-ÇİÇEK: HERŞEYİN HESABI BENDEN SORULUYOR ANKARA (A.A) - 20.08.2010 - Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, bağımsız kurulların işleyişiyle ilgili, ''Davul bende çomak başkasında olduğu zaman, bu ülkenin yönetiminde ciddi sıkıntılar çıkıyor. Herşeyin hesabı benden soruluyor, halbuki anayasal yetki onda, imkan, fırsat onda, o işin sorumluluğu da ona ait'' dedi. Ancak hükümetin sorumlu tutulduğunu ifade eden Çiçek, ''Her işten hükümetleri sorumlu kılacaksak, her işten de bir şekilde hükümetin yetkili olması lazım'' görüşünü savundu. Çiçek ve Devlet Bakanı Çağlayan, OSTİM Organize Sanayi Bölgesi yönetim binasında, iş adamlarıyla bir araya geldi. Cemil Çiçek buradaki konuşmasına, sel felaketine uğrayan Pakistan'a yardım çağrısıyla başladı. -''BİR KISIM TERÖRİSTLERİN SÜNNETSİZ OLUŞU...''- Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, Güneydoğu Anadolu Projesinin 30-32 milyar dolar maliyeti bulunduğunu, projeyi 2013 yılı başına kadar tamamlamayı planlandıklarını ifade ederek, 3 milyon 800 bin kişinin istihdam olanağına kavuşabileceğini söyledi. Böyle önemli bir proje için harcanan tutarla, terörle mücadele için harcanan 300 milyar doları karşılaştıran Çiçek, şöyle devam etti: ''10 GAP projesini finanse edecek kadar, bu ülke birliğini ve dirliğini, bütünlüğünü muhafaza etmek adına para harcanmıştır, harcanmaktadır. Eğer siz kalkınıyorsanız, bu arada birilerinin de ayağına basıyorsunuz demektir. Bu ayağına bastıklarınız birden fazlaysa bunların bir ülkeyi geride bırakmak, gelişmesini engellemek, içe döndürmek, iç kavgaları körüklemek adına kullandıkları sopanın, kullandıkları enstrümanın aletin adı bugün terördür. Terör örgütü, ki Türkiye 40 yılı aşkın bir zamandır bununla uğraşıyor. Son bir yılın iki yılın değil, 40 yılın. 80'den önce ideolojik terör, 80'den sonra sağ-sol terörü...Sadece Ermeni terörü de değil, Ermeni terörü ile PKK terörü arasında yakın işbirliği var, bunlar kan kardeşidir. O devreden çekildi, işi bu tarafa verdiler. Zaten, özür dilerim, bir kısım teröristlerin sünnetsiz oluşu, size çok şeyi ifade ediyor demektir. Yani bu, bir rivayet falan değil, biz kimin ne olduğunu iyi biliyoruz. İşte Türkiye terör vesilesiyle, daha hızlı gelişebilecekken bugün birçok noktada bazı sıkıntıları yaşamıştır, yaşamaktadır. O nedenle terör örgütü, ne güneydoğudaki kardeşlerimizi, ne bir başka yerdeki insanlarımızı, vatandaşlarımızı değil, kimin hesabına çalışıyorsa onların menfaatini temsil ediyor. Eğer güneydoğu insanının menfaatine çalışmış olsa 2 yaşındaki çocuğu katleder mi? 15 Ağustos 1984, bu kanlı çetenin eylem yaptığı tarihtir. Katlettiği insanlara bakın 2 yaşında çocuk var, 2 yaşında... Kendi insanı sözüm ona, eğer öyleyse, iddiası doğruysa. Hamile kadınları, 80'lik insanları kurşuna dizdi. Bu nasıl temsildir ki kendi insanını öldürüyor, masum insanları katlediyor, ondan sonra barış diyor, demokrasi diyor, akla gelebilecek ne kadar yalan varsa bunları arka arkaya söylüyor.'' -''TÜRKİYE'DE BİR TEK KİŞİ HESAP VERİYOR''- Hazırladıkları anayasa değişikliği taslağını da bütün siyasi partilere, taraflara götürdüklerini kaydeden Çiçek, süreç hakkında bilgi verdi ve gelinen noktada ''kararın millete ait olduğunu'' söyledi. Çiçek, bu konuda şu görüşleri dile getirdi: ''(Millet anlamaz, bilmez, onlar cahildir...) Özür dileyerek ifade ediyorum bunların hiçbirisi bana ait değildir. Onlar bilmediği için onlar doğruyu da seçemezler, o zaman devlete ait bir kısım yetkileri başkaları kullansın. Şimdi bizden başka ağustos sıcağında size hesap veren hiçkimse yok. Şimdi siz faizlerden şikayet ediyorsunuz, çözümü ne deniliyor değil mi, hükümetsiniz niye yapmıyorsunuz? İşte getiriyoruz önünüze; davul bende, çomak başkasında. Benden başka hesap veren kimse yok ki. Para Politikası Kurulu kim arar, kim sorar, o maaşını alır işine bakar, aylık tatiline gider, yıllık tatiline gider, sizin verdiğiniz paralarla lojmanında oturur, arabasına biner, bunlar bağımsız kurullardır, bağımsızdır size hesap vermez. Hesabı Türkiye'de bir tek kişi veriyor, az veriyoruz, çok veriyoruz, siz hancı biz yolcu, iyi yapıyoruz, kötü yapıyoruz ama geliyoruz buradayız yani. Şimdi bana yuh çekmek serbest, bana alkış yapmak da serbest. İyi de söyleyebilirsiniz, kötü de söyleyebilirsiniz, biz cevabını verebiliyorsak veririz. Ama bakın bana söylediğiniz lafları gidin o türlü kurullara söyleyin, memura hakaretten, memura mukavemetten dava açılır. Şimdi bu değişikliğin özünde milleti söz sahibi yapmak var, milleti karar sahibi yapmak var. Çünkü davul bende, çomak başkasında olduğu zaman, bu ülkenin yönetiminde ciddi sıkıntılar çıkıyor, ciddi sıkıntılar. Herşeyin hesabı benden soruluyor, halbuki anayasal yetki onda, imkan onda, fırsat onda, o işin sorumluluğu da ona ait. Ama dışarda konuşulduğunda hükümet her işten sorumlu. Her işten hükümetleri sorumlu kılacaksak, her işten de bir şekilde hükümetin yetkili olması lazım. Benim yetkili olmadığım bir işin hesabını ben nasıl vereceğim. Birincisi budur. Bu değişikliğin özünde bu var.''