Kültür-Sanat

'Turhan Selçuk'un yolu kestirmeden insana varmadır'

Karikatürün ustası Turhan Selçuk, ölümünün 3. yıldönümünde anıldı...

11 Mart 2013 22:15

Cumhuriyet gazetesi, karikatürün ustası Turhan Selçuk'u ölümünün 3. yıldönümünde Ruhan Selçuk, Asu Selçuk, Yaşar Kemal ve Metin Peker yazıları ile andı.

Eserleri Aralık 2013'e kadar Adana’da Abidin Dino Sanat Parkı-Büyükşehir Belediyesi Sanat Fuayesi’nde sergilen Turhan Selçuk için Cumhuriyet'in yayımladığı (11 Mart 2013) derleme şöyle:


Ruhan Selçuk

Kalemi ve fırçası onun anlatım araçlarıydı. Çizgiyle düşünen ve düşüncelerini çizgiye dönüştüren dünyaca ünlü karikatürcümüz Turhan Selçuk belleklerde silinmeyen izler bırakarak eserleriyle birlikte sonsuz yolculukta. Çizgileriyle evrensel boyutta etki yaratan, sanatta arınmış, kestirmeden insana ulaşan, karikatür sanatına büyük güç veren üstadın;

-Çizgileri sadedir, ama basit değil,

-Teferruatsız, ama eksik değil,

-Net, ama satıhta değil; oluşuyla bizi hemen sararlar. Güldürür, düşündürür, eğitirler. Duygularımıza tercüman olan bu yapıtlara bakınca bir rahatlama hissederiz.

O, bir kaptanın tuttuğu seyir defteri gibi ülke ve dünya sorunlarının tarihini çizgileriyle yazmıştır. Konsantre çizgileri kompozisyon incelikleriyle doludur. Ünlü yazarımız Yaşar Kemal, Turhan Selçuk için “Onun büyüklüğü ününden değil, ünü büyüklüğünden gelir” der. Korkusuz dürüstlüğüyle ve sanatıyla bulunduğu ortama saygınlık katan “onur abidesi” Turhan Selçuk, gönüllerimizde sonsuz sevgi ve saygıyla hep var olacak.

Aslı Selçuk

İnsanın en yakınları hakkında yazı yazması nasıl da zordur... Özellikle babası Turhan Selçuk, annesi Füruzan, amcası da İlhan Selçuk olursa o kişinin. Yaşamımın en zor, bir o kadar da gurur, onur verici yazısını kanımca şimdi yazıyorum.

Turhan Selçuk evrensel bir çizgi ustası, caymaz bir Atatürkçü, düşüncelerinden, politik görüşlerinden en güç koşulların içindeyken bile ödün vermemiş bir aydın, bir mücadele adamı. Babam Turhan Selçuk evde çalışırdı. Ben onu ilk adımlarımı attığım yıllardan başlayarak merakla izledim. Çizdiklerinde öylesine dikkatli ve titizdi ki. O tüm yaşamında her yaptığına, her söylediğine de aynı özeni, titizliği gösterdi.

Yaşamın, sanatın tüm ayrıntılarına önem veren bir sanatçıydı. Karikatürün hammaddesini insan, insanın çelişkileri, hırsları, yanılgıları, gözlemleri, özlemleri, umutları olarak tanımladı. Toplumları, kişileri oldukları gibi gördü, onların şaşırtıcı çelişkilerini gerçek bir süzgeçten geçirdi, eleştirdi.

Değerli babam Turhan Selçuk devrimci bir sanatçıydı, totaliter rejimlere, gericiliğe sürekli karşı durdu. Kardeşi İlhan Selçuk’un da yazdığı gibi “Turhan’ın dünyası yaşadığımız dünyanın eleştirisiyle oluştu. Coğrafyası dördüncü boyuta yayıldı. Zaman artık Turhan’a çalışıyor”. Sevgili babam çizgilerinde yaşamayı sürdürüyor. İyi ki babamsın. Hep yanımdasın. Derin bir özlemle.

Yaşar Kemal

Turhan Selçuk bir edebiyat adamıdır. Bir şair, bir romancı, bir hikâyecidir. Bu söylediklerimi şaşırtmak için söylemiyorum. Turhan Selçuk gerçeği budur da onun için söylüyorum. Bunları gene söylerken de karikatür sanatını hiç de küçük görmüyorum, söylediklerim bu düşüncenin tam karşıtıdır. İnsan karikatürde de bir Çehov, bir Sait Faik, bir Mansfield olabilir. (...)

Bence Turhan’ın vardığı yer, karikatürü ulaştırdığı boyut, burasıdır. Sanat değeri diye bir şey oluşmuş mudur, sanatın değerini ölçerken ne gibi bir ölçü koyuyoruz? Bu, beğendim gitti mi, yoksa birtakım belirli değer ölçüleri var mı? Sanatın birtakım değer ölçüleri var ama, bunu şimdiye kadar sınırlamış kimse çıkmamıştır. Onun için ben dünyada, insanlığa sanat değerini kabul ettirmiş bir sanatçıyı, örneğin Çehov’u örnek almak isterim. Çehov’u seçişimin de başlıca sebebi, Turhan’la Çehov arasında inanılmayacak bir yakınlık bulmamdır.

Bana öyle geliyor ki ikisinin de içtiği kaynak tıpkıdır. Çehov ne getirdi? Bu soruyu böylesine sormamın zorluğunu biliyorum. Bir kalemde karşılığını vermek zor da ondan. Hikâyeyi yeniden biçimlendirdi, diyebiliriz. Ondan önce gelenlerin hikâyesine benzemedi hikâyesi, hiçbir yönüyle. Düz, yalın, şiirsel anlatışa vardı. Hikâyesi çoğunlukla hikâye değil, yaşamın bir parçası oldu. (...) Çehov o zamana kadar edebiyatın ulaşamadığı insanın anlık duygularını büyük bir ustalıkla verdi. Onun her hikâyesini okuyan, ben buyum, ben de böyle duyuyorum, ben de böyle düşünüyorum, diyordu. (...) Çehov’la gelen insanlıktı. Katkısız, yalansız, böylesine açıklıkla göremediğimiz, ancak kaba yönleriyle büyük epopelerde tanıdığımız, ama içimizde olan, dışarıya vermek aklımızın kıyıcığından geçmeyen insanlıktı. İnsanlık en incesinden belli belirsiz hem ağlayan, hem gülendir. Çehov’da olduğu gibi Turhan’da da insanlık ağlarken gülendir.

Turhan’ın yolu... Kestirmeden insana varmadır... Turhan insana yönelirken, doğanın şi­irine varırken öyle çok göklerde değildir. Anının içinde, günün ortasındadır. Güncel olay­ların akışında yuvarlanan bir insandır. Acı çeker, güler, öfkelenir, çocukça bir şaşkınlığa düşer, alay eder, delice öfkelenir, iğrenir, delirir... Kendi kadar da bizim adımıza, hepi­mizin adına... Bütün büyük sanatçılarda olandır bu da.

Zulme, kötülüğe, insanlığı aşağılamaya, acıya, sömürüye sonuna kadar karşıdır. Tur­han’ın sanatındaki dünyası cömert bir dünyadır. İşte başkalarında olmayan da budur. Us­talığını, gönlünü, yüreğini bir çizgiye, bir duyguya, bir düşünceye hapsetmemiştir. Dün­yaya her şeyini sonuna kadar açmıştır.

Ve Turhan’da olan bir sevgi, bir cömertlik, bir dostluk, bir barış açıklığıdır. Turhan’ın dövüşü hepimizledir. Bütün düşük yanlarımızladır. Sıkı sıkıya dünyanın güzelliğine, şiiri­ne, yalnızlığına, vazgeçilmezliğine bağlanarak kötülüklere, zulümlere bir karşı koymadır Turhan. Turhan’ı anlamak bugünkü dünyamızı anlamak demektir biraz da. Turhan dün­yamızın kötül üklerinin, karanlıklarının ortasında durmuş bir ışık gösterendir durmadan.

(1979’da Milliyet Yayınları’ndan çıkan “Söz Çizgi”nin albümünden.)


Karikatürcüler Derneği Başkanı Metin Peker


Hayat ölümden ayrılmıyor, ne yazık ki. Hayat, ölümü bilgece, sevgiyle, yüce gönüllü bir ruhla, özgün ve sayısız yapıtlar üretmenin soyadı yaptıkça kendisine yaraşanın ve yakışanın doruğu olur. Turhan Selçuk, öyle sessizce, kendi gergefinde işledi ki, karikatürü hayat yapmanın, sevmek yapmanın, özgürlük yapmanın şiirini dokudu, onca bedel ödeyerek. Sanki Cemal Süreya’nın “Biz kırıldık daha da kırılırız / Kimse dokunamaz bizim suçsuzluğumuza” mısralarını kendisinde cisimleştiren, şiirleştiren bir büyük ve doyumsuz usta oldu. Kalem ve mürekkep, onunla bir başka âlemin çizgilerine dönüştü. Onun maharetli ellerinden çıkan çizgi, kendi sınırlarını aşarak, kanatlarını açarak adeta zihinlerimizde çizgilenmiş düşünceler yarattı. Sanatı, karikatürle bir başka kutba taşıdı. Birkaç kuşağın görsel zevkini derinden etkileyen bir kalem mimarisi kurdu. İşte şimdi ustanın ölüm, dahası ölümsüzlük yıldönümündeyiz. Bu vesileyle tanımlanamaz büyüklükteki Pir’e ve onun can dostlarına emanet ettiğimiz sevgili Onursal Başkanımız Turhan Selçuk’u bir kez daha övünçle, onurla ve özlemle anıyoruz.

Turhan Selçuk’un yapıtları şu sıralar Adana’da Abidin Dino Sanat Parkı-Büyükşehir Belediyesi Sanat Fuayesi’nde sergileniyor. Böylece, iki eski dost, Turhan Selçuk ve Abidin Dino aynı mekânda yapıtlarıyla buluşurken, Adana Erkek Lisesi’nde okumuş olan Turhan Selçuk da gençliğinin Adanası’na dönüyor. Sergi, Aralık 2013’e kadar izlenebilecek. Öte yandan, bugün Karikatürcüler Derneği Ankara Temsilciliği’nde “Turhan Selçuk, Portre Karikatür” sergisi açılacak. Sergide Türkiye ve dünyadan çizerlerin 50 kadar Turhan Selçuk portresi yer alacak.