Gündem

Erdoğan açık konuştu: Sağlıklı ortamda yapılmayan 7 Haziran’ın yol açtığı sıkıntıyı 1 Kasım’ın çözeceğine inanıyorum!

'Beştepe'nin adresini bilmeyenlere, bu makama hakaret edenlere, koalisyona hayır diyenlere ben hangi görevi verecektim'

26 Ağustos 2015 16:53

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, tekrar seçim sürecine ilişkin olarak, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'na görev vermeme gerekçelerini yineleyerek, "Beştepe'nin adresini bilmeyenlere, koalisyona hayır diyenlere, bu makama hakaret edenlere ben hangi görevi verecektim" dedi. Erdoğan, "Seçimde milli irade tecelli edecek, inşallah bunlara fırsat vermeyecek sonuç çıkacak ve istikrar devam edecek. Sağlıklı ortamda yapılmayan 7 Haziran seçiminin yol açtığı sıkıntıyı 1 Kasım’ın çözeceğine inanıyorum" diye konuştu. 

"Ekonomik krizin yansımalarını ülkemizde de hissediyoruz" diyen Erdoğan, "1 Kasım istikrar mı istikrarsızlık mı, bunun seçimi olacaktır" ifadesini kullandı. 

Cumhurbaşkanı, HDP'ye yönelik eleştirilerine de devam ederek, "Hendekler HDP'li belediyelerin kepçeleriyle kazılıyor. Meclis’te 80 vekili olan parti tavrını terörden yana koydu. Terör örgütü ateşkesi bitirdiğini açıkladığında bu parti açık bir duruş sergileseydi Türkiye farklı bir yerde yapılabilirdi. Terörü biz bitiririz diyor, hadi bitir. Silahı biz bıraktırabiliriz, hadi bıraktır" ifadelerini kullandı. "Onlara göre savaş isteyen şahsım" diyen Erdoğan, "Bu iddiaya inananların akıl sağlığından şüphe ederim. Devlet silah bırakmaz, çünkü silah refahın sigortasıdır" dedi.

Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda düzenlenen 10. Muhtarlar Toplantısı'nda konuştu.

Erdoğan'ın açıklamaları şöyle:

Hopa'da hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah'tan rahmen yakınlarına başsağlığı diliyorum. Çok kısa sürede yağan, çok büyük miktardaki yağmur can kaybıyla birlikte ciddi zarara da neden oldu. Devletimiz ilgili tüm birimleriyle vatandaşlarımızın yanındadır, gerek herşey yapılmaktadır. 

Bölücü terör örgütünün eylemlerine karşı güvenlik güçlerimiz etkili bir mücadele veriyor. 

 

'Ekonomik krizin yansımalarını ülkemizde de hissediyoruz'

 

Seçimlerin yenilenme kararını almak zorunda kaldım. Bu anayasal bir mecburiyettir. Bütün yollar denenmiştir. Yetkiyi vermiş olduğum Başbakan bütün siyasi partileri dolaşıp, gerekli görüşmeleri yapmıştır. Ekonomik krizin yansımalarını ülkemizde de hissediyoruz. Tüm bu meseleleri değerlendirmek istiyorum.

Ülkenin ve milletin meselelerini muhtarlarımızla paylaşmamızı bir alay konusu haline getirmek isteyenler rahatsız olacaktır. Varsın olsunlar. Bugünlere milletimizle geldik. Muhtarlar milletimizin iradesiyle seçilmiş olan kişilerdir. Seçilmişler atanmışların fevkindedir.

Doğrudan milletin seçtiği Cumhurbaşkanı da bu piramidin en üstünde yer alıyor.

Muhtarlarımızı aşağılayan, istiskal ettiklerini sananlar aslında kendilerini küçük duruma düşürdüklerinin farkında değildir. Sırtlarını vesayet odaklarına, terör örgütlerine, paralel yapılara dayayanlar aramızdaki gönül bağını anlayamadılar, anlayamayacaklar. Onlar ne derlerse desin. Ülkemizin tüm meselelerini milletimizle istişare etmeye devam edeceğiz. 

Milletimizin desteği sürdükçe, Allah da ömür verdikçe, ülkemize hizmet etmeye devam edeceğiz. Bilindiği gibi 7 Haziran seçimleri hiçbir partinin tek başına iktidarına imkan tanımayan bir dağılımla neticelendi. En başından itibaren Türkiye’nin yeni hükümetine kavuşması konusundaki samimi temennilerimi sürekli ifade ettim. Tüm siyasi partileri sorumlu davranmaya, egolarını bir kenara koymaya, yeni döneme uygun hareket etmeye davet ettim.

Anayasadaki süreci harfiyen işleterek teşvik edici bir tutum içinde oldum. Milletvekillerinin yemin etmesinin, Başkanlık Divanı’nın oluşmasının ardından süreci başlattım. Başbakan Ahmet Davutoğlu’nu görevlendirdim. Meclis’te temsil edilen siyasi partilerin de koalisyonla ilgili tavırları yavaş yavaş belli olmaya başladı. En çok oyu alan partiyi peşinen dışlayan, diğer ihtimalleri de ortadan kaldıran açıklamalar koalisyon imkanını büyük ölçüde zorlaştırdı.

 

'Beştepe'nin adresini bilmeyenlere, koalisyona hayır diyenlere ben hangi görevi verecektim'

 

Buna rağmen Sayın Başbakan tüm partilere giderek görüşlerini aldı. Ana muhalefetle yapılan görüşmelerin anlaşmayla sonuçlanamadığını da takip ettik. Sayın Başbakan son bir gayretle MHP’yle de görüştü. Siyasi partilerin açıklamaları, genel başkanların beyanları artık farklı koalisyon hükümeti kurma ihtimalini ortadan kaldırdığı için yeni bir görevlendirmeye ihtiyaç duymadım.

Cumhurbaşkanlığı’nın adresini bilmeyenlere, koalisyon davetlerine hayır diyenlere ben hangi görevlendirmeyi yapacaktım? 

 

'Seçimde milli irade tecelli edecek, inşallah bunlara fırsat vermeyecek sonuç çıkacak ve istikrar devam edecek'

 

Her türlü hakareti yapanlar, şahsıma küfür hariç her türlü hakareti yapanlara hangi görevi verecektik? Kaldı ki, koalisyon hükümetine yanaşmayanlar, bırakın hadi bir erken seçim için beraber koalisyon oluşturalım davetine hayır diyenlere neyin görevini verecektik? Kaybedecek zamanımız yok.

Anayasada belirtilen 45 günlük sürenin bitmesiyle seçimlerin yenilenmesi sürecini başlattım. Anayasa gereği TBMM Başkanı’yla görüşmemi yaptı. Dün de Sayın Başbakan’ı davet edip, seçim hükümetini kurma görevini verdim. Yine dün YSK tekrar seçimin, yani erken seçimin tarihini 1 Kasım 2015 olarak açıkladı. Sayın Başbakan yeni Bakanlar Kurulu listesini onayımıza sunacak ve böylece süreç devam edecek. 1 Kasım 2015 erken seçimin, tekrar seçimin şimdiden hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum.

Ben inanıyorum ki milletimizin iradesi, zaman zaman milli iradeyi tanımayan yakıştırmasını yapanlar var. Önce aynaya baksınlar. Bir defa, ben bu makama milletin iradesiyle geldim. Milletin iradesiyle geldiğim halde, ana muhalefetin başkanı ne diyor, parlamentoda Cumhurbaşkanı’nı seçelim. Eskiye dönüş gibi bir defteri var. Biliyorlar ki milletin iradesi onlara hiçbir zaman teveccüh etmeyecektir. Kendilerine göre yorumlar yapıyorlar. İşte Sayın Başbakan’la ilgili, aramızdaki ilişkilerle ilgili birçok garip garip yaklaşımlar yapıyorlar. Görev alanım neyse, o görev alanı içinde hareket ederim. Başbakan’ın da görev alanı bellidir.

Bu süreçle ilgili şahsıma yöneltilen eleştirilerin hiçbiri doğruyu yansıtmıyor. Milletin önüne ikna edici çözüm koyamayanlar şahsımı hedef alarak sorumluluktan kaçmaya çalışıyorlar. Varsa, yoksa Erdoğan aşağı, Erdoğan yukarı. Ya seçime ben girmeyeceğim ki. Seçimde milli irade tecelli edecek, inşallah bunlara fırsat vermeyecek sonuç çıkacak ve istikrar devam edecek.

Bütün bunlar ortada olmanın yanında Türkiye’nin güçlenmesini bu dönemde hazmedemeyenler çıktı. İçeride de dışarıda da çıktı. Hala var mı bunlar. Var. Türkiye’ye ayrımcılığı sokmanın gayretinde olanlar var. İşte buna fırsat vermemek için tekrar inanıyorum ki önümüzdeki 1 Kasım istikrar mı, istikrarsızlık mı, bunun seçimi olacaktır. Buna gayret etmemiz lazım.

TDK sözlüğünde siyaset “devlet işlerini düzenleme ve yürütme sanatıyla ilgili özel görüş veya anlayış” olarak tanımlanıyor. Siyaset insanları yönetme sanatıdır. Ben Cumhurbaşkanı olarak böyle davranıyorum. Sizler,  mahallenizin, köyünüzün muhtarı olarak bu şekilde hareket ediyorsunuz. En küçük bir hazırlığı olmayanlar parti içi mücadeleyi siyaset yapmak sanıyorlar.

Asıl önemli olan ne söylediğinizdir, nasıl, kime söylediğinizdir. Ülkenin ve milletin hayrına hiçbir söz söylemiyorsanız, ağzınızdan küfür ve hakaretten başka bir şey çıkmıyorsa o sözün bir kıymeti yoktur.

Bir kısmı bir yerden aldıkları emri hemen ortaya koyuyorlar. Seçim sonrası ilk konuşmamda egoların bir kenara bırakılarak süratle hükümet kurulması gerektiğini açıkça ifade etmiştim.

Birileri de “hodri meydan, erken seçim” demişti. Şimdi “erken seçim olmaz” diyor.

Bu ülkede milletin iradesine saygı konusunda kardeşinizden daha ileride kimse yoktur. Bunu biliniz.

Aksini iddia edenler dönüp kendi geçmişlerine, kendi partilerine nasıl geldiklerine baksınlar. Seçimin yenilenmesinin faturasını şahsıma çıkartanlar kendi kabahatlerini gizleme peşindedir. Meclis’te güvenoyu alacak  hükümet kurulmuş da ben mi buna engel oldum? Milletin desteğini alarak kavuşamadıkları imkanları şark kurnazlığıyla elde etmeye çalışanlara, kusura bakmasınlar, geçit vermedim, vermem.

Anayasaya da saygıları yok. Hadi koalisyon şartlarında anlaşamadınız. Peki, seçim hükümetinde yer almaktan niçin kaçıyorsunuz? Sayın Başbakan seçim hükümeti kuralım dedi, ondan niye kaçıyorsunuz? Yapmaya çalıştığınız kurnazlığın, milletimiz farkında değil mi sanıyorsunuz? Dert başka, dert başka. Hadi buyur, bir erken seçim var. Hadi buyrun hepiniz burada, TBMM sayıları belirledi, 5,3,3 dedi. Görev alacaksınız, buyurun. Hadi 2 ay, 1 Kasım’a kadar beraber yürütün, niye yürütmüyorsunuz? Bunların derdi bu ülkeye hizmet değil, terörle mücadele değil. Dertleri, 1 Kasım’da hangi tuzakla biraz daha karlı çıkarız. Dertleri bu. Bunlar hiçbir zaman bir yük alalım, bir risk alalım, bu ülkeye hizmet edelim, asla böyle bir şeyleri yok. Geçmişe baktığınızda da bunların dikili ağacı yok.

Açık konuşmak zorundayım. 2002’de göreve geldik, 3,5 yıl bu ülkeyi yönetenler vardı. Kim olduğunu biliyorsunuz. Niye 5 yıl yönetmediler de bırakıp kaçtılar? Neden? Yönetemediler. Yine aynı havada dolaşıyorlar. Samimi olalım samimi. Bu millete hizmetin bir bedeli var. Ne diyoruz, halka hizmet, Hakk’a hizmettir.

 

'Yatıyor kalkıyor, Erdoğan da Erdoğan, Erdoğan da Erdoğan... '

 

Yatıyor kalkıyor, Erdoğan da Erdoğan, Erdoğan da Erdoğan... Başka bir şey duydunuz mu konuşmada? Niye bu kadar bana sevdalı anlamadım. Çok garip. Yetmediği zaman hakaret, çok çirkin yollara düşüş, anlamak mümkün değil. Türkiye’yi Cumhurbaşkanı’nın değil, TBMM’nin seçime götürmesini sağlayan tüm yolları kapattığını milletin anlamadığını mı sanıyorsunuz?

Anayasa gereği nasıl kurulacağı belli olan seçim hükümetinde yer almayarak ortaya çıkardığınız tablonun milletimiz idrakinde değil mi sanıyorsunuz?

Bu millet asla dayatmaya, alavereye, dalavereye gelmez. Dürüst olacaksınız, harbi olacaksınız. Parti içi mücadele yöntemlerini tüm Türkiye’ye teşmil etmeye kalkanlar bu sinsiliğin bedelini ödeyecektir.

 

'7 Haziran’ın yol açtığı sıkıntıyı 1 Kasım’ın çözeceğine inanıyorum!'

 

Geldiğimiz noktada artık bu tartışmaların hepsi geride kaldı. Anayasamıza göre Türkiye tekrar seçim sürecine girdi. Yani erken seçim. Tüm siyasi partilerimize, tüm adaylara başarılar diliyorum. 7 Haziran’ın yol açtığı sıkıntıyı 1 Kasım’ın çözeceğine inanıyorum. Milletimiz 1 Kasım’da bir kez daha sözünü söyleyecek, bu mesele inşallah hal yoluna girecektir. Parlamento bu işi çözememiştir, millet çözecektir. Bu noktada sevgili muhtarlarımıza çok iş düşüyor. Türkiye’yi yönetme sorumluluğunu üstlendiğimiz günden beri ülkede terörü bitirmek olmuştur. Bunun için gerek demokrasi ve özgürlükler, gerekse kalkınma alanında cumhuriyet tarihinin en önemli adımları attık. Biz analar ağlamasın derken gerçekten çok samimi olduk. 2023 projeleri başta olmak üzere, 2053, 2071 başta olmak üzere geleceğe ilişkin projeleri rahatça gerçekleştireceğimize inandık. Uzun yılların projelerini düşündük. Vatandaşlarımızın geçmişte yaşadığı baskıları kaldırmanın çabasında olduk. Bölgedeki kardeşlerimizin hak ve özgürlüklerden, hukuk devleti ilkelerinden faydalanabilmelerinin yollarını açtık.

 

'Utanmadan Suruç’un faturasını bana kesmeye çalışıyor' 

 

Bunların hiçbirini bir lütuf ya da ihsan olarak değil, milletimizin tamamıyla birlikte bölgede yaşayan insanlarımızın haklarını teslim etmek için yaptık. Ret politikalarını, inkar politikalarını, asimilasyon politikalarını ayaklarımızın altına aldık. Ayırmadık, Türk’ü Kürtten, Laz’ı Çerkes’den, Roman’ı Boşnak’tan ayırmadık. Niye, çünkü yaradanımız öyle emrediyordu. Onlar bunu anlamadılar, anlamamakta direndiler. Kardeşlerim hep söylüyorum. 15 yıl önce Hakkari’ye havalimanı yapılacak deseler kim inanırdı?

Biz bunları yaptık. Niye yaptık? 780 bin km2’lik vatan topraklarında elimizin değmediği yer kalmayacak dedik. Kardeşlerim 79 senede 6100 km bölünmüş yol yapıldı. Biz 12 seneye 17 bin kilometre bölünmüş yol sığdırdık. O bölünmüş yollarla bölgeyi ülkenin batısına bağladık. Kardeşlerim, okullar yoktu okullar, üniversiteler yoktu üniversite inşa ettik. Türkiye’de üniversitesi olmayan ilimiz kalmadı. Terör örgütünü arkasına almış olan siyasi parti okullarımızı yaktı mı, camileri yaktı mı, yaktı. Hayır kurumlarını yaktı mı, yaktı. Bunların Almanya’da Fransa’da şurada burada camilerimizi kundaklayanlarla ne farkı var ya? Bunlar aynı.

6-7-8 Ekim’de Kürt kardeşlerimi sokağa döken bunlar değil miydi. Ölenler Kürt, öldürenler de Kürt. Hani bunlar Kürtlerin temsilcisiydi? Ne alakası var. Bunlar kandan, ölümden besleniyor. Utanmadan Suruç’un faturasını bana kesmeye çalışıyor. Bütün oyunların içinde siz varsınız siz. Bunların faturasını utanmadan sıkılmadan bize kesmeye çalıştılar. Biz bu ülkede bir kişinin ölümüne asla evet diyemeyiz. Bir insanın ölümü tüm alemin ölümüdür.

Önce demokratik açılım diye başlattık, milli birlik ve kardeşlik projesi dedik, ardından taçlandıralım dedik, çözüm süreci... Maalesef bunlara uymadılar. Çözüm sürecini tanımayanlar döküldüler sokaklara, terör estirmeye başladılar. Acımasızca bu süreci sürdürdüler. Terör örgütü yandaşları, yol kesme, araç yakma eylemlerine başlayarak gerçek niyetlerinin milletin huzuru olmadığını gösterdiler.

Allah aşkına, şu anda bütün bu TIR’ları yakanlar, doğalgaz şebekelerini bombayla tahrip edenler, bütün elektrik hatlarını yok edenler, barajlarda şantiyelere girmek suretiyle insanları kaçıranlar. Oralardaki iş makinelerini yakanlar neye hizmet ediyor? Temsilcileri konumundaki siyasi parti bugüne kadar ne yaptı? O hala oradan gücünü alıyor. Yaptıkları bu. Barajdan elde edilen nedir? O kurak topraklara su vermektir, elektriktir, o bölgeleri aydınlatalım diye.

Onların zaten bayrak noktasında hazımsızlıkları var. Son seçimde sembolik olarak, Beyaz Türkler vesaireler vardı ya, dostlar alışverişte görsün kabilinden “bak işte biz de dalgalandırdık” dediler. Bunların derdi başka, bunların derdi ülkemizi bölme gayreti. Asla muvaffak olamayacaklar.

 

'İç güvenlik paketini çıkarmamak için Meclis’te omuz omuza hareket etmediler mi?'

 

Kamu güvenliğinin sağlanmasında adımları atmakta geri durmadık. Şubat ayında CHP, MHP ve HDP’nin tüm karşı çıkmalarına rağmen, benim de desteklediğim iç güvenlik paketi Meclis’te kabul edildi. Burası çok önemli, bugün terör örgütüyle yeterince mücadele edilmediğini söyleyenler, terör örgütünün arkasında duranlar iç güvenlik paketini çıkarmamak için Meclis’te omuz omuza hareket etmediler mi? Beraber oy vermediler mi?

Bu arada örgüte bir kez daha silah bırakma çağrısı yapıldığı halde bu çağrının da gereği yerine getirilmedi.

Şimdi köşelerinde bazı yazarlar çok rahat yazıyorlar. Çünkü bölgede ne olduğunun farkında değiller. Seçim döneminde bölgedeki illerin çoğuna bizzat gittim. Seçimlerin sağlıklı bir ortamda yapılmamış olmasına rağmen, seçim sonucunun hayırlı gelişmelere vesile olması ümidini devam ettirmeye çalıştım.

Meclis’te 80 vekili olan parti tavrını terörden yana koydu. Terör örgütü ateşkesi bitirdiğini açıkladığında bu parti açık bir duruş sergileseydi Türkiye farklı bir yerde yapılabilirdi. Terörü biz bitiririz diyor, hadi bitir. Silahı biz bıraktırabiliriz, hadi bıraktır.

Olayların sorumluluğunu hükümete, devlete ve şahsıma yıkmaya çalışıyorlar. Her gün güvenlik güçlerimize saldıran bölücü örgüte tek bir söz söyleyemiyorlar. Daha dün çözüm için adımlar atılırken, terör örgütüne “nasıl silah bırakırsınız?” diyenler, bugün devleti, hükümeti ve şahsımı savaş çıkarmakla itham ediyorlar.

Evinde uyuyan polisleri katledenler bunlar, kaza var diye çağırdıkları trafik polisini katledenler bunlar. Bunlarda vatan sevgisi diye bir şey yok. Orada şantiyelerde çalışanlar kimler? Kürt vatandaşlarımız. Dikkat edin, o hendekler neyle kazılıyor. Belediyelerin kepçeleriyle, bu belediyeler o malum partinin kazandığı belediyeler. Böyle bir barış hedefi olabilir mi? Lafa geldiği zaman barış.  İşte bunların sazı bu. Cazının ne olacağını düşünün.

Bunlara bakarsanız, savaş isteyen devlet, hükümet ve şahsım. Bu iddiaya inananların akıl sağlığından şüphe ederim. Bu iftiraya destek veren yerli ve yabancı medya kuruluşları her kanın, her gözyaşının vebaline ortaktır. Batı şahsıma acımasızca saldırıyor. Niye? Çünkü güçlü bir Türkiye istemiyorlar.

 

'Devlet, hiçbir zaman silahını bırakmaz, çünkü bu silah refahın sigortasıdır'

 

Ülkenin ve milletin bekasının söz konusu olduğu yerde diğer tüm hesaplaşmaların bir kenara bırakılması gerekir. Biz böyle biliyoruz, böyle inanıyoruz, böyle hareket ediyoruz.

Sözde aydın, sözde siyasetçi, sözde medya kesiminin ihtirasları uğruna kendileriyle ülkeyi de ateşe atma arzusunda olduklarını ibretle izliyoruz. Teröristlere çiçek çocuk, terör örgütüne hobi derneği muamelesi yapanlar milletimizin gözünde bellidir. Terör örgütünü masum gösterme çabasında olan yayınları kınıyorum, lanetliyorum. Bu kuruluşlar terörün sınır tanımadığını, bizi yakan ateşin onlara da yetişebileceğini unutmasınlar.

Devlet, askeriyle polisiyle hiçbir zaman silahını bırakmaz, çünkü bu silah refahın sigortasıdır. Onu gitsinler, terör örgütünü anlatsınlar. Onlar silahı sadece bırakmayacak, betona gömecek.

 

'Terör örgütüne arka çıkanlar medya kuruluşuysa kapısına kilit vurulur, yazarsa cezaevine konulur!'

 

Kamboçya’da 2 milyon insanı öldüren Kızıl Kmerler’le aynı yöntemi kullanan bölücü örgütü şirin gösterme çabaları artık tahammül sınırlarını aşmaya başladı.

Türkiye’deki bölücü terör örgütüne gösterdikleri yaklaşımı Avrupa’da gösterenlerin başına gelmedik kalmaz. Medya kuruluşuyla kapısına kilit vurulur, STK’ysa kapatılır, yazarsa mahkemeye çıkar cezaevine konulur.

Bir kez daha terörle mücadele sırasında hayatını kaybeden tüm şehitlerimize Allah’tan rahmet, gazilerimize şifalar diliyorum.

Gerek hükümet kurma çalışmalarının başarısızlıkla sonuçlanması, gerek artan terör olayları, gerek küresel gelişmeler ekonomide ciddi bir dalgalanmaya yol açtı. Son günlerdeki gelişmeler daha ziyade küresel krizle ilgili olsa da ekonomi üzerinde hassasiyetle durmamız gerektiği açıktır.

Paramızdan 6 sıfır atacağımızı söylediğimizde başaramayacağımızı söylemişlerdi. Yüzde 63 borçlanma faizini tek haneliye indirdik. Bizim dışımızdaki ülkelerin faiz oranlarına baktığımızda 0’a yakın. 0, 1, en fazla 2. ABD’de FED 0. Japonya 0. Ama bizim faizimiz şu anda bulunduğu noktadan aşağı gelmesi lazım. Niçin? Yatırımları artırmamız gerekiyor. 2009 öncesinde bu kriz ülkemizi teğet geçecek demiştik ve hamdolsun o kriz gerçekten teğet geçti. Yaşadığımız tüm hassas gelişmelere rağmen hükümetimiz büyümeye devam etti. Devam edecek. Kasımdaki seçimin ardından güçlü bir hükümetin, yani şöyle diyorum istikrar hükümetinin kurulması halinde 2016’ya büyük bir moralle gireceğimizden ve beklentilerin çok üzerinde bir büyüme oranı yakalayacağımızdan şüphe duymuyorum.