Politika

Erdoğan: Bizim medeniyetimizin olduğu hiçbir yerde DAEŞ, Boko Haram, PKK ya da PYD olamaz

"Tüm müslümanları terörist gibi göstermeye çalışanlara fırsat vermeyeceğiz"

13 Mart 2016 18:59

Türkiye Diyanet Vakfı Uluslararası İyilik Ödülleri Töreni'nde konuşan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, "Bizim medeniyetimizin olduğu yerde DAEŞ ve PKK, YPG, PYD olamaz. aynı şekilde Ku-Klux-Klan da olamaz. Bugün, İslam dünyası mezhepçilikle çalkalanıyorsa dönüp kendimizi sorgulayacağız" dedi. 

"Paralel yapıların, hizmet adı altında nesillerimizi kendi kirli emellerine alet etmesine seyirci kalamayız" ifadelerini kullanan Erdoğan, "Ümmeti parçalayan, ümmeti birbirine düşüren bu gayretlerine seyirci kalamayız. Anneyi, evladına, evladı annesine babasına düşman kılan bu anlayışa seyirci kalamayız. Yeni nesillerin, maddi ve manevi olarak beslerken bu şer odaklarına karşı da azami derecede dikkatli olmalıyız" diye konuştu.

Cumhurbaşkanıkonuşmasından satır başları şöyle:

"Türkiye Diyanet Vakfımız bugün 41. yılının hayrlı olmasını rabbimden temenni ediyor, 41 kere maşallah diyorum.13 Mart 1975'ten bugüne kadar, gelişmesine, ülke sınırlarımızı aşarak yeni coğrafyalara ulaşmasında katkısı olan herkese teşekkür ediyorum. Vakıf mensuplarından, hayır severlerinden, bu güne kadar emeği geçenlere, bundan sonraki süreçte de emeği geçecek olanlara şahsım, milletim adına şükranlarımı iletiyorum.

Biraz önce hep beraber izlediğimiz ekranda, insanı insan yapan hasretlerin, onu var kılan ulvi değerlerin hala ayakta olduğunu görüyoruz. Bu hikayeler bize, her gün içimizi karartan manzaralara rağmen karşılıksız vermenin hala dipdiri ayakta durduğunu anlatıyor. "İnsan insanın şifasıdır" sözü, bu iyilik hikayelerinde ete kemiğe bürünüyor.

Bu yılki uluslararası iyilik ödüllerinin sahibi, aziz kardeşim, Sudan'ın 7. Cumhurbaşkanı Abdurrahman Swar Ez-Zeheb

Bir canı kurtarmak için, kendi canını hiçe sayan, kahraman Mehmedimiz, İsmail Ertem'i.

İhtiyaç sahiplerin, mültecilerin, sığınak-çatı arayanların hamisi, Dr. Jemılah Mahmood Hanımefendi'yi

Gazze'nin- Filistin'in can dostu, Madis Gilbert'i

Kötülüğe iyilikle set kuran, saygı değer diyanet işleri başkanımızın da onun hikayesini anlattığı, Dr. Susan Carland Hanımefendiyi.

İhtiyaç sahibi çocukların yardım meleği, "Leyla'dan Sonra" hareketi'ni başlatan Sinem Buğan, Kübra İlicepınar

Şanlıurfa'da hayatını yoksullara adayan Osman Gönen beyefendiyi şahsım milletim adına gönülden tebrik ediyorum. Sizler fedakarlıklarınız, gayretleriniz, öz verili çalışmalarınızla ortak yaralarımıza merhem oluyorsunuz. O diktiğiniz iyilik fidanlarının uzun süre meyve vermeye devam edeceğine inanıyorum.

Türkiye Diyanet Vakfı her ne kadar Diyanet İşleri Başkanlığımızla özdeşleştirimiz olsa da aslında milletin desteğiyle bugünlere gelmiş bir kuruluşumuzdur. Diyanet Vakfı, inanç, köken, menşe ve bölge ayrımı yapmadan ihtiyaç sahiplerinin yanında olmuştur. Vakfımızın iyilik misyonuyla dünyanın her yanında yürüttüğü faaliyetleri takdirle izliyorum. İslam Ansiklopedisi gibi muhteşem bir eseri ülkemizi ve tüm insanlığa kazandırmasıyla da takdiri hak ediyor. Yurt içinden ve yurt dışından 24 bin öğrenciye burs sağlayan vakfımız 6 bin öğrencimizi yurtlarında barındırıyor. Özellikle yurtdışında vakfımız yardımıyla ülkemize getirtilip, ilahiyat ve imam hatip eğitimi için gelen evlatlarımıza, yavrularımıza bu verilen hizmeti çok ama çok önemli görüyorum. 

Suriye'den ülkemize gelen muhacir kardeşlerimizin çocukları için hayata geçirilen 'Farkındayız yanındayız' kampanyası ile ayrıca teşekkür ediyorum. Vakfımızın desteklediği hafızlığa yönelik Kuran kursları da çok hayırlı hizmetler olarak devam ediyor. Türkiye Diyanet Vakfı yurtiçi ve yurt dışında yaptığı yardımla ülkemizin önde gelen sivil toplum kuruluşları arasında yer alıyor. 1975 yılında Kocatepe Camii'nin inşaasının temeline atılan ilk harçla atılan dini hizmete yönelik inşaasını adeta vakfımızın alameti farikası olarak görüyorum. Bugüne kadar 3 bin 500 ve dışarıda 100'ün üzerine çıkan öğretim ve eğitim hizmetlerinin kesintisiz sürdürülmesini bekliyorum. 



Paralel yapıların Hizmet ve adanma kılıfları adı altında nesillerimizi kirli emellerine alet etmesine seyirci kalamayız. Ümmeti parçalayan, ümmeti birbirine düşürenlerin bu gayretlerine seyirci kalamayız. Anneyi evladına, evladı annesine babasına düşman kılan bu anlayışa seyirci kalamayız. Yeni nesillerin maddi ve manevi olarak beslerken bu şer odaklarına karşı azami derecede dikkatli olmalıyız. Diyanet Vakfımızdan bu anlayışla Milli Eğitim Bakanlığmızı ve Diyanet İşleri Başkanlığıyla hareket ederek çalışmaları daha da yaygınlaştırmalarını bekliyoruz. Bu hizmetlerin ilelebet devam etmesini temenni ediyorum. 

Bir toplantı vesilesiyle Kamerun'dan gelen Müslüman heyet Diyanet İşleri Başkanımıza 16 maddelik bir liste veriyor. Başkanımız 'bunların hepsini yapamam, bir tanesini söyleyin onu gerçekleştirmeye çalışayım' diyor. Muhatabı listenin en son sırasındaki talebi işaretliyor. Bu talep Diyanet İşleri Başkanımızın cübbesi ve sarığıyla ülkelerini ziyaret etmesi, oradaki müslümanlarla kucaklaşması isteğidir. Biz yıllarca kendi ülkemizde cübbesiyle, sarığıyla dolaşan Cumhurbaşkanı göremedik yahu! Başkanımız onca meseleniz varken, ziyaret konusu niye sizin için bu kadar önemli diye soruyor. Cevap, siz muhatabı Müslüman olarak azınlıkta yaşamanın ne zor şey olduğunu bilemezsiniz. Siz bu şekilde ülkemize geldiğinizde bizim sahipsiz olmadığınız görülecek. Bunun üzerine Diyanet İşleri Başkanımız ilk fırsatta oraya gider. Namazı kıldırmak üzere camiye giderken, 'gittiğimiz ülkede kaç yüz kişi var' diye soruyor, yanındakiler 'hocam 30 bin kişi sizi bekliyor' diye cevap veriyor. 

Namazdan sonra birisi gelip başkana geliyor 'Elhamdülillah Kusseri seferi tamamlandı' diyor. Başkan soruyor; Kusseri nedir? Muhatabı soruyor, 'bizimle çadır arasında Kusseri diye bir yer var, sizin atalarınız orayı geçemedi. Bugün o sefer tamamlandı diyor. Bugün gönlünü kazandırdığımız duasını aldığımız her toplum, her insan işte böyle hayırla yadediyor.b Bundan daha büyük bir ödül, mutluluk düşünülebilir mi? Bizim medeniyetimiz bir yönüyle de iyiliğin kurumsallaşmış hali olarak ifade edebileceğimiz bir vakıf medeniyetidir. 

Bu muhteşem medeniyet ecdadımızın bize bıraktığı en büyük miraslardan biridir. Bizim medeniyetimizde kalem kılıcın önündedir. Biz kılıcın geçiciliğine, kalemin, yazının, irfanın kalıcılığına inanırız. Fatih'in Akşemseddin'e, Yavuz'un İbn-i Kemal'e hürmeti, bir devlet adamına hocasına saygısının ötesinde sahip olduğumuz medeniyet tasavvurunun yansımasıdır aslında. 

Dönüşüm sancısı çeken kardeş toplumlar gözünü ülkemize dikmiş rehberlik bekliyorlar. Biz Irak'taki, Suriyeli mazlumlara kapıları açtıysak iyilik medeniyetin mensupları olduğumuz için açtık. Kaç kişi gelecek diye sormadık, Batı ne yapıyor. Biz 500 kişi alırız diyor. Sonra ne yaptılar, dikenli telleri koydular. Sonra 'hayır almayız, Türkiye bize rakam versin' dediler. Ne rakamı yahu! Şu anda burada 3 milyon insan var. Bundan sonra da biz açık kapı politikasıyla, o bombalardan kaçan insanları almaya mecburuz, mahkumuz. Çünkü bu medeniyetin evlatları bunu yapmaya mahkumdur. "