Türkiye’nin 16 Nisan 2016’da kabul edilen Anayasa değişikliğiyle hukuk ve yönetim sisteminde köklü revizyonlara gittiğini kaydeden Danıştay Başkanı Zerrin Güngör, “150 yıllık birimi olan Danıştay'dan yararlanılması ve istişare yolunun daha fazla işletilmesinin kamu yararına olacağı kanaatindeyiz. Danıştay'ın idari görevleri her geçen gün biraz daha erimektedir” dedi.
Danıştay’ın 150. kuruluş yıl dönümü vesilesiyle düzenlenen programda konuşan Güngör, "16 Nisan 2017'de halk oylamasına sunularak, kabul edilen anayasa değişikliğiyle hukuk ve yönetim sisteminde köklü değişiklikler yapılmıştır. Bu değişikliğin gerektirdiği idari ve yasal düzenlemelerin hazırlık çalışmalarında, idareye, idari ihtiyaçlara, idarenin bakış açısına, kamu yararı yaklaşımına yabancı olmayan 150 yıllık birimi olan Danıştay'dan yararlanılması ve istişare yolunun daha fazla işletilmesinin kamu yararına olacağı kanaatindeyiz. Danıştay'ın idari görevleri her geçen gün biraz daha erimektedir, istatistikler bu gerçeği ortaya koyuyor. Örneğin, Fransa'da Conseil d'Etat 2016'da danışma fonksiyonu kapsamında bin 376 idari inceleme yapmışken, bu sayı, Türk Danıştay'ı için sadece 16'dır. Danıştay'ın görüşünü alma yolu tercih edilirse, kanun, kararname, yönetmelik gibi hukuki düzenlemeleri iyileştirme, üst norma aykırılıkları, tutarsızlıkları giderme, idari ilkelere uymayan yönleri dikkate sunma hususlarında ciddi katkılar sağlanacaktır. Böylece, muhtemel uyuşmazlıkların yargıya intikal etmeden çözülmesi sağlanarak, bireylerin ve kamunun kaynak ve enerjisinin israfı önlenecektir" ifadelerini kullandı.
Danıştay, politik değerlendirmelerden kaçınacak
"Danıştay, bütün bunları yaparken politik değerlendirmelerden kaçınacak ve yalnızca kendisinden görüş istenen konuyu hukuka uygunluk, hizmet gerekleri ve kamu yararı yönleriyle ele alıp değerlendirecektir” diyen Güngör, Danıştay’ın ‘etkin bir danışma görevini üstlenmeye ve devletime hukuken ihtiyaç duyulan alanlarda danışma ve inceleme görevi kapsamında gereken desteği vermeye her zaman hazır olduğunu’ kaydetti.
"Yargının ilk ve en temel misyonu bağımsız ve tarafsız olmaktır"
Güngör’ün, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, TBMM Başkanı İsmail Kahraman, Başbakan Binali Yıldırım ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun da katıldığı törendeki konuşmasının öne çıkan bölümleri şöyle:
-Derin bir geçmişe sahip olan Danıştay'ın dayandığı en temel değer hiç şüphesiz adalettir. Geçen zaman içinde devletimizin vazgeçilmez yapı taşlarından olmayı başarmış Danıştay'ın varlığını ve etkinliğini sürdürebilmesi devletimizin ve milletimizin demokrasi ve adalete olan inancının en belirgin kanıtıdır. Devletleri güçlü kılan ve toplumları yaşatan adalettir. Adalet her yerde, her koşulda uygulanması, yaşanması, aranması gereken müstesna bir değerdir. Devletler ancak adalet ile ebedileşir. Adaletsizlik ile de yok olur. Adaleti tesis etmek devletin en temel görevlerindendir. Bu konuda asıl sorumluluk biz yargı mensuplarına düşmektedir. Adalet dağıtma görevimizi en iyi şekilde yapma gayreti içindeyiz.
-Yargının ilk ve en temel misyonu bağımsız ve tarafsız olmaktır. Kimseden emir ya da talimat almadan hukuka ve vicdana göre karar vermeleri anlamına gelmektedir. Tarafsızlık ise hakimlerin her türlü etkiden uzak kişisel duygu, düşünce, inanç ve değer yargılarından sıyrılarak karar verebilmeleridir. Yargının tarafsız ve bağımsız olması zorunludur. Hakimin bağımsız, tarafsız, dürüst, eşitlikçi olması öngörülmektedir. Kuşkusuz bir toplumda adaletin kalitesi hakimleri niteliği ile doğrudan ilgilidir. Yargının toplum nezdinde itibarının güçlenmesi için kararların bağımsız yargı mercilerince tam bir tarafsızlık içinde alınmış olması yanında bu tarafsızlığın dışa yansıması da gerekmektedir. Bunun en güçlü kanıtı hukuki bütünlük içeren tutarlı, makul ve yeterli karar gerekçeleridir. Yargının kendisini ifade etmesinin tek yolu verdiği kararlardır. Danıştay kararlarının daha açık ve anlaşılabilir olması açısından şekil ve içeriğinin yeniden biçimlendirilmesi amacıyla kurumsal bir çalışma başlatılmış ve karar yazım şeklini geliştirme kurulu oluşturulmuştur.
-Türk milleti adına verdiğimiz kararanlarımızın eylül ayından itibaren yeni bir şekil, içerik ve üslup ile daha güçlü ve anlaşılır gerekçelerle yazılacağını memnuniyetle ifade ediyorum.
"Mahkemelerin bazı kararlarında yorum farkından kaynaklanan içtihat farklılıkları ortaya çıkabilmektedir"
-Yıllar içinde biriken dosyaların oluşturduğu iş yükü nedeniyle yargılamanın makul sürede sonuçlanması adil yargılanma hakkının davaların sonuçlanma süresinin öngörülememesi de hukuki güvenlik ilkesinin önünde ciddi bir engel olmuştur. Söz konusu durum yargıya olan güveni sarmış davaların tarafları bakımından kimi zaman tazminat ile dahi telafi edilemeyecek zararlara yol açmıştır. Bundan böyle yüksek mahkeme olarak dosya sayısının çoğu ile değil içtihatlarımızın hukuk oluşturma gücü ile anılacağımıza inanıyorum.
-İstinaf sistemi başarı ile uygulanmış etkin ve hızlı adalete ilişkin kamuoyu beklentisi büyük oranda karşılanmıştır. Ancak bu mahkemelerin bazı kararlarında yorum farkından kaynaklanan içtihat farklılıkları ortaya çıkabilmektedir. unutulmamalıdır ki hukuki güvenlik ilkesi hukukun üstünlüğünün temel unsurlarındandır. Benzer davalarda farklı yargı kararları yargıya olan güveni azaltarak hukuki belirsizlik oluşturacaktır. Danıştay ve bölge idare mahkemelerinin benzer davalarda hukuka uygun gerekçe göstermeksizin farklı sonuçlara ulaşmalarının kabulü mümkün değildir.
"Danıştay'ın idari görevleri her geçen gün biraz daha erimektedir"
-16 Nisan 2017'de halk oylamasına sunularak, kabul edilen anayasa değişikliğiyle hukuk ve yönetim sisteminde köklü değişiklikler yapılmıştır. Bu değişikliğin gerektirdiği idari ve yasal düzenlemelerin hazırlık çalışmalarında, idareye, idari ihtiyaçlara, idarenin bakış açısına, kamu yararı yaklaşımına yabancı olmayan 150 yıllık birimi olan Danıştay'dan yararlanılması ve istişare yolunun daha fazla işletilmesinin kamu yararına olacağı kanaatindeyiz. Danıştay'ın idari görevleri her geçen gün biraz daha erimektedir, istatistikler bu gerçeği ortaya koyuyor. Örneğin, Fransa'da Conseil d'Etat 2016'da danışma fonksiyonu kapsamında bin 376 idari inceleme yapmışken, bu sayı, Türk Danıştay'ı için sadece 16'dır. Danıştay'ın görüşünü alma yolu tercih edilirse, kanun, kararname, yönetmelik gibi hukuki düzenlemeleri iyileştirme, üst norma aykırılıkları, tutarsızlıkları giderme, idari ilkelere uymayan yönleri dikkate sunma hususlarında ciddi katkılar sağlanacaktır. Böylece, muhtemel uyuşmazlıkların yargıya intikal etmeden çözülmesi sağlanarak, bireylerin ve kamunun kaynak ve enerjisinin israfı önlenecektir.
-Danıştay'ın bütün bunları yaparken politik değerlendirmelerden kaçınacak ve yalnızca kendisinden görüş istenen konuyu hukuka uygunluk, hizmet gerekleri ve kamu yararı yönleriyle ele alıp değerlendirecektir. Danıştay olarak, etkin bir danışma görevini üstlenmeye ve devletimize hukuken ihtiyaç duyulan alanlarda danışma ve inceleme görevimiz kapsamında gereken desteği vermeye her zaman hazır olduğumuzu belirtmek isterim.
"15 Temmuz'un Türkiye üzerinde yarattığı tahribatın giderilmesi zaman alacaktır"
-Devletimize ve milletimize yönelik tehditler, bugün hiç olmadığı kadar yaygın ve sistematik şekilde varlığını hissettirmektedir. Bunun en başında küresel bir sorun haline gelen terör tehdidi bulunmaktadır. Devletimiz, bir yandan coğrafyasında kalıcı barış ve huzur ortamının sağlanması amacıyla sınır ötesinde, birden fazla terör örgütüyle diğer yandan da içerideki uzantılarıyla mücadelesini kararlılıkla sürdürmektedir. Devletimizin bekası, milletimizin huzuru için Suriye ve Irak'ın kuzeyinde teröristlere karşı eşsiz bir mücadele veren, insanlığa zeytin dalı uzatarak bölge halkının umudu haline gelen kahraman ordumuz ve emniyet güçlerimiz cesaret ve üstün başarılarıyla milletçe gururumuz olmuştur. Farklı biçimlerde ortaya çıkan terör örgütleri aynı amaç ve merkezlere hizmet etmektedirler. Bunun en açık örneği 15 Temmuz'daki Fetullahçı Terör Örgütü'nün darbe girişimidir. Hain girişimin demokrasiye sahip çıkan kurumlar ve vatandaşlar tarafından bertaraf edildi. Ancak bu girişimin Türkiye üzerinde yarattığı tahribatın giderilmesi zaman alacaktır.
-15 Temmuz darbe girişimi, kamu görevlilerinin devlete sadakat yükümlülüğünün önemini çok açık ve net bir şekilde ortaya koymuştur. Kamu görevlisinin bu kriteri taşımadığının tespiti halinde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatları ve Venedik Komisyonu görüşlerinde de vurgulandığı üzere, bu kişilerin kamu görevine son verilmesi hususunda devletin takdir yetkisinin bulunduğu bilinmektedir. Bu noktada bağımsız ve tarafsız mahkemelerce yapılacak yargılamaların hukukun üstünlüğü, evrensel hukuk ve uluslararası yükümlülüklerimiz çerçevesinde yürütüleceğinden kuşku duyulmamalıdır.