Gündem

Aygün'den 40 soruda hükümetin Alevi politikasına eleştiri

Hüseyin Aygün, 'Durum öyle bir hal aldı ki insanların Allah’a yönelişin, yakarışın, Allah’a yöneliş biçimini dahi tarif etme yetkisi var sanılıyor' dedi

19 Nisan 2013 22:13

Hülya Karabağlı / Ankara

 

CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün, Başbakan Tayyip Erdoğan’a Alevilikle ilgili 40 soru yöneltti.  Aygün, önergesinde, başbakanın geçmiş sözlerini, hükümet üyeleri, valililer, partili yöneticiler ile belediye başkanlarının Alevilikle ilgili açıklamaları, bakanlığın sansürlediği kitaplar ve anma törenlerinin yasaklanmasına yönelik yapılanlara dair hafıza tazeledi.

 

 ‘Alevilik sapık bir mezhep’ sözleriyle Aleviler aşağılanmıyorlar mı? 

 

Başbakan Erdoğan’a, “Neden Aleviler için büyük önem taşıyan anmalar genelde yasaklanmaktadır” diye soran Aygün, “Alevilerin ekmek yemek yenmez” diyen Mersin Gazipaşa Ortaokulu'nda Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmeninin ifadesini nasıl değerlendirdiğini sordu. Aygün, nisan ayı başında, Bursa Gemlik Endüstri Meslek Lisesi’nde Felsefe ve Sosyoloji dersi veren öğretmenin ders sırasında, “Alevilik sapık bir mezhep. Mum söndü yapıyorlar. Hz. Ömer’i tanımıyorlar” sözleriyle bir inanç gurubu aşağılanmıyor mu” dedi.

 

‘Allah’a yönelişin biçimini taraf etme yetkisi’

 

 Hüseyin Aygün,  40 maddelik soru önergesinde,  attığı bir tweet yüzünden 10 aylık hapis cezasına çarptırılan dünyaca ünlü piyanist ve besteci Fazıl Say’a da yer ayırdı. Türkiye’de yürütme organının devlet ile iç içe geçmiş hali, nevi şahsına münhasır bir sistem oluşturduğuna dikkat çeken Aygün,  “Durum öyle bir hal aldı ki insanların Allah’a yönelişin, yakarışın ibadet olmadığına dair karar vermekte ve bununla da yetinmeyip, Allah’a yöneliş biçimini dahi tarif etme yetkisini kendisinde görür olmuştur. Fazıl Say’a verilen 10 ay hapis cezası da, tüm bu yaşanılanların ‘ileri demokrasi’ uygulamalarının yalnızca bir sonucudur” dedi. Aygün’ün, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın yanıtlaması istemiyle TBMM Başkanlığı’na verdiği 40 soru şöyle.

 

‘Başınız gövdesinden ayrılacak’ diyen cihat çağrıcıları tespit edildi mi?  

 

-İçinde bulunduğumuz ayın ortasında Mersin Gazipaşa Ortaokulu'nda Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersi öğretmeninin “Alevilerin elinden yemek yenmez” dediği öğrenci ve veliler tarafından iddia edilmektedir.  Bir kamu görevlisi tarafından ülkedeki belli bir inanç grubuna yönelik böyle bir ifadeyi kullanıyor olmasını Başbakan olarak nasıl değerlendiriyorsunuz?

-İçinde bulunduğumuz Nisan ayının başında, Bursa Gemlik Endüstri Meslek Lisesi’nde Felsefe ve Sosyoloji dersleri veren bir öğretmenin ders anlatırken “Alevilik sapık bir mezhep. Mum söndü yapıyorlar. Hz. Ömer’i tanımıyorlar” dediği iddia edilerek hakkında suç duyurusunda bulunulmuştur. Söz konusu olayda iddia edildiği üzere failinin bir öğretmen olması dikkate alındığında belli bir inanç grubunun dini değerleri aşağılanmış olmuyor mu?

-İçinde bulunduğumuz Nisan ayı içinde, Adana’da özellikle “Alevi vatandaşların ev ve işyerlerine cihat çağrısı yapan ve Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’a destek verenlerin başının gövdesinden ayrılacağı” yönünde tehditler içeren Türkçe ve Arapça yazılı bildiriler dağıtıldığı iddia edilmiştir. Söz konusu iddialar ile ilgili açıklama yapan Adana Valisi Avni Çoş, “bildirileri dağıtanların birkaç kişi olduğunu, amacın vatandaşlar arasında huzuru bozmak olduğunu” söyledi. “Bir kaç kişi” hakkında herhangi bir işlem yapıldı mı? “Birkaç kişi” olarak ifade edilen kişiler ne zamandan beri Türkiye sınırları içinde ikamet etmektedirler? Bu kişiler tespit edilebilmiş midir? Tespit edildiler ise haklarında işlem yapılmış mıdır?

 

‘Bunların Hazreti Ali ile alakaları yok’ sözleriniz Başbakanlık makamının görevleri arasında mı’?

 

-AKP Ankara Milletvekili Yalçın Akdoğan’ın  12.04.2013 tarihinde Star gazetesinde yayınlanan köşe yazısında, bir inanç grubunun hedef gösterilmesi ve “bir kısım ülke ve odaklar” ile birlikte anılmaya çalışılmasını nasıl görüyorsunuz?

-Şubat 2013 tarihinde AKP İç Anadolu Bölge Milletvekilleri ile gerçekleştirmiş olduğunuz toplantıda Alevilik ve Aleviler ile ilgili olarak: “Din değil. İslam içinde bir kurum olarak görünüyor. Net bir tanımı yok. Biz geçmişte Ali’yi çok sevenler olarak görürdük ama bunların Hazreti Ali ile alakaları yok yaşam tarzı olarak. Bizim yaşam tarzımıza uygun olan Türk Alevileri. Öbürleri ise tamamen farklı yerde. Cemevleri ibadethane değil. İslam’da tek ibadethane vardır, cami. Cemevleri kültür evleridir. Alevilerin sorunları Kürtlerden fazladır söylemi de doğru değil. Onların sesleri fazla çıkıyor” şeklinde kullandığınız ifadeler basına ve kamuoyuna yansıdı. Bu ifadelerden belli bir inanç grubunu: “aşağılama”, “değerlerine hakaret etme”, “yok sayma”, “rol biçme”, “ibadet yeri ve biçimini tarif etme”, “parçalı bir yapı olarak göstermeye çalışma”, “tehdit etme”, “etnik gruplara ayırmaya çalışma” vb. kategoriler içinde değerlendirmelerin Başbakanlık makamının görev ve sorumlulukları arasında yer aldığını düşünüyor musunuz?

-Mart 2012’de, Mahkeme’nin Sivas Katliamı davasında "zamanaşımı" kararı vermesi sonrasında yapmış olduğunuz açıklamada “'Milletimiz için, ülkemiz için hayırlı olsun” dediniz. Verilen bu kararın “hayırlı” olduğunu düşünüyor musunuz?

-Mart 2012’de Almanya seyahatinizi protesto eden gruplara yönelik olarak “Almanya’da PKK ve Ermeni örgütleriyle birlikte, yalnız bunun da altını çiziyorum, isminin başında Alevi sıfatı olan bazı dernek ve federasyonlar işte o gösteriyi birlikte organize ettiler” dediniz. “İsminin başında Alevi sıfatı olan bazı dernek ve federasyonlar” hangi kuruluşlardır?

 

‘İnternetten sapık sapık şeyler indiriyorsunuz’  diyen öğretmene yaptırım uygulandı mı?

 

-Mayıs 2012’de, Malatya’da Mustafa Kemal Atatürk İlköğretim Okulu’nda Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmeni Hasan Hüseyin Çeloğlu’nun Alevilikle ilgili verdiği ödevi, bir ilköğretim öğrencisi Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Malatya Şubesi’nden kaynak alarak hazırladı. Öğrencinin hazırladığı ödeve sert tepki gösteren öğretmen, “İnternet sitesinden böyle sapık sapık şeyleri indirip getiriyorsunuz” şeklinde ifadeler kullandığı iddia edildi. Bu ifadelerden ötürü öğretmene herhangi bir yaptırım uygulanmış mıdır?

-Mayıs 2012’de partinizin Adana İl Kongresi’nde yapmış olduğunuz konuşmada “Ben dört tane kırmızı çizgimizin olduğunu söyledim. Neydi o dört temel çizgi? Tek millet, tek bayrak,  tek din ve tek devlet.” Tek din olarak ifade ettiğiniz hangi dindir?

-Malatya ili Doğanşehir İlçesi’ne bağlı Sürgü Beldesi’nde 26 Temmuz 2012 Cuma günü gece saat 01.30 sıralarında Ramazan dolayısıyla Evli ailesinin linç edilmeye kalkışılması; daha sonra Evli ailesine yönelik tehdit, baskı, tecrit, tahammülsüzlük ve toplumsal baskı devam etmiştir. Devamında duruşmada faillerin ifadeleri “sehven silindi.”  Sonrasında Failler hakkında herhangi bir işlem yapıldı mı? Yoksa yine suçlu olarak mağdur olan Evli ailesi mi “işaret” edildi?

-Ağustos 2012 tarihinde katılmış olduğunuz bir TV programında Karacaahmet Mezarlığı yanındaki Cemevi ile ilgili olarak “O cemevi bir ucube olarak yapıldı orada. Hala kaçaktır. Ruhsatı yoktur. Karacaahmet Türbesi’nin yanında ucube olarak durur” dediniz. Bu ifadelerinizde bir inanç grubunun ibadet mekânını açık bir şekilde “aşağıladığınızı, hakaret” ettiğinizi düşünüyor musunuz? Bu nedenle aleyhinize dava açılmış mıdır?

 

‘Alevilerin  kapılarını çalıp camiye  davet edenlerle işlem yapıldı mı?

 

-Eylül 2012’de Manisa İli Merkezinde sarıklı ve cüppeli 5 kişi Alevilerin yoğunluklu olarak yaşadığı mahallelerde kapıları çalıp Alevileri camiye davet ettikleri basına ve kamuoyuna yansıdı. Bu davet kimin adına ve hangi yetki ile yapıldı? Daveti yapan beş kişi hakkında herhangi bir işlem yapıldı mı? Türkiye’de son 10 yılda buna benzer kaç olay olmuştur?

-Eylül 2012’de, Ankara Altındağ ilçesinde bulunan Battalgazi İlköğretim Okulu’nun İmam Hatibe dönüştürülmesine karşı çıkan velilerin yapmış oldukları basın açıklaması sonrasında Yılmaz ailesinin ev ve işyerine pompalı tüfekle ateş açılmıştır. Ateş açan şahıslar tespit edilmiş midir? Yaşanılan bu olayı kendi çocuklarının temel hak ve özgürlüklerini korumaya çalışan aileye yönelik tehdit olduğunu düşünüyor musunuz?

-Ekim 2012’de, Adana Yüreğir’de bir Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmeni derste “Aleviler abdestsizdir, yemekleri yenilmez” şeklinde ifadeler kullanması üzerine, Alevi derneklerinin tepkisi sonrasında İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü “Gereğini yapacağız” demiştir. “Gereği yapıldı” mı? Hangi işlem yapılmıştır?

-Kasım 2012’de Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Erzincan Şubesi’nin Matem Orucu nedeniyle kitap satışı gerçekleştirmek üzere açtığı çadıra saldırı yapılmıştır. Erzincan Dörtyol’da açılan çadıra yapılan saldırıda derneğin pankart ve flamaları yakılmıştır. Yaşanılan bu olayda bir toplumun kutsal değerlerine açık bir şekilde saldırı yok mudur? Saldıranlar hakkında bir işlem yapılmış mıdır?

-2012 Aralık ayında Alevi Bektaşi Federasyonu’nun, 19-24 Aralık 1978 tarihlerinde resmi rakamlara göre 110 insanın katledildiği Maraş katliamıyla ilgili düzenlemek istediği anmaya Maraş Valiliği izin vermedi. Polis, anmaya gelenlere gazlı ve tazyikli su ile saldırdı. 3 kişi yaralandı. Yaşan bu olayda bir inanç grubuna yönelik olarak saldırı yok mudur? Polis ve güvenlik kuvvetleri hakkında herhangi bir işlem yapılmış mıdır?

 

 ‘AİHM’de din hanesine ‘Alevi’ yazılması davasını kazanan Sinan Işık’

 

-Aralık 2012’de, basına ve kamuoyuna yansıyan bilgilere göre nüfus cüzdanındaki din hanesine ‘Alevi’ yazılması istemiyle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) açtığı davayı 3 yıl önce kazanan 51 yaşındaki Sinan Işık’ın kimliği aradan geçen süreye rağmen değiştirilmemiştir. Bu durum bir inanç grubunun adının dahi resmi makamlarda geçmesinin uygun görülmediği anlamına gelmiyor mu? Neden kimlikteki değişiklik halen gerçekleşmemiştir?

-2012 yılı içerinde Türkiye’nin çeşitli illerinde Alevi evlerinin işaretlenmesi ile ilgili olarak dönemin İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin yaptığı açıklamada Alevi evlerinin işaretlenmesini çocukların yaptığını iddia ederek ‘Counter Strike’ isimli bilgisayar oyunundan etkilenerek yapmışlar” demiştir. Devlet ve ilgili kurumlarının öncelikli görev ve sorumluluğu meydana gelen bu olayların aydınlatılması ve kamuoyunu ikna edecek bir politika izlemesidir. Bunun yerine “suçlu” olarak çocukların işaret edilmesi onları yetişkinler gibi davranmaya zorlamak olmuyor mu?

-Sivas’ta 2 Temmuz 1993 günü meydana gelen olaylarda 35 kişinin yakılarak öldürüldüğü Madımak Oteli yenilenerek Bilim ve Kültür Merkezi olarak düzenlenmiştir. Kültür Merkezinin girişinde katliamda hayatını kaybedenler ile katliamı yapanlar arasından iki ismin de yer almasını ne kadar adil buluyorsunuz?

 

‘Aleviler için büyük önem taşıyan etkinlikler neden yasaklanıyor’?

 

-2011 ve 2012’de Sivas Valiliği, Madımak Oteli’nde yakılarak katledilen insanları anmak üzere miting yapılmasına izin vermemiştir. Katliamın 18. ve 19. yıldönümünde valilik, eski otel binası önünde anma programı yapılmasına yasak getirmiştir.  Katliam sonucu hayatlarını kaybeden insanları anmaya “yasak” getirmenin meşru kaynağı ya da dayanağı nedir? Neden Aleviler için büyük önem taşıyan anmalar genelde yasaklanmaktadır?

-10. sınıf Türk Edebiyatı ders kitabında Kaygusuz Abdal’ın “Nefes” şiirindeki Alevi inancına ait kavramların yer aldığı dizelerin de sansürlendiği ortaya çıkmıştır. Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı yazarlar komisyonu tarafından 10. sınıflar için hazırlanan Türk Edebiyatı ders kitabında, “Matem ayı”, “Zülfikar”, “Ali”, “Hû” kavramlarının yer aldığı dörtlükler makaslanmıştır. Bu sansür ve makaslanmaya yönelik olarak herhangi bir işlem yapılmış mıdır? Kaygusuz Abdal’ın nefesleri neden Milli Eğitim yazarlar komisyonunu kaygılandırmış olabilir?

-21. Yüzyıl’da liselerde okutulan Türk Edebiyatı ders kitaplarından Koca Yunus’un "Cennet cennet dedikleri, birkaç köşkle birkaç huri, isteyene ver onları, bana seni gerek seni" dörtlüğünün çıkartılıp sansür uygulanması ile 16. yüzyılda aynı dörtlük ile ilgili fetva çıkarılması arasında bir bağıntı olduğunu düşünüyor musunuz? Koca Yunus’u sansürleyen komisyon hakkında adli ya da idari yönde herhangi bir soruşturma başlatılmış mıdır?

 

‘Hem Koca Yunus’u hem de ‘Kızılbaşlarının katli’  fetvasını veren Ebusuud sevmek nasıl bir tezat?

 

-Referandum mitingleri sırasında 17 Ağustos 2010 tarihinde Çorum’daki konuşmanızda: “Çorum’un yetiştirdiği Şeyhülislam Ebussuud Efendiyle gurur duyuyoruz” dediğiniz ve diğer yandan Koca Yunus’un “Yaradılanı severiz yaratandan ötürü” ifadesini sıkça kullanmaktasınız. Hem Koca Yunus’u sevmek hem de Koca Yunus hakkında fetva çıkaran bir zat ile “gurur duymak” arasında bir tezatlık yok mudur?

-Diyanet İşleri Başkanlığı’nın desteğiyle hazırlanan İslam Ansiklopedisi’nin 10. cildinde, Kanuni Sultan Süleyman ve II. Selim döneminde Şeyhülislamlık yapan Ebusuud’un, “Kızılbaşların katlinin helal olduğu, Kızılbaş katledenin gazi olacağı, Kızılbaşlarca öldürülenlerin şehit sayılacağı, Kızılbaşların mallarının ve ırzlarının helal olduğu” biçiminde fetvalar veren bir şahsa yönelik olarak övgülerin yer almasını doğru buluyor musunuz? Diyanet neden böyle bir duruma onay vermiş olabilir?

 

’12 Eylül’ün  ’40 bin Alevi’ye kan kusturdum’ diyen Emniyetçi için neden ‘yargıyı’ göreve davet etmediniz?’

 

-Kenan Evren’in resmi arşivinde tutulan mektupta, 12 Eylül döneminin Emniyet Genel Müdürü Refet Küçüktiryaki’nin, “Yavuz Sultan Selim’den sonra en büyük Alevi Kızılbaş düşmanıyım”, “Malatya il merkezindeki 40 bin Alevi’ye kan kusturdum”, “Türkiye’de ilk defa resmi olarak Alevi soykırımını devlet adına başlatan benim” ifadeleri yer almaktadır. Söz konusu ifadeler bir kamu görevlisi tarafından kullanıldığı anlaşılmaktadır. Bu sözlerde açık bir şekilde belli bir inanç grubuna yönelik olarak kin ve nefret duyguları beslenilmiyor mu? Bu konuda neden ‘yargıyı’ göreve davet etmediniz?

-Nisan 2011’de İstanbul’da Beykoz’da yapmış olduğunuz konuşmada “Bakın biz 81 vilayetten 80’inden milletvekili çıkarıyoruz. Bir tek vekil çıkartmadığımız il Tunceli, o da malum sebeplerden dolayı” dediniz. “Malum sebep” olarak belirtiğiniz nedir?

-Nisan 2011’de, AKP Ankara Büyükşehir Belediyesi Başkanı İ. Melih Gökçek twitter’da, “İskender Çolak’ın CHP’li ve alevi olduğunu bildiğim halde nikâhını kıydım” demiştir. Bu ifade bir insanı inancından dolayı “aşağılandığını”, “dışlandığını”, “ötekileştirdiğini” düşünüyor musunuz? Nikahlar parti ve inançlara göre mi kıyılıyor?

 

 ‘Bir savcı ‘Cemevi’ ibadet yeri değildir mütalaasını hangi kanuna dayanarak hazırlıyor’?

 

-Mart 2011 tarihinde, Tüzüğünde “Cemevi ibadethanedir” maddesine yer verdiği için Çankaya Cemevi Yaptırma Derneği’nin kapatılması amacıyla açılan davada mütalaasını sunan Savcı Ali Özdemir, Aleviliğin bir din, cemevinin de ibadethane olmadığını belirterek, “Bu davada kamu yararı yoktur. Kamuoyunu kaosa sürükleme çabası görülmektedir” dedi. “Kamuoyunu kaosa sürükleme çabası” olarak işaret edilen ya da belirtilen deliller nelerdir? Bir toplumun ibadetlerini yerine getirdiği mekân ile ilgili “Cemevi ibadethane olmadığı” yönünde mütalaa hazırlama meşruiyetini hangi kanunlardan almaktadır? Bir savcının inanç yerlerini tarif etme yetkisi var mıdır?

-Temmuz 2011’de, Malatya’da bulunan Hacı Bektaş Veli Kültür Merkezi Vakfı’nın, Sosyal Destek Programı (SODES) kapsamında düzenlediği saz kursu ile ilgili afişler, kimliği belirsiz kişi ya da kişiler tarafından kesilerek indirilmiştir. “Kimliği belirsiz kişi ya da kişiler” tespit edilmiş midir? Haklarında herhangi bir işlem yapılmış mıdır?

-Ağustos 2011’de, İzmir İl Genel Meclisi, cemevlerinin bakım, onarım, elektrik, su, atık su gibi ihtiyaçlarının karşılanması konusunda karar almıştır. Ancak İzmir Valisi M. Cahit Kıraç, “cemevlerinin ihtiyaçlarının karşılanması konusunun İl Genel Meclisi’nin değil, TBMM’nin işi olduğunu” söylemiştir. Eğer bu sorun TBMM’nin işi ise TBMM bu konuda neden inisiyatif almamaktadır? TBMM’nin inisiyatif almaması kendi varlığının meşruiyetini sorgulanır hale getirmez mi? 2002-2013 tarihleri arasında kaç İl Genel Meclisi karar aldığı halde Valilik veya İçişleri Bakanlığı’ndan onay çıkmamıştır?

-Kandıra 1 No’lu F Tipi Cezaevi’nde kalan Bülent Özdemir 13 Nisan 2011 tarihinde, inançları gereği bir ‘Dede’ ile görüşmek üzere başvurmuş ancak yanıt verilmemiştir. Özdemir, aynı öneriyi 30 Nisan 2011’de de tekrarlamış, bunun üzerine “Alevi dedesinin bir resmiyeti olmadığından kaymakamlık görevlendirme yapamıyor” denilmiştir. Bu gerekçede ‘resmiyet’ olarak nitelendirilen nedir? Eğer talep edilen kriter resmiyet ise Dede resmen T.C. yurttaşı değil midir?

 

‘Hz. Ali kimin yaşamındadır’ biliyor musunuz?

 

-04.05.2011 tarihinde, Amasya’da yapmış olduğunuz konuşmada “Eğer Alevilik Hazreti Ali KeremallahüVeche’yi sevmekse, ben Alevilerden daha çok Aleviyim. Ama bunların yaşamında Hazreti Ali var mı? Hazreti Ali gibi yaşamak var mı? Yok. Hazreti Ali nerede, bunlar nerede.” “Bunlar” diyerek kastettikleriniz kimlerdir? Hz. Ali’nin kimin yaşamında olduğunu biliyor musunuz?

-29.08.2010 tarihinde Ankara Sincan’da yapmış olduğunuz konuşmada “Artık dedelerden talimat alarak atama yapma dönemi bitiyor” dediğiniz bilinmektedir. “Dedeler” olarak ifade ettikleriniz kimlerdir? “Dedelerden” talimat alan kimdir? Hangi kurumlarda çalışmaktadırlar?

-14.10.2010 tarihinde Devlet Bakanı Faruk Çelik yapmış olduğu konuşmada “Çözüme odaklandık, gerçekleştireceğiz. İşin edebiyatı yüzlerce yıl yapılmıştır, ama çözümü konusunda bu ciddiyette, bu ölçekte masanın etrafında hiç oturulmamıştır. Bunun kıymetinin bilinmesini defalarca ifade ettim. Kimseye bir adım yakın değiliz, kimseye bir adım uzak değiliz” dedi. “Odaklanılan çözüm” gerçekleşti mi?

 

‘Cemevlerinin ibadethane olarak açılmaması hangi dine göre mümkün değildir?

 

-İstanbul Müftüsü Prof. Dr. Mustafa Çağırıcı 21.09.2009’da yapmış olduğu açıklamada “Cemevlerinin ibadethane sıfatıyla açılması dinen mümkün görülmemektedir. Ancak kültürel bir kurum olarak açılıp açılmayacağı ilgililerin takdirine kalmıştır” demiştir. “Cemevlerinin ibadethane sıfatıyla açılması” hangi dine göre mümkün değildir?  Aynı beyanda “ilgililer” olarak tarif edilen kişiler kimlerdir?

-23.09.2009 tarihinde Alevi ÇalıştaylarıModeratörü Necdet Subaşı “Biz Alevilerin gerçekte ne istediklerini, bu isteklerin gerçekleştirilmesi için nelere ihtiyaç olduğunu, bu konuda ne yapabileceğimizi öğrenmeye çalışıyoruz” dedi. Sorun Alevilerin ne istedikleri dile getirmeleri mi yoksa Alevilerin temel hakkı olmasına rağmen nelerin verilmek istenmediği midir?

-26.06.2008 tarihinde Başbakan Yardımcısı Nazım Ekren yapmış olduğu açıklamada “Bütün Müslümanların ortak ibadet yeri camidir. İslam tarihinin hiçbir döneminde kendisini İslam içinde görüp de camiye alternatif başka bir ibadethane kuran mezhep ve tarikat olmamıştır. Yine İslam tarihinde, tasavvufi adap ve erkânın yürütüldüğü mekânlar hiçbir zaman caminin alternatifi bir ibadethane olarak algılanmamış ve isimlendirilmemiştir” dedi. Cemevlerinin camilerin alternatifi olduğunu düşünüyor musunuz?

-AKP Grup Başkan Vekili Nihat Ergün 04.12.2008’de Reuters’e vermiş olduğu demeçte “Din dersleri bireysel talepler temelinde olmalı. Eğer Aleviler Alevi inanışını okullarda öğrenmek istiyorlarsa, biz bunun yolunu açabiliriz. [...] Bu sorunlar [‘Alevi Sorunu’] üzerinde çalışıyoruz ve ön yargısız, içten bir çaba göstermek istiyoruz. Bu sorunun tarihsel kökenleri var. 1000 yıl öncesine kadar gidiyor ve çok karmaşık” şeklinde beyanda bulunmuştur. Aileler kendi çocuklarının ZDD’den muaf kalınması için yapmış oldukları başvurular olumlu bir şekilde sonuçlanıyor mu? Yoksa yapılan başvurular “bireysel talep” olarak değerlendirmeye alınmıyor mu?

 

‘Zayıf Müslümanlıkla şarabın nasıl bir ilişkisi vardır’?

 

-Egemen Bağış 17.07.2007 tarihinde yapmış olduğu açıklamada “AKP Aleviler’i hiç aldatmadı. AKP tutmayacağı sözü hiçbir zaman vermedi” dedi. AKP’nin düzenlemiş olduğu Alevi Çalıştayları, “Alevi Açılımı” süresinde verdikleri hangi sözler tutulmuştur?

-AKP Denizli Bekili ilçe Başkanı Mustafa Kırlı 24.01.2005 yılında yapmış olduğu bir açıklamada “Kooperatifi’nin ürettiği şaraplara Hazreti Ali’nin Zülfikarı’nın adı ‘Zülfikar’ı veren, ardından Alevi vatandaşları kastederek ‘Bu tipler, bu yapıdaki insanlar, Müslümanlığı zayıf yaşayan kişiler olduğu için şarap müptelası insanlardır” demiştir. “Zayıf yaşanılan Müslümanlık” ile şarap arasında nasıl bir ilişki vardır?