hâkimlerin erdemi tarafsız ve bağımsız olmalarına bağlı. Bunun yolu ise hâkim teminatından geçer. Şayet hâkim ve savcılar bu OHAL rejiminde bir gece yarısı görevden ihraç edilebiliyorsa, hâkim teminatından söz edilemez. Hâkim teminatı yoksa hâkimlerin bağımsız ve tarafsız davranması da beklenemez. Bunun yolunu ise OHAL KHK’lerini denetleme yetkisinden anayasaya aykırı bir şekilde feragat eden Sayın Arslan’ın başkanlık yaptığı Anayasa Mahkemesi açmıştır. Böylelikle Anayasa Mahkemesi, hâkimlerin erdemli davranmasının önüne demirden bir set çekmiştir.
Hâkim, siyasi irade tarafından her an işten çıkartabileceği kaygısı taşırsa, o iradenin hoşuna gidecek kararlar verir. Bağımsızlığını ve tarafsızlığını yitirir. Hukuk devleti işte böyle çöker. Tarafsızlığını ve bağımsızlığını yitiren hâkimler de üstüne topuk selamı veren, iradesi sakatlanmış birer otomata dönüşür. Hukuk jargonunu kullanmaları, objektif anlamda hâkim olarak değerlendirilmeleriyle sonuçlanmaz.
Danıştay Başkanı’nın dün medyada yer alan açıklamaları da bu durumu hepten ortaya koymaktadır. Başkan Zerrin Güngör, “yargı şimdiye kadar hiç bu kadar tarafsız ve bağımsız olmamıştı” demiş. Ardından da “CHP,Adalet Kurultayı’ndan sonra yayınladığı bildirgeyle ne yapmaya çalışıyor? Aslında ben biliyorum. Tek başlarına güçlü siyaset yapamadıkları için eskiden onların imdadına yargı yetişiyordu. Şimdi artık yargı bunu yapmıyor. O nedenle rahatsızlar” diye eklemiş.
Bu 12 Eylül Anayasa referandumundan önce cemaat çevreleri başta olmak üzere “evet” cephesinin ana gerekçesiydi.
Bir Danıştay başkanının bir siyasi partiyle doğrudan polemiğe girecek kadar pervasızlaşması, hâkimlerin tarafsız ya da bağımsız olmalarıyla değil ancak AKP’nin yargı kolları başkanı olmayı gönüllü kabul etmeleriyle açıklanır.
Anayasa Mahkemesi’nin Sayın Başkanı Zühtü Arslan’ın sözlerini tekrar hatırlayalım: “Bağımsız ve tarafsız bir yargının olmadığı yerde hukuk devleti yoktur.”