T24 - Cengiz Çandar, Uludere'de yaşananları "İdris Naim Şahin zihniyetinin kanlı iflasının belgelenmesi" olarak yorumladı.
Çandar'ın Radikal gazetesinde "F-16 bombası / Paramparça bedenimdeki" başlığı ile yayımlanan bugünkü (30 Aralık 2011) yazısı şöyle:
Türkiye, 2011 yılını kara, kapkara bir leke ile noktaladı. Şırnak Uludere’de ‘İHA’lardan (İsrail yapımı Heron’lar, insansız hava araçları) edinilen ‘istihbarat’la F-16’lar, aralarında birçok çocuk, 35 vatandaşımızı bombalayarak paramparça etti.
1943’te Van’ın Özalp ilçesinde kaçakçılık yapan 33 vatandaşın kurşuna dizilmesi olayı hafızalardan silinmemişken 2011 Şırnak Uludere’de aynı mesleği icra eden 35 canın F-16 bombaları altında paramparça edilerek can vermesi de ‘tarih sicili’ne geçti.
Bu kara leke, kapkara leke silinmez.
Bu, işin tarihle ilgili kısmı. Güncel yaşam anlamında tüm Türkiye, başta görsel medya ve kaçınılmaz olarak hükümet, koca ‘ayıp’ın altında kaldı, ezildi.
Televizyon kanalları, Genelkurmay’dan yapılan ‘tevil’ nitelikteki açıklamaya kadar, bu ‘katliam’ın haberini vermediler, veremediler. Sosyal medya dönemindeyiz. İnsanlar, yine de, özellikle Twitter üzerinden durumdan haberdar oldular.
Twit’lerden birinde şöyle deniyordu: “Türk televizyonları Uludere’deki katliam haberini vermeyince Kürtlerin haberi yok mu zannediyor? Bu alçaklığınızı görmüyorlar mı sanıyorsunuz?”
Öfkeli, kimisi alaycı Twit’ler sosyal medya ortamını kapladı. Bunlardan birinde “Türkiye’nin daha makbul bir yerinde 35 makbul kişi öldürülseydi tüm kabine orada, TV’ler canlı yayındaydı” deniyordu.
Geçen yasama döneminde AK Parti Batman Milletvekili Emin Ekmen ise “Baskına gelen teröristi kaçakçı; mazot taşıyan, kekik toplayan köylüyü terörist sanan kafaya Kurmay zekâsı diyorlar” derken, bir başta Twit’te “İçişleri sözcüğünde 30 sivili öldürene devlet; şiirle, makaleyle, resimle uğraşana terörist deniyor” ifadesiyle İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’e gönderme yapılıyordu.
Ülke nabzı ‘Uludere katliamı’ üzerine böyle atıyor. ‘Uludere katliamı’nın faturası çıkmak zorunda. Birileri, ‘fatura’yı ödemeli. Yaygın biçimde, Genelkurmay Başkanı’nın, Hava Kuvvetleri Komutanı’nın ve İçişleri Bakanı’nın istifa etmesi gereği üzerinde duruluyor.
Çukurca’da iki ay önceki 24 askerin şehit düştüğü PKK saldırısına son derece duyarlı davranan ve enerjik bir tavır alan hükümetin, Çukurca’ya oldukça yakın bir noktada cereyan eden ‘Uludere katliamı’na da basmakalıp açıklamaların ötesine geçen bir duyarlılık göstermesi zorunlu.
Birileri ‘fatura’yı ödemek zorunda. Hükümet, ‘Uludere faturası’nı birilerine ödetmek zorunda. Aksi halde, inandırıcılığı kalmaz, otoritesi ciddi erozyona uğrar.
PKK ile mücadele gerekçesiyle ‘asayiş politikaları’na saparsanız, ‘güvenlik eksenli’ bir politikaya öncelik verirseniz; ‘şiddet sarmalı’na İHA’lara güvenerek girerseniz, güvenlik birimlerinin daha önce hiç gerçekleşmediği iddiasına dayalı işbirliği ve eşgüdümüne bel bağlamayı politikanızın esası haline getirirseniz, bunun kaçınılmaz sonuçlarından biri ‘Uludere katliamı’ olur.
‘Uludere katliamı’, daha nice benzer katliamların habercisidir. İdris Naim Şahin zihniyetinin kanlı iflasının belgelenmesidir. ‘Teknolojik üstünlük’le ‘bu kez’ sorunun üstesinden gelineceğini iddia eden, hatta ‘üç aylık’ (iki ayı doldu bile) süre biçen kafa yapısının nelere mal olacağının acı göstergesidir.
Tutulan yolun yol olmadığını aylardık dile getirdik. Umarız, Uludere’de tarihe düşen ‘kara leke’, Başbakan Tayyip Erdoğan için yeterli ölçüde uyarıcı olur.
Gün, Ahmed Arif’i hatırlama günü. 1943 Van-Özalp Mustafa Muğlalı olayından ilham alarak üzerine yazdığı ölümsüz şiiri ‘33 Kurşun’, sanki dün F-16 bombaları altında paramparça olan ‘35 Can’ için de yazılmış:
“Bin yıllardan bu yana bura uşağı/Gel haberi nerden verek/Turna sürüsü değil bu/Gökte yıldız burcu değil/Otuzüç kurşunlu yürek/Otuzüç kan pınarı’Akmaz,/Göl olmuş bu dağda...
Vurulmuşum/Dağların kuytuluk bir boğazında/Vakitlerden bir sabah namazında/Yatarım/Kanlı, upuzun...
Vurulmuşum/Düşüm, gecelerden kara/Bir hayra yoranım çıkmaz/Canım alırlar ecelsiz/Sığdıramam kitaplara/Vurulmuşum hiç sorgusuz, yargısız
Kirvem, hallarımı aynı böyle yaz/Rivayet sanılır belki/Gül memeler değil/Domdom kurşunu/Paramparça ağzımdaki...
Ölümü acımasız uyguladılar,/Mavi dağ dumanını/Ve uyur-uyanık seher yelini/Kanlara buladılar.
Kirveyiz, kardeşiz, kanla bağlıyız/Karşıyaka köyleri, obalarıyla/Kız alıp vermişiz yüzyıllar boyu,/Komşuyuz karşı yakaya/Birbirine karışır tavuklarımız/Bilmezlikten değil,/Fıkaralıktan,/Pasaporta ısınmamız içimiz/Budur katlimize sebep suçumuz,/Gayrı eşkiyaya çıkar adımız/Kaçakçıya/Soyguncuya/Hayına...
Kirvem hallarımı aynı böyle yaz/Rivayet sanılır belki/Gül memeler değil/Domdom kurşunu/Paramparça ağzımdaki...”
2011 sonundayız. Güncelleştirmek gerek.