Cumhuriyet gazetesi yazarı Barış Terkoğlu, eski İstanbul Emniyet Müdürü Mustafa Çalışkan ile İçişleri Bakanı Süleyman Soylu arasındaki "güvensizliğe" işaret ederek Adnan Oktar davasında Soylu'nun sık sık adının geçtiğini ve Oktar'ın hapisten Soylu'ya mektup yazdığını hatırlattı.
Mektuptaki "Ben sizi hep övdüm, hep korudum, hakkınızdaki dedikodulara anında cevap verdim" ifadelerine dikkat çeken Terkoğlu, Oktar davasının duruşma tutanaklarından Soylu ile ilgili bölümleri aktararak şöyle devam etti:
"Anlattıklarına göre; Cemaat, Süleyman Soylu ile yakın ilişkide. Öyle ki büyükelçilikleri Soylu’nun bilgisi dahilinde dolaşıyorlar. Zaman zaman onunla görüşüyorlar. İstanbul Emniyeti’nin yaptığı operasyondan bir gün önce bile temas yaşanıyor. Operasyon sabahı da ilk onu arıyorlar.
Mahkeme dosyasında onlarca büyükelçilik görüşmesinin notları var. İngiliz Büyükelçiliği’nde anlatılanlar şöyle not alınmış:
'Gülen Cemaati ve Hükümet arasındaki gerginliğin Türkiye’nin istikrarını bozduğu, istikrarı bozulmuş, iç meseleleri ile uğraşan Türkiye’nin, dünyanın Avrupa ve İngiltere’nin aleyhine olacağı, yukarıda bahsedilen delillerle anlatıldı.'
Devletin Dışişleri Bakanlığı varken neden bir cemaat bu işle görevlendirilir? Barışmak için olabilir mi? Yanıtını bilmiyorum ama Oktarcıların Gülen’e yönelik eleştirileri varsa, pek de notlara yansımamış.
Operasyonun ardından, Adnan Oktar yaptığı açıklamada, İçişleri Bakanı’nın haberi olmadığını söylemişti. Haksız da değil. Herhalde Soylu’nun haberi olsa, operasyondan bir gün önce Oktarcı isimlerle böyle sıcak bir görüşme yapmazdı.
Anlatılana göre 'dev operasyonlar' mutlaka Ankara’daki güvenlik bürokrasisine önceden bildiriliyor. Ancak ne İstanbul’daki savcılık ne de İstanbul Emniyeti operasyonu Ankara’ya haber vererek yaptı. Sebebi sızdırılma ihtimaliydi. Öyle ya polisin takip ettiği isimler, İçişleri Bakanı ile sıkı fıkıydı. Operasyon sonrasında ne mi oldu? 'Bize nasıl haber vermezsiniz' denemediği, 'çünkü sızdırabilirdiniz' yanıtının alınmasının istenmediği için herhangi bir inceleme-soruşturma yapılamadı. Bunun yerine Ankara’da teknik ve mali şubenin bağlı olduğu müdürlüklerdeki kritik isimler görevden alındı. Devleti kemiren 'kuşku', ne kadar da derindeydi!"
Yazının tamamı için tıklayın.