Politika

CHP’li Bekaroğlu: Cumhurbaşkanı ekonomik sabotajdan söz ediyor; sabotaj varsa bunun sorumlusu Saray’ın ta kendisidir, Erdoğan’dır, Maliye Bakanı Damat’tır

“6 Mayıs YSK darbesi en çok ekonomiyi vuruyor”

12 Mayıs 2019 11:25

Hülya Karabağlı

CHP İstanbul Milletvekili, Meclis Plan ve Bütçe Komisyonu Üyesi Mehmet Bekaroğlu, Yüksek Seçim Kurulu’nun (YSK) kanunları ve kendi içtihatlarını yok sayarak İstanbul Büyükşehir Belediyesi seçimlerini iptal etmesinin ekonomik sonuçlar doğurduğunu belirterek, “Kimse kimseyi kandırmasın; Türk ekonomisi üretmediği için, yapısal nedenlerden dolayı açık veriyor, borçla ayakta kalıyor. Türkiye kurumlar ve kurallar ülkesi olmaktan uzaklaştıkça borçlanma maliyeti de artıyor” dedi. Bekaroğlu. tabloyu ‘ekonomik sabotaj’ olarak değerlendiren Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sözlerini, “Bu açıklama bir akıl tutulması, bir hezeyan değilse bir algı operasyonudur. Sabotaj varsa bunu sorumlusu kapılarımıza dayanan dış güçleri, seracılar, sebze meyve üreticileri, marketler değil, Saray’ın ta kendisidir, Cumhurbaşkanı Erdoğan’dır, Maliye Bakanı Damat’tır. Türkiye kurallar ve kurumlar demokrasi olmaktan çıkaranlardır, ekonomik krizin sorumlar” diye konuştu.

Türkiye’nin dış borç bulmakta zorlandığını, Türkiye Varlık Fonu üzerinde Ziraat Bankası, THY, ÇAYKUR, BOTAŞ gibi değerlerini rehin koyarak yüksek faizle borç bulmaya çalıştığını belirten Bekaroğlu’nun  T24’e değerlendirmeleri şöyle:

“Para babaları borcu faizle veriyorlar. Bu kadar basit”

"6 Mayısta Yüksek Seçim Kurulu’nun kanunları ve kendi içtihatlarını yok sayarak İstanbul Büyükşehir Belediyesi seçimlerini iptal etmesi Türkiye’nin kurumlar ve kurallar demokrasisinden uzaklaştığını bir kere daha ortaya koydu. Şimdi; TCMB tüm enstrümanlarını kullanarak başlayan yangını söndürmeye çalışıyor ancak kurlardaki artış durdurulamıyor. Defalarca “en kötüsü geride kaldı” dediler ama maalesef ekonomimiz daha kötüye doğru yuvarlanıyor.

Bilindiği gibi 2108 son çeyreğinde ekonomi yüzde 3 oranında küçülmüştü. BETAM(Bahçeşehir Üniversitesi Ekonomik ve Toplumsal Araştırmalar Merkezi), ilk üç ayla ilgili öncü göstergelerin Türkiye ekonomisinin 2019 birinci çeyreğinde yüzde 4 küçüleceğini gösterdiğini açıkladı. 2019 ikinci çeyreğinde de ekonominin daralmaya devam edeceği tahmin edilmektedir.

- Ocak ayı işsizlik oranı 3.9 puan artarak 14,7 oldu. Gençlerde işsizlik oranı yüzde 26.7’dir.

- Döviz kuru TCMB’nın müdahalelerine rağmen yükseliyor; Dolar 6.20 TL. Dünyada TL’den daha kötü performansı olan tek para birimi Arjantin Pesosudur.

- Bütçe 2109’un ilk üç ayında 36,2 milyar TL açık verdi. Oysa 2019 tamamında 81 milyar TL açık öngörülmüştü. Eğer Merkez Bankası Genel Kurulu erkene alınıp karından Hazineye 33,8 milyar TL aktarılmasaydı bu açık 70 milyar TL olacaktı.

- Türkiye’nin 140’ı kamunun, 318’ı özel sektörün olmak üzere toplam 458 milyar Dolar dış borcu var. 12 ay içinde ödemek zorunda olduğumuz dış borç 177 milyar dolardır. Bunun 40 milyar doları kamuya, 137 milyar doları özel sektöre aittir. Hazine 2019 yılında 225 milyar TL borç ödeyecek. Kasada para filan yok, bu borçlar borç alınarak ödenecek. Daha doğrusu borç ödeme diye bir şey yok, borcu borçla çeviriyoruz. Dün libor artı yüzde 3,5-4, aldığımız borçları şimdi libor artı yüzde 8 ile borç alarak ödemeye çalışıyoruz.

- Sadece Mayıs ve Haziran ayında özel sektör 14 Milyar Dolar dış borç ödeyecek.

- Ne var ki dış borç bulmaktan zorlanıyoruz. Türkiye Varlık Fonu üzerinde Ziraat Bankası, THY, ÇAYKUR, BOTAŞ gibi değerlerini rehin koyarak yüksek faizle borç bulmaya çalışıyor.

İşte Türkiye YSK’nın seçim iptali kararını böylesine bir ortamda verdi. Kimse kimseyi kandırmasın; evet, esasen Türk ekonomisi üretmediği için, yapısal nedenlerden dolayı açık veriyor, borçla ayakta kalıyor. YSK’nın verdiği karar tam da burada ekonomik sonuçlar doğuruyor. Türkiye kurumlar ve kurallar ülkesi olmaktan uzaklaştıkça borçlanma maliyeti de artıyor. Bugün yaşanan da budur.

“Cumhurbaşkanı milleti aldatmaktadır”

İş böyleyken Cumhurbaşkanı Erdoğan durumu şöyle açıklıyor: 'Bugün önümüzde duran manzara tam bir ekonomik sabotaj halidir. Bir dönem şehirlerimizi kana bulayana ne yaptıysak bundan sonra da onu yapacağız. Sınırlarımıza dayanan teröristlere ne yaptıysak onu yapacağız'

Bu açıklama bir akıl tutulması, bir hezeyan değilse bir algı operasyonudur. Cumhurbaşkanı milleti aldatmaktadır; Öteden beri kendilerinin yaptıkları hatalar, yanlış tercihler nedeniyle bu ekonomik kriz yaşanmaktadır. Cumhurbaşkanı şimdi ekonomik sabotajdan söz ediyor. Sabotaj varsa bunu sorumlusu kapılarımıza dayanan dış güçleri, seracılar, sebze meyve üreticileri, marketler değil, Saray’ın ta kendisidir, Cumhurbaşkanı Erdoğan’dır, Maliye Bakanı Damat’tır. Türkiye kurallar ve kurumlar demokrasi olmaktan çıkaranlardır, ekonomik krizin sorumları.

Erdoğan ve taifesi hiçbir zaman serbest piyasa ekonomisinden çıkacaklarını söylemediler. Ama sürekli olarak bir faiz lobisinden söz edip duruyorlar. Bunlar milleti 'aptal' yerine koyuyor. Kaynağınız yoksa, üretmiyorsanız, ekonomiyi borç alarak çevireceksiniz. Para babaları borcu faizle veriyorlar. Bu kadar basit. Eğer siz kuralları yok sayar, yargıya baskı yapıp, ‘içimize sinmedi’ diye seçim iptal ettirirseniz sizin kurallar ve kurumlar ülkesi olmadığınız ortaya çıkar. Öyle olunca da borçlanma maliyeti artar. Bugün olan budur.

Rahip Brunson krizinde de aynı şeyler oldu. Zamanında 1-2 puan faiz artırarak çözecekleri sorunu gereksiz gerginliklerden sonra, hem tükürdüklerini yaladılar; Türkiye yargısını beş paralık ederek Rahibi teslim ettiler, hem de faizi 6 puan artırarak ülkeyi milyarlarca Dolar zarar ettirdiler.

Şimdi ne yapacaklar? Seçimi iptal ettirerek Türkiye’nin hukuk devleti olmadığını bir kere daha ilan ettiler. Ekonominin gereğini de yapmıyorlar. Sözde faizi artırmaya direniyorlar. Merkez Bankası enstrüman cambazlıkları ile kuru kontrol etmeye çalışıyor. Ama şimdiden faizler 2-3 puan artmış durumda. Bu palyatif tedbirlerle bir yere gidemeyecekler. Sürdürebilecekleri kanaatinde değiliz ama eğer oraya kadar ulaşabilirlerse bu sefer faizi 8 puan artırarak yine bu millete milyarlarca dolarlık bedel ödeteceklerdir.

Ne var ki artık bıçak kemiğe dayandı; bu milletin daha fazla bedel ödeyecek takati kalmadı. Artık bu millet Erdoğan-Bahçeli ikilisini daha fazla taşımayacak, 23 Haziranda bunları millet sırtından atacaktır"