Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Denizli Milletvekili Kazım Arslan, anayasa paketinin anlatıldığının tersine koalisyona daha açık bir yapı getireceğini savundu. Arslan, cumhurbaşkanı seçimi ikinci tura kaldığında, partili cumhurbaşkanı seçtirmek isteyen partinin diğer partilerle koalisyon pazarlığına oturacağını iddia etti.
Meclis çoğunluğunun başka partide, cumhurbaşkanının başka partide olması durumunda da koalisyon doğacağını söyleyen Arslan, "Dünyada en çok koalisyonla yönetilen Güney Amerika ülkeleri başkanlık sistemine sahip. Demek ki başkanlık, koalisyonu kendiliğinden engellemiyor. Otoriter, tek adamcı başkanlıkla yönetilen ülkeler düşük büyüme oranına, otoriter yönetimlere, istikrarsız hükümetlere ve askeri darbelere sahne oldu” dedi.
Milletvekili Kazım Arslan'ın açıklaması şöyle:
"Haftalardır başkanlık sistemini getirmek isteyenlere, "bir daha koalisyon olmayacak" diyenlere, koalisyonu kötüleyerek tek adam modelini getirmeye çalışanlara şunu söylüyorum: Hangi sistem olursa olsun halkın tercihine göre her zaman koalisyon olabilir. Bunun garantisi yoktur. Yapılacak değişikliğe göre, cumhurbaşkanı seçimi ve Milletvekili seçimi beş yılda bir aynı tarihte ve birlikte yapılacak. Meclisin çoğunluğunu alan parti cumhurbaşkanını 1. turda seçtiremezse, iki hafta sonra yapılacak ikinci turda en çok oy alan iki aday arasında yapılacak cumhurbaşkanı seçiminde, birinci olan partinin değil de diğer partinin adayı seçilirse, çıkan tablo karşısında cumhurbaşkanı başka partiden, Meclis çoğunluğu diğer partiden olduğunda koalisyon olmaz mı? Bunu nasıl görmüyorlar? Koalisyon olmayacak garantisini nasıl verebiliyorlar? Lütfen bunu herkes dikkate alsın, yapılacak anayasa değişikliği ile koalisyon olmaz garanti olmadığından ‘Hayır’ oyu verin.
"Koalisyona suç atmak, kendi başarısızlığının üstünü kapatmaktır"
Ayrıca bugün Avrupa Birliği (AB) ülkelerinin çoğunluğu koalisyonlarla yönetiliyor. Bu ülkeler geri mi kalıyor? Dünyanın en ileri ülkeleridir bunlar. Önemli olan uzlaşma kültürüdür, bunu taşıdığınız sürece koalisyon hükümetleri de başarılı olmuşlardır.
Koalisyon dönemlerine bakalım; 1963-1965 İsmet İnönü dönemi koalisyonu ortalama büyümesi 5.6; farklı başbakanlar ve 12 Mart darbesiyle geçen 1971-1973 koalisyonlarının ortalama büyümesi 5.4'tür. 1973-1977 arasında Ecevit ve Demirel'in farklı koalisyonlarında, ambargo, Kıbrıs ve sağ-sol çatışmasının olduğu kritik dönemde dahi ortalama büyüme 6.6'dır. Tek partili 15 yıllık dönemde ortalama kalkınma hızı % 4,6 dır. Buna bakarak bile koalisyon dönemlerinin başarısız olduğunu söyleyemeyiz.
Bize başkanlık sisteminin dayatıldığı son 3 yılın tek parti büyüme oranı 3.1, 2016 büyüme oranı ise sadece 2.9'dur. Bu rakamlar ortadayken koalisyona suç atmak, kendi başarısızlığının üstünü kapatmaktır.
Koalisyonu kötüleyenler, tek adamlık modelinin yıkıcı gerçeklerini gözden kaçırıyor. Bir danışman kalkıyor, “yeni bir devlet kurulacak” diyor, diğeri umarsızca eyalet düzenine göz kırpıyor, "eyalet sistemi tartışılmalıdır" diyor. Eyalet demek ayrışmanın ve bölünmenin yolunu açmak demektir. Referandum adı altında, cumhuriyete ve üniter yapıya karşı yıllardır birikmiş kinlerini “devlet reformu” deyip, işler hızlı yürüyecek diye halkımıza yutturmaya kalkıyorlar.