AKP Genel Başkan Yardımcısı Ömer Çelik NTV'nin canlı yayın konuğu oldu. Çelik, "Muhalefet partileri sistem tartışmalarını rejim tartışmalarına çevirmeye çalışıyor. Biz sistem tartışıyoruz, rejim tartışmıyoruz. Türkiye’nin rejimiyle kimsenin bir problemi yok" dedi.
AKP Genel Başkan Yardımcısı Ömer Çelik, NTV canlı yayınında gündeme ilişkin soruları yanıtladı.
Çelik, dünkü Fenerbahçe-Galatasaray maçını izlediğini "Bravo Fenerbahçe tebrikler Galatasaray" şeklinde değerlendirme yaptığını söyledi. Fenerbahçeli olduğunu belirten Çelik, "Kupanın sahada verilmesi lazım. Kupa soyunma odasında verilmez. Fenerbahçe'nin ev sahipliğine yakışan odur. Çıkan olayların iyi incelenmesi gerekir" şeklinde konuştu.
Başkanlık sistemi ile ilgili tartışmalara değinen Çelik şunları söyledi:
"Yeni bir anayasa yapıyorsak sistemin de ne olduğunu tartışmak lazım. Anayasayı hangi sisteme göre yapacağız. Biz bu konunun tartışılmasını istiyoruz. Ama bu konuyu Uzlaşma Komisyonu’nu ortadan kaldıracak bir dayatmaya dönüştürmeyiz.
Öteden beri sağda başkanlık sistemi güç devşirme arayışı olarak ele alınır. Solun da buna tavrı statüko temelinde çerçevelendiği için mevcutu korumakla ilgilidir. Başkanlık sistemi daha çok gücün dengelendiği bir sistem.
Problem şudur; Türkiye’de sistem tartışmalarıyla rejim tartışmaları birbirine karıştırılır. Muhalefet partileri sistem tartışmalarını rejim tartışmalarına çevirmeye çalışıyor. Biz sistem tartışıyoruz, rejim tartışmıyoruz. Türkiye’nin rejimiyle kimsenin bir problemi yok.
Yeni anayasanın Türkiye için bir zorunluluk olduğunu söyleyen Çelik, şöyle konuştu:
"Türkiye’de 1982, 1960, 1924 diye farklı anayasalar yok, bir tane anayasa var: Derin Anayasa. Derin Anayasa şunu yapıyor; yazımı ve kurgusu itibariyle halktan oy alan siyasi iktidarın kullanılmasını engellemeye dönük tuzaklarla dolduruyor. Cumhurbaşkanı’nın, yargının, bürokrasinin yetkilerini buna göre ayarlıyor. Milletin seçtiği meclis ve bunun içinden çıkan hükümet dışında da bu yetkiyi kullanacak başka organlar ihdas ediyor. Bunun mantığı zaten fiili darbeden daha çok sistemi krize sokuyor. Bu anayasa mantığı Türkiye'yi sürekli buhran içerisinde tutuyor. Türkiye'nin bundan kurtulması lazım. Dolayısıyla yeni anayasa bir seçenek değil, bir zorunluluktur."