Gündem

"Çıplak arama" ibaresi değişikliğini Meclis'e taşıyan Gergerlioğlu: Ben çıplak arama gerçeğini anlatıyordum, iktidar bunu reddediyordu!

19 Kasım 2021 13:29

HDP'li milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu, Resmî Gazete’de yayımlanan Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Yönetmelikte yapılan değişiklik ile "çıplak arama" ifadesi yerine detaylı arama ifadesi getirilmesi kararını Meclis gündemine taşıdı. Gergerlioğlu, "Ne oldu şimdi arkadaşlar? Niye inkar ediyordunuz?" diye sordu.

Gergerlioğlu, "Geçen sene bu zamanlar bu kürsüde ben, çıplak arama gerçeğini anlatıyordum, iktidar bunu reddediyordu! Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; geçen sene bu zamanlar bu kürsüde ben, çıplak arama gerçeğini anlatıyordum, iktidar bunu reddediyordu. Uşak Emniyet Müdürlüğünde 26 üniversite öğrencisi genç kadına yönelik çıplak arama olmuştu ve üst üste inkâr ediyorlardı. Biz bunu ısrarla, bir insan hakları savunucusu olarak burada gündem ettik. İnkâr ettiler sürekli, apaçık bir gerçekti. Ardından Uşak Emniyet Müdürlüğü tüm polis kadrosuyla gidip hakkımda suç duyurusunda bulundu. AK PARTİ'den Özlem Zengin, Cahit Özkan, Bülent Turan, Ömer Çelik, hepsi, hep bir ağızdan; çıplak aramanın olmadığını, yalan attığımızı, terörist olduğumuzu sağda solda söyleyip durdular. Peki, şimdi ne oldu arkadaşlar? Mehmet Akarca benim Yargıtay'daki dosyama ceza verilmesini istedi Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’ndan Başkanlığa terfi ettirildi!" dedi.

Gergerlioğlu şu ifadeleri kullandı: 

"Aradan bir yıl geçti ve çıplak arama yönetmeliğinde bir kelime değişikliği yapıldı. Biz, o zaman da söylüyorduk "Çıplak arama var, yönetmelikte var, inkâr etmeyin." diyorduk. İşte, bakın, yönetmelikte "çıplak" kelimesi yerine "detaylı" kelimesi getirildi. Yani dün inkâr ettiklerini bugün kabul ettiler. Niye inkâr ediyordunuz? Biz mücadelemize devam ettik, hakkımızda İçişleri Bakanı Süleyman Soylu her türlü hakaret, küfür, tehdit, iftirayla beyanlarda bulundu. Ardından biz, kendisi hakkında dava açtık, tazminat davası, suç duyurularında bulunduk ve her ne hikmetse Yargıtayda hemen cezamız onandı. Zaten Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı da, Mehmet Akarca, hızla, bir ay içinde cezaya onanma istemişti ve taltif edilip Yargıtay Başkanı yapılmıştı ve onun döneminde cezamız onanmıştı. Hızlıca bir şeyler çevriliyordu ve ardından -hepiniz biliyorsunuz- burada hak ihlallerini gündeme getirdiğimiz için, çıplak arama olayını gündeme getirdiğimiz için bir usulsüzlük, hukuksuzlukla vekilliğimiz düşürüldü; bir komedi yaşandı ve cezaevine atıldık.

"Anayasa Mahkemesi hakkımda 15'e 0 ihlal kararı verdi!"

Ardından Anayasa Mahkemesi hakkı teslim etti, bütün bu hukuk komedisine bir son verdi ve 15'e 0 karar verdi. Bu arada, tüm Türkiye kamuoyu çıplak aramanın var olduğunu çok iyi bir şekilde öğrendi. İktidar istediği kadar reddetsin, tüm kamuoyuna bunu öğrettik. Evet, birtakım bedeller ödedik ama bunu öğrettik.

Çıplak aramayı gözyaşlarıyla anlatan kadınlara karşı sözümüz var, utanç içinde bunu anlatan erkeklere karşı sözümüz var.  Bize "Geri adım at." diyenlere karşı biz "Bize, o çıplak aramayı göz yaşlarıyla anlatan kadınlara karşı sözümüz var, utanç içinde bunu anlatan erkeklere karşı sözümüz var. Biz bu meselede hakkı ortaya çıkarmaktan geri adım atmayız." dedik. Ve bir gündem oldu işte, Mücella Yapıcı, Gezi direnişinde, sekiz yıl dört ay aradan sonra, çıplak arama konusunda 3 polisi üç yıldan on iki yıla kadar Türk Ceza Kanunu'ndaki işkence maddesiyle mahkemeye verdi. Sekiz yıl dört aylık bir direnme sonrasında polisler hakkında işkenceden dava açıldı, sürüyor; umarım sonu gelir.

"Aslıhan Gençay var, Sivas Açık Cezaevi'nde çıplak aramayı reddettiği için dayak yedi"

Şimdi, Sayın Özlem Zengin biz bu iddiaları gündeme getirirken hep derdi ki burada, hiç unutmam, şu karşı koltukta bana dönüp demişti ki "O Uşak Emniyet Müdürlüğündeki genç kadınlar niye bir yıl beklemiş, suç duyurusu yapmamış?" Onu bile yanlış biliyordu. Kendisine Uşak Emniyeti yanlış bilgi vermiş, o bilgiyle hareket ediyor, doğruya araştırmıyor. Aslında çıplak aramadan üç ay sonra suç duyuruları yapmışlardı. Niye gecikmişlerdi? Türkiye nasıl bir ülke arkadaşlar? Bakın, Aslıhan Gençay var, Sivas Açık Cezaevinde çıplak aramayı reddettiği için dayak yedi, kapalı cezaevine gönderildi, bir gazeteci. Üstüne ne yaptılar, biliyor musunuz? Altı ay yedi gün ceza yedi çıplak aramaya karşı direndiği için.

"Sibel Hürtaş gazetecidir, gözaltına alındı, polis arabasında cinsel tacize uğradı"

Sibel Hürtaş gazetecidir, gözaltına alındı, polis arabasında cinsel tacize uğradı ve şikâyetçi olduğu hâlde kendisi hakkında dava açıldı.

Sibel Hürtaş, bizim Meclisimizin önünde baro başkanları direniş yaparken oradaydı. Sibel Hürtaş gazetecidir, sadece haber yapmak için oradaydı. Gözaltına alındı,  polis arabasında cinsel tacize uğradı ve şikâyetçi olduğu hâlde kendisi hakkında dava açıldı.

Türkiye’deki işkenceciler, çıplak aramacılar da böyle Arjantin'deki eski bir işkenceci yarbay gibi yakalanacak.

İşte böyle bir ülke arkadaşlar ama şunu çok iyi bilin ki işkenceciler, çıplak arama yapanlar yargılanacak. Nereden mi biliyorum? İşte şu fotoğraf bana bunu ilham ettiriyor. Arjantin'de eski bir işkenceci yarbay kaçıyormuş, polis onu nerede yakalamış biliyor musunuz? Evindeki dolabın içinde yakalamış. Şimdiki işkenceciler, çıplak aramacılar da böyle yakalanacak. Bunu herkes çok iyi bilsin.

Bana "Yalancı" "Terörist, şu, bu." diyordunuz ama yalancının mumu yatsıya kadar yanar.

Şu anda, şunu çok net söyleyeyim: Güneş balçıkla sıvanmaz. Ben bu hakkı, hakikati söylerken bana "Yalancı" her türlü "Terörist, şu, bu." diyordunuz ama yalancının mumu yatsıya kadar yanar. Bunu da herkes bilsin.