Cumhuriyet gazetesi yazarı Barış Terkoğlu, "Saldırıların faillerinin aynı adresten, tek bir partiden olduğunu biliyoruz. Saldırıya uğrayanların da ortak bir özelliği var. Selçuk Özdağ’dan Yavuz Selim Demirağ’a, Sabahattin Önkibar’dan Murat İde’ye, Orhan Uğuroğlu’ndan Afşin Hatipoğlu’na hemen hepsi milliyetçi hareketin içinden geliyor. Haliyle milliyetçiliğin bir türü, bir başka türünü hedef alıyor." düşüncesini dile getirdi. Terkoğlu, "Yıllardır solcuların kafasını yaran sopalar bu kez 'itirazcı milliyetçiler'e yöneldi" görüşünü savundu.
Terkoğlu yazısında, "Solculara saldırılar yıllardır sıradanlaşmıştı. Peki ülkücü geçmişiyle bilinen isimlere faşist saldırılar milliyetçilik içinde bir büyük kırılmaya mı işaret ediyor? Daha açık soralım: Milliyetçilik bir insan gibi kimlik bunalımı mı yaşıyor? Peki neden? Dünyanın son büyük masalı 'küreselleşme' kısa sürede son buldu. Sınırların ortadan kalkacağı, zenginliğin paylaşılacağı, refah toplumlarının yayılacağı ütopyası; bir insan ömründen bile kısa sürdü. Yaşanan büyük krize ve çözülmeye karşı tepki üretebilecek iki büyük akımdan biri olan sol-sosyalistler, anlamlı bir karşı çıkış yaratamadı. Sağdan gelişen tepkiler ise milliyetçiliğin ilkel ya da Türkeş’in değimiyle 'azgın' versiyonlarını yeniden öne çıkardı. Bu akım, krize giren sistemi değiştirmeyi değil, baskı mekanizmalarını yükselterek yeniden üretmeyi hedefliyordu. Önce ırkçılık, ardından Soğuk Savaş jandarmalığı ile lekelenen Türkiye’deki çizgi, kendisine son bir yer buldu: Siyasal İslamcılığın sopası olmak!" yorumunu yaptı.
Terkoğlu, "MHP kanadının kendini tanımladığı bu pozisyon, milliyetçi hareket içerisinden itiraz buldukça, tabanda bu itirazlar etkili oldukça, yıllardır solcuların kafasını yaran sopalar bu kez 'itirazcı milliyetçiler'e yöneldi." ifadesini kullandı.