Cumhuriyet yazarı Ceyda Karan, gazetesinin yöneticileri ve yazarlarına yönelik düzenlenen operasyonla ilgili olarak "Yazar ve yöneticilerimizi Cumhuriyet Vakfı’na açılan soruşturma yüzünden almışlar. Gülen cemaatiyle kol kola iktidara yürümüş olanlar 'Ergenekoncu' olarak suçladıklarını “FETÖ”cü yapmaya karar vermişler. Kargalar gülsün! Ortaçağ hukukuna dönüldüğünden, hangi kanıtlarla neyle itham edildiklerini bilemiyoruz" dedi.
Gazetenin başyazarı İlhan Şelçuk, Ergenekon operasyonları sürecinde 21 Mart 2008'de gözaltına alınmış, iki gün sonra serbest bırakılmıştı.
Ceyda Karan'ın "Cumhuriyet bitirilemez" başlığıyla yayımlanan (2 Kasım 2016) yazısı şöyle:
Şaşırmadık. Cumhuriyet’e sert bir saldırı geleceği aşikârdı. Din ve mezhep sosuna bulanmış doludizgin bir faşizmin, biat etmeyenlere kadife eldivenle girişmesini bekleyemezsiniz. Onlar için her yol mubahtır. Hak, hukuk, ahlak, akıl, izan, insanlık gözetilecek değildir.
Pazar akşamüzeri Bağdat Uluslararası Havaalanı’na indiğimde olacakları bilemezdim elbette. Ertesi sabah erkenden haber ve röportajlarım için koşturmaya başlarken eş dostumun kaygılı “Neredesin” mesajlarına “Bağdat” yanıtını verdiğimde, talihin ironisi pek çoğundan “Eh orası daha güvenlidir!” mesajı aldım.
***
Irak, şimdilerde yandaş ekranlarda “öyle bir devlet mi var” lafının utanmazca sarf edildiği, Batı emperyalizminin liberal müdahalecilikle ezip geçtiği ülke. Benim kişisel tarihimde siyasal İslama “merhametle” bakmamda etkili olduğundan daha mühim. Yani hayat deneyimi, yanılgılar ve pişmanlıkların sembolleştiği diyar.
Irak, uzun bir Amerikan işgalinin ardından iki senedir istilacı barbarlar sürüsüne karşı savaşıyor. En son 2014 Ağustos’unda onların sürdüğü insanların izinde Irak’ın kuzeyinde dolaşmıştım. Bu sefer de her kesimden insanla konuşarak yazacağım izlenimleri okuyacaksınız. Pek çokları peşmergenin peşinde silahlardan kusulan ateşleri görüntülemek üzere Erbil’e doluşmuşken Bağdat’a gelme sebebim, Ortadoğu coğrafyasında yayılmacı hırslarla debelenenlerin yankılarını anlamak. Ortadoğu’yu kana bulayıp memleketimizi enfekte eden akılsızlık/ izansızlığın izini sürmek.
***
Bağdat’ın kirli tozlu, biraz bizim 1970-1980’leri andıran sokaklarında dolaşırken doğrusu aklımı ve dikkatimi memleketten uzaklaştırmakta zorlanıyorum. Üniversitede okurken staj yapmamdan yıllar sonra, 90’ıncı doğum gününde katılma onuruna erdiğim Cumhuriyet ailesinin gözaltına alınmış yazar ve yöneticileri aklımdan çıkmıyor.
Her birisi için aynı hissiyat geçerli. Lakin benim hayatıma en çok değenleri, her gün mutlaka gazeteye gelen, en vakitsizliğimde klasik müzik yayınının eksik olmadığı odasına daldığım Hikmet Abi; belki de en “dikbaşlı müvekkilesi” olmama katlanan Bülent Abi; sık sık kapışmaktan da “deli kız” nitelemesini işitmenin de pek hoşuma gittiği Aydın Abi; muhalifliğin bedelini öderken yolumun sürekli kesiştiği, hayatı hep zor durumdaki meslektaşlarına alakayla geçmiş Murat; enformasyon hatası yapıp eline düşmekten çekindiğim ombudsmanımız ve yazarımız Güray Abi; oda komşusuyken sohbetlerine doyamadığımız Önder Bey...
Aramıza yeni katılan, meslek hayatımda didişmekten, tartışmaktan öteden beri en keyif aldığım, bilgi ve erdem mefhumlarına özeniyle kimseye eyvallahı olmayan sevgili Kadri de öyle...
***
Yazar ve yöneticilerimizi Cumhuriyet Vakfı’na açılan soruşturma yüzünden almışlar. Gülen cemaatiyle kol kola iktidara yürümüş olanlar “Ergenekoncu” olarak suçladıklarını “FETÖ”cü yapmaya karar vermişler. Kargalar gülsün! Ortaçağ hukukuna dönüldüğünden, hangi kanıtlarla neyle itham edildiklerini bilemiyoruz. Kadri, Tunus’u yazarken, “Kimse kendini yaksın demiyorum. Bir sigara yaksın yeter ki söndürmesin” diyerek meğer “sübliminal mesaj” vermişmiş.
***
Her biri benden pek çok konuda farklı fikirdeler ve bunun için de aynı çatı altında bulunmaktan daha da memnunum. Eleştirel akla inanan, düşünen insan, kendi sesinin yankısıyla ahmağa dönenlerin aksine, farklı görüşleri işitmekten çekinmez. Bilgi yüklü, rasyonel her argüman üzerine düşünmekten kaçınmaz. Tekçi faşist zihniyete teslim olmaz. Bir darbe girişimiyle yarattığı OHAL rejimini fırsat bilerek, en temel hak ve özgürlüklerle, hukuku rafa kaldıran, ülkenin bir bölümünde savaş çıkartıp seçilmiş yöneticileri hapse atanlara hele...
Aydınlanma ve eleştirel düşünceyi yok edebileceğini zanneden, mutlakiyetçi bir akıl elbette çıkarları için her şeyi yapabilir. Apaçık kötülük, yalan, iftira, ahlaksızlık... Lakin, hayatı yeme, içme ve doldurum boşaltım döngüsünün ötesinde algılayan, düşünen insanlar susturulamaz, biat da ettirilemez. Cumhuriyet bitirilemez.