Cumhuriyet gazetesine yönelik operasyon kapsamında tutuklanan ve 9 aylık tutukluğundan sonra ilk kez mahkeme önüne çıkan yazar ve yöneticilerinden Musa Kart'ın kızı Seran Kart Üney babasına açık mektup yazdı. Babasıyla mektuplaşmasının yasak olduğunu ve uzun tutukluğun artık bir işkenceye dönüştüğünü belirten Üney, babasının en çok sevdiği şiire atıfta bulunarak "Marifet hiç ezilmemek bu dünyada/ Ama biçimine getirip ezerlerse/ Güzel kokmak/ Kekik misali/ Lavanta çiçeği misali/ Fesleğen misali/ Itır misali / İsâ misali/ Yunus misali/ Tonguç misali / Nâzım misali (Bedri Rahmi Eyüboğlu) Biçimine bedenen getirirler de kuş gibi vicdanınızın özgürlüğüne ilişemezler. Seni çok seviyorum ve özlüyorum..." diye yazdı.
Cumhuriyet gazetesinde çıkan Seran Kart Üney'in babasına yazdığı açık mektubun tamamı şöyle:
Babacığım, 9 aylık tutukluluktan sonra ilk kez mahkeme önüne çıkabildiniz sonunda. Evet, mektuplaşmamız hâlâ yasak ve sana hitaben yazdığım bu açık mektupta senin ve Cumhuriyet okurlarının zaten bildiği şeyleri yazıyorum.
Aslında her şey yazıldı, çizildi, bundan sonra söylenecek sözler, tarihe not düşen avukatların ve sizlerin mahkemede yaptığı konuşmalar oldu. Size yöneltilen içi boş, akıl dışı suçlamaların aslı astarı olabilir mi diye sahiden merak edenler, 30-40 yıllık kariyerlerinizde neler yazıp çizdiğinize, nerelerde durduğunuza bir bakmalılar. Ortalama bir akla ve vicdana sahiplerse tek derdinizin ve çabanızın demokratik, çağdaş, insan haklarına dayanan bir hukuk devletinde yaşamak olduğunu anlarlar. Ayrıca hiç “kandırılmadığınızı”, Cumhuriyetin değerlerine zarar veren her türlü devlet içi yapılanmaya karşı kamuoyunu devamlı ve her iktidar döneminde uyarmış olduğunuzu da görebilirler. Yeter ki bakmak istesinler. Sırf senin bu gazetenin 1. sayfasında teröre ve darbeye karşı çizdiğin yüzlerce karikatür, kaçıranlar için, tekrar kitap halinde raflardaki yerini almalı! 11 sene olmuş Türkiye Gazeteciler Cemiyeti sana Basın Özgürlüğü Ödülü’nü vereli. Meslektaşlarından, okuyucularından onlarca prestijli gazetecilik ödülü almışsın.
Gözaltına alındığın gün “Bunu dünyaya nasıl anlatacaklar” dedin. Şimdiye kadar gördüğüm; anlatamıyorlar... Ve dünya şaşkınlıkla izliyor. Dünyanın anladığı; siz işinizi yapmışsınız, saygın bir referans gazetesi olmayı amaç edinmişsiniz, iktidarın hatalarını cesurca söylemişsiniz ve sonunda sizi de bu kaotik dönemde araya kaynatarak bedelini ödetmişler. Sizin gibi gazetecilerin bir grup çağ dışı darbeciyle aynı suçlamalara ve muameleye tabi tutulması hafif bir bedel değil ve bu ülke için çok büyük bir utanç. Bu utanç tablosunda neler yok ki... Basit bir sağlık kontrolüne götürülürken ellerinizde kelepçelerle cezaevi aracında bekletildiğiniz uzun saatler, haftada 1 saatlik aile görüşünde cam arkasından konuşup, 2 ayda 1 saat de bir masada “karşılıklı” oturabilmemiz (masada yan yana gelince uyarı almamız), 9 aydır 7 adımlık havalandırmada volta atmaya çalışmanız, oradan başka bir hareket alanınızın olmayışı, akşam 8’den sonra oranın da kapısının kapatılması, o kuyu gibi havalandırmanın 7 metrelik duvarları yüzünden kışın güneşe, yazın ufak bir esintiye hasretiniz, her görüşmemizde “çok iyiyiz” deyişiniz ve bize hiç anlatmadığınız onlarca sıkıntı…
Uzun tutukluluğunuzun iktidarı eleştirmenin cezası olduğu konusunda herkes hemfikir, fakat bu sürecin cezayı aşıp işkenceye dönüştüğü de artık bir gerçek. Bunun gibi onlarca haksızlığın ve zulmün bu ülkedeki milyonların canını ne kadar acıttığını en son Adalet Yürüyüşü’nde gördük. Onlar için “Itır, kekik ve lavanta kokuları arasında yürüyorlar” dedin, sevdiğin şu şiire atfen; Marifet hiç ezilmemek bu dünyada/ Ama biçimine getirip ezerlerse/ Güzel kokmak/ Kekik misali/ Lavanta çiçeği misali/ Fesleğen misali/ Itır misali / İsâ misali/ Yunus misali/ Tonguç misali / Nâzım misali (Bedri Rahmi Eyüboğlu) Biçimine bedenen getirirler de kuş gibi vicdanınızın özgürlüğüne ilişemezler. Seni çok seviyorum ve özlüyorum...
Kızın Seran