Cumhuriyet'in yönetici ve yazarlarına yönelik olarak düzenlenen operasyona ilişkin yayımladığı yazı dizisinin üçüncü bölümünde, telefon görüşmelerinin 'FETÖ'yle irtibat' iddiası olarak sunulmasına vurgu yapıldı.
Kemal Göktaş, Canan Coşkun, Alican Uludağ ve Sinan Tartanoğlu'nun imzalarıyla yayımlanan dizinin "Tatil şirketini arama suçu" başlıklı üçüncü bölümünde, "Savcılar ‘suç delili’ bulabilmek için çok çalıştı. Sadece yazar ve yöneticilerimizin değil ailelerinin de telefonları araştırıldı. Cumhuriyet iddianamesinde, çok ünlü bir seyahat şirketini tatil rezervasyonu için aramak FETÖ delili olarak sunuldu" ifadelerine yer verildi.
Cumhuriyet'in haberi şöyle:
Cumhuriyet’i susturma amaçlı operasyonda yazar ve yöneticilerimizin herhangi bir yasadışı bağlantısını bulamayan Emniyet ve savcılığın sarıldığı “ByLock ve iletişim irtibat” raporu skandallarla dolu çıktı.
Cumhuriyet soruşturması sonunda hazırlanan iddianamede savcılığın gösterebildiği tek delil haber ve yazılardı. Haberleri ve yazıları bağlamından kopararak ve muhalif her düşünceyi terörizmle özdeş tutarak hedefe ulaşamayan savcılık, ek deliller aramaya başladı. İddianamede ByLock araştırması yapılmasının gerekçesi anlatılırken bu durum itiraf ediliyordu: “Cumhuriyet başsavcılıkları tarafından medya mensupları hakkında yapılan soruşturmalarla ilgili her ne kadar şüpheli veya sanıkların eylemlerinin basın ve ifade özgürlüğü kapsamında kaldığı şeklinde kamuoyu oluşturulmaya çalışılmış ise de yukarda açık kimlik bilgileri yazılı bir kısım şüphelilerin FETÖ/PDY silahlı terör örgütü mensuplarının özel bir yöntemle dahil oldukları ByLock isimli kriptografik iletişim programını kullanan şüphelilerle çok sayıda bağlantı kurdukları...” Yani savcılık “dosyadaki haber ve yazılar ifade özgürlüğü kapsamına girerdi, velev ki ByLock irtibatları çıkmamış olsun” görüşünü savunuyordu. Oysa Cumhuriyet gazetesinin hiçbir çalışanının telefonunda ByLock bulunamadı, çünkü yoktu. Bunun ardından soruşturulan tüm Cumhuriyet çalışanları ve ailelerinin iletişimleri mercek altına alındı. Örgütsel irtibatı gösterecek herhangi bir kayıt yine yoktu. Yine de savcılığın talimatıyla İstanbul Emniyeti Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şubesi’ne bir dizi araştırma yaptırıldı.
Aile boyu araştırma
Delil olarak gösterebilecek “bir şeyler bulabilme” çabasıyla, öncelikle soruşturma dosyasında isimleri geçen yazar, muhabir ve yöneticiler ile onların anne, baba, eş ve çocuklarına ait 92 sabit ve GSM hatlı telefonların HTS kayıtları (hangi baz istasyonundan sinyal verdiği) tespit edildi. Ankara Başsavcılığı’ndaki ByLock soruşturmasındaki listelerle bu telefon numaralarının irtibatlı olup olmadığını araştıran savcılık bununla da yetinmedi. Ankara ve İstanbul’daki ana-çatı FETÖ davalarında yargılananların yanı sıra 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında Terörle Mücadele şubelerinde haklarında işlem yapılan kişilerin tamamıyla da telefon bağlantısı aradı. Özetle, 215 bini ByLock kullanıcısı başta olmak üzere yüz binlerce FETÖ şüphelisi ile Cumhuriyet yazar ve yöneticileri ile aile bireyleri arasında ‘irtibat’ bulmaya çalıştılar. Elde ettikleri ise hiçbir şekilde hukukta delil olarak nitelenemeyecek “iletişim irtibatları” idi. Bunlar, bir rapor halinde 25 Mart 2017 tarihinde savcılığa sunuldu.
Seyahat şirketini aramak…
Raporda akıl sınırlarını zorlayacak birçok “irtibat” iddiası var. Öyle ki, Cumhuriyet Gazetesi İmtiyaz Sahibi Orhan Erinç, çizerimiz Musa Kart ve yazarımız Hakan Kara’nın belli ki bir tatil ya da seyahat planlanması çerçevesinde çok ünlü bir seyahat şirketini aramaları dahi “suç irtibatı” olarak gösterildi. Oysa bu şirket, bir seyahate çıkmak veya tatile gitmek isteyen herkesin aklına gelebilecek ve arayabileceği bir şirket. Ticari itibarına zarar vermemek için adını vermediğimiz bu şirketin Emniyet’in raporuna girmesinin nedeni ise hakkında Ankara Başsavcılığı’nda 2014 yılında bir soruşturma açılmış olmasıydı. Üstelik bu şirket halen en faal seyahat şirketleri arasında yer alıyor.
Erdoğan’ın avukatıyla görüşmek de suç!
İcra Kurulu Başkanımız Avukat Akın Atalay’ın meslektaşı Faik Işık’la olan irtibatı da suç unsurları arasında gösterilmişti. Bir dönem Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ve Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım’ın da avukatlığını yapmış olan Faik Işık hakkında İstanbul Başsavcılığı’nda 2013 yılında başlatılan bir soruşturma olduğu ileri sürülüyordu. Faik Işık ise OdaTV’ye yaptığı açıklamada, Cumhuriyet dosyasında yer verilen soruşturma dosyasıyla hiçbir ilgisinin olmadığını söyledi. Işık, Akın Atalay’ı 20 yıldır meslektaşı olarak tanıdığını ve hatta gözaltına alındığı gün geçmiş olsun mesajı attığını da anlattı. İnsani bir irtibatın dava dosyasına suç delili olarak girmesi yaşanan hukuksuzluğu açıkça gösteriyordu.
İbrahim Yıldız’a da bakılmış
Raporda, Cumhuriyet’in eski genel yayın yönetmeni İbrahim Yıldız’ın da “şüpheli” sıfatıyla iletişim trafiğinin araştırıldığı ortaya çıktı. Bu yöntemle yapılan araştırmada Cumhuriyet’in eski genel yayın yönetmeni İbrahim Yıldız’ın 2013 yılında bir kez Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı eski Başkanı Mustafa Yeşil ile irtibatlı olduğu, Cihan Haber Ajansı telefonları ile ajansın genel müdürü ile olan görüşmeleri, Zaman gazetesiyle ve ayrıca haklarında soruşturma olan birçok gazeteci ve yazarla olan irtibatı raporda listelendi.
215 bin kişi indirmiş
Android ve iOS iletişim sistemleri için geliştirilerek 2014 yılı başlarında pazara sunulan kriptografik iletişim programı olan ByLock’un geliştiricisinin ABD’de yaşayan David Keynes olduğu ortaya çıktı. ByLock’un, kriptolu mesajlaşma ve konuşma olanağı sağladığı için izlenebilmesi oldukça güç bir uygulama olduğu biliniyor. ByLock kullanımı FETÖ üyeliğinin en önemli delillerinden biri olarak gösteriliyor. Uygulamanın sunucusunun Litvanya’da olduğu ve sunucuya giren MİT’in, ByLock verilerini Türkiye’ye aktarmayı başardığı ve 18 milyon yazışma ve 3.5 milyon e-posta belirlendiği ifade edilmişti. ByLock programını 215 bin kişinin kullandığının tespit edildiği açıklanmıştı.
Neler söylendi?
Cumhuriyet’i susturma soruşturmasına iftira niteliğindeki beyanlarıyla tanık olarak eklenen Cem Küçük, iddianamenin tamamlanmasının ardından da televizyon ekranlarında tutuklu Cumhuriyetçileri hedef almaya devam etti. Küçük, yayın danışmanı ve yazarımız olan Kadri Gürsel’e iddianamede yöneltilen ByLock kullanıcısı kişilerle görüşme suçlaması nedeniyle, ağır hakaretlerde bulundu. Küçük bununla da yetinmeyerek, yargıçlığa soyundu ve kendince tahliye edilmesi ve edilmemesi gereken Cumhuriyetçileri belirledi.
Cem Küçük, 5 Nisan 2017’de TGRT canlı yayınında, Cumhuriyet gazetesini “Kemalist değil, Gülenist ilan etti.” “Gazeteyi şu an Fethullahçılar yönetiyor” diyen Küçük, “Bir numarada Can Dündar, Akın Atalay, Kadri Gürsel alçağı var. Bu üçü, bu üçünü var ya, bunlara müebbet verip işi bitireceksin. O 9 kişi için zaten itirazlarımızı daha önce de söylemiştik ama bana kimse Can Dündar’ı, Akın Atalay hainini, Kadri Gürsel hainini savunmasın” dedi. Küçük, “Gebereceksiniz ama hukuk yoluyla, başka yollarla. Bunun şimdi hesabı soruluyor. Can Dündar nerede şimdi? Almanya’ya gidiyor. Akın Atalay, Kaynak Holding’den milyon dolar almışsın. FETÖ’cülerle yatıp kalktın Kadri Gürsel, 113 tane görüşmelerin var. Ondan sonra bu devlet sana hesap sormayacak ha. Biteceksiniz. Bittiniz zaten. Cezaevinde biteceksiniz” ifadelerini kullandı.
Kadri Gürsel hedef
Nisan 2017’de Star gazetesi, Cem Küçük’ün açıklamaları ile de paralel olarak, Kadri Gürsel’i diğer Cumhuriyet sanıklardan ayrı tuttu. “İstihbarat FETÖ’den, manşet Cumhuriyet’ten” başlıklı bir haberde “Gazetenin yazar ve yöneticilerinin yaptığı terör yanlısı haberlerin kaynağını FETÖ, PKK ve DHKP-C’lilerin oluşturduğu, telefon trafiği ile belgelendi. Tutuklu Kadri Gürsel’in hayatın olağan akışına aykırı şekilde müezzin, asker gibi farklı meslekten 92 FETÖ’cü ile irtibatlı olduğu tespit edildi” ifadeleri kullanıldı.
Nisan 2017’de Türkiye gazetesi yazarı Fuat Uğur, köşesinde, iddianameyi işledi. “Önemli bir yetkili ile” iddianame üzerindeki konuşmasını aktardı. Kadri Gürsel’in ByLock kullanıcıları ile irtibatı iddiasını “bu yetkiliye” sorduğunu ifade eden Uğur, aldığı yanıtı, “Hayır, FETÖ’nün önemli isimlerinin de içinde olduğu, şu anda tutuklu bulunan ByLock’çularla telefon görüşmeleri var. Bazıları mesaj ama çoğu telefon görüşmesi” ifadeleri ile anlattı. Uğur, yazısında, “Cumhuriyet gazetesi meselesinde ümit ederim ki, kimse haksızlığa uğramasın ve adaletsizlik geçmişteki gibi yakamıza yapışmasın. Özellikle geçmişteki hatalar ve insanların hayatlarıyla oynamalar yüzünden çekilen vicdan azabı, bazen aculluklara sebep olabiliyor. Açılan davayı dikkatle izleyecek ve bir adaletsizliğin ya da mağduriyetin yaşanmaması için takipte olacağız. Ama 15 Temmuz darbesini yaşamış 80 milyonun ve şehitlerimizle gazilerimizin de hukukunu unutmadan” ifadelerini kullandı.