T24- Cumhuriyet 'emektar kedisi Bekir'i kaybetti. Bekir'e son yıllarında bakan gazeteci Metin Hakyeri, Facebook'tan Bekir'in vefat haberini şöyle verdi: "Cumhuriyet Gazetesi'nin biricik kedisi Bekir yaşama veda etti. 15 yaşındaydı ve çok güzel bir hayatı oldu. Onu hep sevgiyle hatırlayacağız. Güle güle biricik dostum, canım kedim... Seni hiç unutmayacağım."
Bekir'le Cumhuriyet'te mesai yapan Star İstanbul yazarlarından Özkan Güven, Milliyet'te onunla ilgili şu haberi yapmıştı:
Gazeteci kedi Bekir Çalışlar
Adı Bekir. Bu bir kedi için garip bir isim belki ama Bekir de bildiğiniz kedilerden değil zaten. O Cumhuriyet gazetesinin yeşil gözlü maskotu. Her gün yazıişleri toplantısına katılıyor, masaların üzerinde uyuyor
Cumhuriyet gazetesinde çalıştığım dönemde, onun rutin işlerinden biri iri cüssesini ajans haberlerinin toplandığı sepetin içine sığdırmaya çalışmasıydı. Ama bir gün başka bir şey oldu. Sepete girmeden önce haberleri eşelemeye başladı. O sırada bir haberin bulunduğu kağıt tırnağına takılı kaldı. Kağıdı ben çıkardığım için biliyorum, irkildim. Çünkü haber "hayvan haklarıyla" ilgiliydi. Bu olaya elbette arkadaşlarım inanmadı. Ben de deli muamelesi görmemek için olayın üzerine fazla gitmedim.
Bekir, gazetenin onlarca kedisinden biri olan Asuman'ın 1995'te doğurduğu yavrularından biri. Gazeteci-yazar Oral Çalışlar, Bekir ve kardeşi Perihan'ı sahiplenip Büyükada'daki evine götürdü. Ancak Çalışlar'ın karısı İpek Çalışlar, tüylerinden rahatsız olduğu için iki kedi gazetede yaşamak zorunda kaldı. Perihan gazeteyi terk ederek yakınlardaki bir köftecinin yanında takılmaya başladı. Bekir hafta sonları onu, diğer günlerde de o Bekir'i ziyaret ediyordu. Bir gün Perihan bir arabanın altında kaldı. O olaydan sonra anne Asuman ortadan kayboldu, Bekir ise artık gazetenin dışına adım atmayacaktı. Hiçbir kedinin sahip olmadığı ayrıcalıklı yaşamı da böylece başladı. Bekir şu an gazetenin en çok sevilen, en çok itibar gören kedisi. Eskiden Bekir'le arası pek iyi olmayan Hikmet Çetinkaya bile köşesinde o olmadan yazısını artık yazamadığını yazdı. Daha ne olsun?
"Bekir'in sınırları belli değildir"
Bekir 10,5 yaşında. Yani oldukça yaşlı. Eskiden onun için "Ormanda 10 kaplan gücündedir" denilse de şimdilerde bundan pek eser yok. Gazetede onun çok hızlı koştuğunu hatırlayan tek isim editör Cüneyt Muharremoğlu. "Bir keresinde oyuncak 'laser point' getirmiştim. Ondan çıkan ışıkları görünce bir o yana bir bu yana koşturdu" diyor. Bekir'in bilgisayar faresinin (mouse) dışında bir fareyi yakaladığına kimse inanmıyor. Ama Oral Çalışlar buna itiraz ediyor: "İddialar asılsızdır. Bekir'in fare yakalama özelliği vardır. Yıllar önce Cumhuriyet Kitap Kulübü'nün Taksim'deki yerini fareler basmıştı. Bekir ve kardeşi Perihan, Cumhuriyet'in görevlisi olarak orada istihdam edildi. Bir aylık çalışmaları sonunda bütün fareleri bitirdiler ve gazeteye tekrar döndüler."
Editörlerden Ayşe Yıldırım, Bekir'in tipik hareketlerini şöyle sıralıyor: "Yazıişlerindeki toplantılara gelip masanın üzerine yığılır. Başka bir kedi olsa kovulur ama onun dokunulmazlığı vardır. Plan yaptığımız kağıtların üzerine kendisini sevmemiz için devrilir. Gazetenin yetişmesi gerektiği umrunda değildir. 'Kalk oğlum' dersin ama ikna edemezsin. Keyfini beklersin, kalkınca işine devam edersin. Bekir'in sınırları belli değildir. İstediği yerde olur."
"Ona bir şey yapamıyorum çünkü arkasında 80 yandaşı var"
Mehmet Faraç (Yurt Haberler Servisi şefi)
Hayvanları uzaktan seven bir insanım. Kedileri değil ama Bekir'i seviyorum. Öğle yemeklerini yerken mutlaka başımda dikiliyor. Hiçbir şey yapmadan durup bana bakıyor. Biraz rahatsız oluyorum, sanki lokmalar boğazıma diziliyor. Bir şey de yapamıyorsun çünkü 80 kişilik bir yandaş topluluğu var. Bir şey diyecek olsan herkes sana ters ters bakıyor. Bu gibi durumlarda "Haydi aslanım git" falan diyebiliyorsun ancak. Cumhuriyet'in protokol listesinde yer alan bir canlı o. Genel yayın yönetmeninden sonra Bekir geliyor. Onun yanından geçerken cüssesinden dolayı ona saygı gösteriyoruz.
"Bekir gazetenin efesidir"
Mehmet Sucu (Sorumlu yazıişleri müdürü)
Bekir gazetenin efesi, genel yayın yönetmeni, yazarı, denetleyicisidir... Çok atik bir kedi değildir. Beyefendi dolabın üzerine sıçrayacağı zaman gelir, orada durur ve dolabın üzerine bakarak miyavlamaya başlar. Bu, "Beni alıp dolabın üzerine koyun" anlamındadır. Zahmet edip oraya çıkmaz. Biz alır onu oraya koyarız, ineceği zaman da aynı hareketi yapar. Hayvan eğitilir ya, bizde tersi oldu, o bizi eğitti.
"Dolabın içinde iki gün kilitli kaldı"
Necmettin Yılmaz (Odacı)
10 yıldır ona bakıyorum. Saat 08.30'da gazeteye geliyorum. Aynı işi yapan biri önce gazeteleri yazarların odalarına, servislere bırakır ama ben önce Bekir'i beslemek ve suyunu vermek zorundayım. Geceleri genellikle dolapların içinde yatar. Bir keresinde bir muhabir onu yanlışlıkla dolaba kilitleyip gitmiş. İki gün boyunca o dolapta kaldı. Acıktığı aklına gelmiş olmalı ki miyavladı da kurtardık onu. Zaman zaman kuş yakalamaya çalışır ama o kadar ağır ki yerinden kalkıncaya kadar kuş muş kalmaz. Çoğu zaman cama çarpıp düşer. Bunun için kedilerin yüz karası o.