Nöbetçi Editör: Suat Taşpınar/T24
Oğlum büyüyünce, "Derse, sınava fazla kafayı yorma. Meslek seçeceğim diye kurdeşen dökme. Sadece okumayı (yazmayı da değil!) ve konuşmayı becer yeter. Bir de tabii afilli dumayı öğren. Birşey üretmene de gerek yokmuş aslında... İşin çantada keklik! Sana Türk televizyonlarında çok iş var" diyeceğim. Neden mi?
Sabahları erken kalkarım. Bir yumurtayı sütle çırparım. Masaya kurulur, TV'yi açar, kanallar arasında zıplarım. Ve gördüğüm manzara hiç değişmez:
Saçları jöleli yakışıklı delikanlılar, permaları uçuşan bakımlı hanım kızlar "Şimdi de gazete başlıklarına bakalım" deyip "işbaşı" yaparlar. İşleri gazete okumaktan ibarettir. Çağın harikası dokunmatik ekranlara fiyakalı dokunuşlar yapıp, sayfaları büyütüp küçültüp son tahlilde sadece "gazete okurlar". Saatlerce. Günde iki-üç saat mesai yaparlar, o kadar.
Okurlar, okurlar... Dönüp dönüp yine okurlar... Bu, "özet vermek"ten öteye geçen, bir gün önce birilerinin emek verip hazırladığı gazeteleri işin kolayından sadece "okumakla" iktifa ettikleri tatlı bir iştir. Yayın süresi maliyetsiz dolduğu için patronları da ziyadesiyle memnundur bu programlardan. Eh, her gün para verip gazete alma zahmetine katlanmadıkları için ahali için de bulunmaz nimettir sonuçta...
Bu haliyle kolaycılığa kaçmadan, kendileri de birşeyler üretip zenginleştiremezler mi programları? Mesela okudukları haberi yazan muhabirlerin isimlerini her seferinde söylemeyi bir kural haline getiremezler mi? Ya da o özel haberi yapan muhabire telefonla bağlanıp "Nasıl yaptınız bu haberi?" diye iki kelam edip onore edemezler mi? Veya gazetelere bağlanıp haberleri o gazetelerin yöneticilerinden alamazlar mı? Ama o zahmete girmezler. Ses tonlarını "mühim adam" vurguları ile süsleyip okular, okurlar, okurlar...
Kolaycılık Türk medyasında "hakkını vererek gazetecilik yapmanın" yerini aldı. İğneyi kendine batırması gereken internet habercileri de, sağdan soldan içerik toplayıp, kes-yapıştır ile işi götürmeye çalışıyor. Ama bir yere kadar onları mazur görmek mümkün. Çünkü onlar, reklam gelirleri yaşamaya yetmediği için buna mecbur kalıyorlar diyelim. Ama her sabah çok mühim bir iş yapıyor havasıyla gazeteleri okuyanlar, o büyük televizyonların maaşlı elemanları. Yani sığınacakları mazeret de yok...
Neyse, fazla tıraş cildi bozar. Oğlum büyüdüğünde araya adam koyup bir TV'de "basın özetleri okuyan adam" yapacağım. Doktor, mühendis, araştırmacı gazeteci olacağım diye kendini hiç paralamasın. Yazarken kusur etse de olur, ama okumayı iyi öğrensin kafi. Şimdiden aynanın karşısında "fiyakalı duruş" provaları yapmaya başlasın yeter. Aklımı seveyim!