Politika

CHP'li Cihaner: Yeni düzenlemeyle birlikte cumhurbaşkanı 'önceki yılın bütçesi'yle ülkeyi 15 yıl yönetebilir!

"Bu kadar budanmış yetkilere rağmen bir de 'güçlü Meclis' teranesi dillendiriliyor"

03 Nisan 2017 15:07

CHP İstanbul Milletvekili, eski başsavcı İlhan Cihaner, anayasa değişikliği teklifindeki bütçeyle ilgili maddeyi eleştirdi. "Bütçe konusunda geliyoruz milli irade, egemenliğin millete ait olması, temsil ve bütçe hakkını ortadan kaldıran düzenlemeye: Geçici bütçenin ‘çıkarılamaması’ halinde, ‘önceki yılın bütçesi yeniden değerleme oranına göre artırılarak uygulanır" hatırlatmasında bulunan Cihaner, "Yani cumhurbaşkanı Meclis’in reddettiği hatta, tamamen ya da değiştirerek kabul ettiği Bütçe Yasası’nı yürürlüğe koymayarak, imzada bekleterek ya da veto ederek ‘önceki yılın bütçesi’ ile ülkeyi 15 yıl yönetebilir" görüşünü dile getirdi.

İlhan Cihaner'in BirGün gazetesinin bugünkü (3 Nisan 2017) nüshasında yayımlanan 'Referandum gerçekleri -5: Meclis’e veda…' başlıklı yazısı şöyle:

Anayasa değişikliği teklifinin nasıl bir Meclis tasarladığı, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni ‘neye’ dönüştürmek istediği teklifin en önemli yönlerinden birisi.

Cumhurbaşkanının Meclis’i hiçbir şarta bağlı olmaksızın tek başına ‘feshetmesine olanak veren’ madde etrafında dönen tartışmalar bunu gösterdi. Özellikle Prof. Dr. Kemal Gözler’in mükemmel makalesi bu tartışmaya noktayı koydu. Bunun dışında Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu ve Prof. Dr. Ergun Özbudun’un açıklamaları, saygın birçok anayasacının makaleleri, değişiklik teklifinin ‘fesih’ yetkisini içerdiğini tartışmasız bir şekilde ortaya koydu.

Varlığı bu kadar apaçık bir şeyin ‘olup olmadığı’ üzerinden tartışılıyor olması gerçekten utanç verici ve ‘boş’. Tartışmanın, bu yetkinin ‘kuvvetler ayrılığı ile ilişkisi, demokratikliği, yerindeliği, faydaları, barındırdığı riskler’ üzerinden yapılmasının da önemli ölçüde önüne geçti.

Ancak bu tartışma şunları gösterdi; Bu konu seçmen davranışını etkileyecek önemde. O nedenle birden bire ‘fesih’ yerine ‘seçimlerin yenilenmesi’ denilmeye başlanıyor. Meydan okunuyor. En önemli ve apaçık konular bile halkın gözünden kaçırılmak için miting meydanlarında yalan propagandaya dönüşebiliyor. Bu konuyla ilgili ‘istifa meydan okumalarını, üst perdeden açıklamaları’ yapanların ahlaklarına bırakalım.

‘Evet’ oyu verme niyetinde olanlar ve kararsız olanlar sırf bu tartışma nedeniyle ‘Evet’e dair tüm iddiaları yeniden gözden geçirmeliler.

Dönelim Meclis’e; ister Başkanlık ister Parlamenter sistem olsun temsile dayalı demokratik sistemlerin/rejimlerin tamamında meclislerin üç temel işlevi vardır: 1- Yasa yapma, 2- Bütçe yapma, 3- Denetleme.

Teklif, Meclis’in yasa yapma tekelini ortadan kaldırarak, yasama yetkisine yürütmeyi ortak ediyor. Hatta çok sınırlı bir alan hariç, asli ve temel düzenleyici işlem ‘Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’ haline geliyor. Personel rejimi, Bakanlıkların örgütlenmesi, sosyal ve ekonomik haklar, vs. Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile düzenlenebilecek. Bunun nasıl uygulanacağını KHK düzenlemeleri ile kestirebilirsiniz.

‘Evet’i savunanlar ‘münhasıran kanunla düzenlenecek konularda ve Meclis’in aynı konuda kanun çıkarması halinde’ CB kararnamesi çıkarılamayacağını ve kanun ile kararname arasında ‘farklı hükümler varsa’ CB Kararnamesinin hükümsüz olacağını yeterli güvence olarak gösteriyorlar. Oysa bu kriterler muğlaktır. Bu tespiti kimin yapacağı belli değildir. Kaldı ki doğrudan CB Kararnamesine bırakılan inanılmaz geniş bir alan var.

Meclis’in yasama fonksiyonunu önemli ölçüde sınırlandıran bir diğer husus, CB’nin yasaları bir kez daha görüşülmek üzere TBMM’ye iadesi halinde ‘ancak 301 milletvekilinin’ onayıyla yeniden kabulünün zorunlu kılınması. Oysa halen basit çoğunluk yeterli. Bir de ‘kısmi iade’ olanağı var; kendi partisinin önemsediği maddeleri yasalaştırıp, diğerlerini iade edebilir.

Veee gene unutmayalım ki getirilmek istenen sistem ‘Meclis’in çoğunluğu ile Cumhurbaşkanının aynı partiden olması’ üzerine kurulu.

Meclis’in bir diğer temel fonksiyonu bütçe yapmadır. Kökenleri yüzyıllar öncesine gider. Başkanlık rejimlerinde bile taviz verilmez. Bu hak esas olarak millete aittir. Getirilmek istenen sistemde bu fonksiyon da ortadan kaldırılıyor; Bütçe Kanunu teklifini CB hazırlıyor. Mali yılbaşına kadar TBMM tarafından karara bağlanıyor. Eğer bu süre içerisinde yürürlüğe konulamaz ise ‘geçici bütçe çıkarılıyor’. Tam burada geliyoruz milli irade, egemenliğin millete ait olması, temsil ve bütçe hakkını ortadan kaldıran düzenlemeye: Geçici bütçenin ‘çıkarılamaması’ halinde, ‘önceki yılın bütçesi yeniden değerleme oranına göre artırılarak uygulanır’.

Yani CB Meclis’in reddettiği hatta, tamamen ya da değiştirerek kabul ettiği Bütçe Yasası’nı yürürlüğe koymayarak, imzada bekleterek ya da veto ederek ‘önceki yılın bütçesi’ ile ülkeyi 15 yıl yönetebilir.

Tekrar söyleyeyim bugünkü siyasileri unutun! Yurttaşların belli bir oranda oyunu alan CB, temsil yetkisinin ‘çelik çekirdeğini’ oluşturan bir konuda, ‘milletin tamamını’ temsil eden Meclis’i by-pass edebiliyor!

Meclis’in temel fonksiyonlarından bir diğeri ‘yürütmeyi denetleme’ fonksiyonu. Bu da tamamen ortadan kaldırılıyor. Öncelikle ‘Evet’ propagandası yapanlar denetlemeyi ve sorumluluğu ‘cezai sorumluluğa (impeachment)’ indirgiyorlar. Oysa bu sorumluluk sıra dışı ve kanunda suç olarak tanımlanan bir fiil söz konusu olursa gündeme gelir. İstisnai olacağı -eğer kriminal tipleri seçmeyeceksek- kabul edilmeli. Oysa yasamanın yürütme gücünü denetleme fonksiyonu gündeme geldiğinde esas olanın ‘siyasi sorumluluk ve denetleme’ olması gerekir. Temel mekanizmalar kaldırılıyor; Güvenoyu, gensoru ve sözlü soru artık yok. Tam tersi tüm yetkileri elinde toplayan CB ‘partili olması’ nedeniyle Meclis çoğunluğu üzerinde egemenlik kuracak hale geliyor.

Yeniden ‘fesih/seçimlerin yenilenmesi’ tartışmasına dönmek istemiyorum ama; Meclis’in fesih hakkı bir denetleme mekanizması değildir. Asıl etkisini kendi üzerinde gösterir. Yürütme olanakları elinde olmayan, kamu kaynaklarını kullanamayan bir Meclis söz konusu. Şöyle düşünün; CB ve Bakanlar Kurulu ya da bir bakan çok başarısız. İzlenen politikalar aynı partiden milletvekillerini bile rahatsız ediyor. TBMM’den istenen ‘fesih’ adeta intihar! Altın vuruş! Kendisini de yok etmesi isteniyor. Neresi denetim? Böyle güçlü meclis olur mu?

Yürütme açısından bakalım; TBMM’de sürekli ‘arıza çıkaran’ bir grup var, ama yürütme olağanüstü başarılı. “Beraber intihar edin!” Bu denetleme mekanizması olabilir mi?

Millet mi? Beş yılı bekleyeceksiniz! Meclis çoğunluğu basiretli olursa bu kez istikrarsızlık kaynağı olacaktır.

Adeta ‘bir dehşet dengesi’ ile yürütmenin kontrolsüz hale getirilmesi isteniyor. Meclis üzerinde yürütmenin, hatta doğrudan Cumhurbaşkanının VESAYETİ inşa edilmek isteniyor.

Özetle Türkiye Büyük Millet Meclisi kurtuluş ve kuruluş dönemlerinde bile taviz vermediği, insanlığın binlerce yıllık deneyiminden süzülüp gelen YASAMA, BÜTÇE ve DENETLEME yetkilerini kaybedip boş bir kabuk haline getirilmek isteniyor.

Bu kadar budanmış yetkilere rağmen bir de “güçlü meclis” teranesi dillendiriliyor.

Meclis üzerinde vesayet kurulmasına ve egemenliğin tek adama verilmesine HAYIR!