Gülriz Sururi, Suat Derviş’in ünlü roman kahramanı Fosforlu Cevriye’yi, ilk teşebbüsünden neredeyse kırk yıl sonra tiyatroya uyarladı. Kırk yıl sonra Cevriye, Ankara Devlet Tiyatroları’nda kapalı gişe oynuyor.
Çağdaş Türk edebiyatı ve basınının öncü kadın kalemlerinden Suat Derviş’in ünlü romanı ‘Fosforlu Cevriye’, artık bir tiyatro kahramanı... Kasım ayından bu yana Ankara Devlet Tiyatrosu’nda seyircisiyle buluşan oyunu sahneye taşıyan ise Türk tiyatrosunun ustalarından Gülriz Sururi...
11 Kasım’da Akün Sahnesi’nde prömiyerini yapan müzikal, kapalı gişe oynanıyor. 14 Aralık’a kadar aralıksız oynandıktan sonra bir hafta yerini ‘Hüzzam’ bıraktı, 23 Aralık’ta gösterimlerine devam edecek müzikalin biletleri şimdiden tükenmiş.
Suat Derviş’in hayali
‘Fosforlu Cevriye’nin müzikal olarak doğuşunu şöyle anlatıyor Sururi: “Kırk yıl önce bir gün Haldun Taner Hocamız, Suat Derviş’in, ‘Fosforlu Cevriye’ isimli romanının kahramanı Fosforlu’yu oynamamı istediğini söyledi. Ben, ‘Yollasın oyunu, okuyayım’ dedim. Ancak öğrendim ki, roman henüz oyunlaştırılmamış. Bir iki yıl sonra da Yaşar Kemal’in ilk eşi sevgili Tilda Göğçeli ile konuşurken, oynamak için yerli bir kadın kahraman aradığımı söyledim.
Tilda’nın önerisi de Fosforlu Cevriye’ydi . Hemen romanı alıp bir solukta okudum. Çok güzel bir roman, insanın içini acıtan bir roman kahramanıydı Fosforlu Cevriye. Suat Derviş Hanım’ı eve davet ettik. Tanıştığımız gün çok heyecanlıydı. Bana iltifatlar ediyor, bir an önce beni Fosforlu olarak sahnede görmek istediğini söylüyordu. Ertesi gün Engin (Cezzar) ve ben, Osman N. Karaca’nın ONK Ajans’ında Suat Derviş ile anlaşma yaptık. Hemen romanı kimin oyunlaştıracağını düşünmeye başladık.”
Ancak Fosforlu Cevriye’nin sahneye çıkması pek de kolay olmaz. İlk teklif, Sururi ve Cezzar tarafından Haldun Taner’e götürülür, ama kabul edilmez. Daha sonra usta birkaç oyun yazarı romanı oyunlaştırmayı denerler ama Gülriz Sururi bu metinlerin hiçbirinde romandaki Cevriye karakterini bulamaz.
Zaman geçer, araya başka oyunlar girer, Fosforlu Cevriye Gülriz Sururi’nin projeleri arasından çıkar. Ta ki bu olaylardan kırk yıl sonra, 2008’in başlarında Liz Behmoaras’ın yazdığı Suat Derviş biyografisini okuyana kadar. “Kitap beni sarstı” diyor Sururi, “Bu müthiş kişiliğin, bu vatansever, bu aşka âşık, çok yönlü kadının hayat hikâyesini okuyunca, kırk yıl önce ciddiye almadığım ‘Gülriz’ciğim, biliyor musun aslında Fosforlu Cevriye benim’ sözleri şamar gibi indi yüzüme. Ve o sırada yazmakta olduğum romanı bir yana koyup çalışmaya başladım.”
Müzikler Özdemiroğlu’nun
Sururi’yi romanda en çok etkileyen ise Fosforlu Cevriye’nin hem inanılması zor bir kahraman hem de bir o kadar sıradan olmasıdır. Bedenini üç kuruşa satıp, beş kuruşa karnını doyurabildiği bir dünyaya gözlerini açan bu kahramanı tiyatro sahnesine taşırken en keyif aldığı sahnenin Cevriye ile âşık olduğu adamın bayramlaşma sahnesi olduğunu da söylüyor. Ancak keyifsiz olarak yazdığı hiçbir sahnenin olmadığını ekledikten sonra da itiraf ediyor: “Bu bütün yazdıklarım için geçerli. Ben galiba kendim için yazıyorum".
‘Fosforlu Cevriye’ müzikalini hem sahneye uyarlayan hem de yöneten Gülriz Sururi, müzikleri ise bir başka ustaya, Attila Özdemiroğlu’na teslim etmiş; “Fosforlu Cevriye’yi Attila Özdemiroğlu’nun müziğiyle evlendirdiğim için çok mutluyum ve bunun bir aşk evliliği olduğunu düşünüyorum” diyor
Bugüne kadar 60’a yakın film müziği yapan, altısı Altın Portakal Ödülü olmak üzere, ulusal ve uluslararası festivallerden pek çok ödül kazanan Özdemiroğlu, dillere pelesenk olmuş ‘Yedi Kocalı Hürmüz’den sonra ilk kez bir müzikal besteliyor. Gülriz Sururi ile birlikte çok verimli bir çalışma yaptıklarını söyleyen Attila Özdemiroğlu, şarkı sözü yazmanın zorluklarından söz ettikten sonra “Gülriz çok yaratıcı biri; hemen doğru formülleri buldu” diyor.
1930’ların Galata’sında geçen ‘Fosforlu Cevriye’nin başlıca rollerinde Feray Darıcı, Uğur Çavuşoğlu, Engin Özsayın, Nermin Uğur Bakır, Kader İlhan, İclal Karaduman, Zeynep Aytek Metin ve Deniz Baytaş var. Dekor tasarımı Hakan Dündar’a, giysi tasarımı Fatma Görgü’ye, ışık tasarımı ise Yakup Çartık’a ait. Koreografiye Özden Aktürk imza atarken, başarılı orkestranın direktörlüğünü Kemal Günüç üstlenmiş.