Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Kıbrıs'ta müzakere sürecine ilişkin, "Türk tarafı ve Türkiye hiçbir ön şart olmadan Cenevre’ye ya da Kıbrıs Konferansı'na gitmeye hazırdır ama tekrar ediyorum, hiçbir ön koşul olmadan." dedi.
Kıbrıs müzakere sürecinde yer yer tıkanma ya da ara vermeler olduğunu ancak Türk tarafının her seferinde yapıcı tutumunu sürdürdüğünü söyleyen Çavuşoğlu, geçmişte Rum tarafının süreci baltalamak için attığı adımlardan sonra sürecin devam etmesinin Kıbrıs Türk tarafı ve Türkiye’nin yapıcı yaklaşımı sayesinde olduğunu ifade etti.
"Sonuca odaklanmamız lazım"
Müzakerelerde yeniden kritik bir sürece girildiğini vurgulayan Çavuşoğlu, 17 Mayıs'ta yapılan son liderler toplantısında Rum lider Nikos Anastasiadis'in Kıbrıs Konferansı’nın yeniden toplanabilmesi için 11 Şubat 2014 Liderler Ortak Deklarasyonu ve 12 Ocak 2017 Cenevre Kıbrıs Konferansı Sonuç Bildirgesi'ne aykırı ön koşullar öne sürdüğünü hatırlattı. Çavuşoğlu, Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri'nin Kıbrıs Özel Danışmanı Espen Barth Eide’nin yürüttüğü mekik diplomasisinden de bir sonuç çıkmadığını ve süreçte tıkanma meydana geldiğini anlattı. Çavuşoğlu, şöyle devam etti:
"11 Şubat 2014 liderler ortak deklarasyonu ve parametreleri ile 2017 Cenevre Sonuç Bildirgesi’nin parametreleri son derece nettir. Dolayısıyla bunlarla çelişen önerilerde bulunmak süreci öldürmeden uzatmaya çalışmak ve biraz da iç siyasete oynamaktır. Diğer taraftan da hepimizin enerjisini harcayan beyhude çabalardır. Biz enerjimizi çözüme harcamalıyız. İç politikadan kaynaklanan kısa vadeli çıkar peşinde koşmamamız lazım. Kıbrıs’ta kalıcı ve adil bir barış istiyorsak, sonuca odaklanmamız lazım. Rum tarafının başka bir niyeti de öldürmeden süreci uzatmak, kabul edilemez ön şartları ortaya koyarak eğer bir sonuç olmazsa da suçu Türk tarafına atmaktır. Bu yanlış algı yaratmaya yönelik çabalardan da Rum tarafının vazgeçmesini istiyoruz. Türkiye ya da Türk tarafını suçlama çabaları iyi niyetli çabalar değildir. İç politika kaygılarından dolayı daha önce mutabakata varılmasına rağmen Türk tarafının siyasi eşitliğini inkar eden açıklamalar da süreci olumsuz etkilemektedir.
Sonuç olarak, Türk tarafı ve Türkiye hiçbir ön şart olmadan Cenevre’ye ya da Kıbrıs Konferansı'na gitmeye hazırdır ama hiçbir ön koşul olmadan. Ve BM nezdinde de bu düşüncelerimizi paylaştık. Rum tarafının öne sürdüğü koşulları kabul etmemiz mümkün değil."
Rum tarafının ada açıklarındaki hidrokarbon faaliyetleri
Çavuşoğlu, Türkiye'nin her şartta Türk tarafının yanında olmaya devam edeceğini vurguladı. Rum tarafının son zamanlarda tek taraflı gerçekleştirmeye çalıştığı hidrokarbon faaliyetlerine de değinen Çavuşoğlu, bu adımın müzakere sürecini olumsuz yönde etkilemesinin yanı sıra bölgede gerilimlere yol açacağı uyarısında bulundu.
Mevlüt Çavuşoğlu, "Rum yönetiminin veya uluslararası şirketlerin, gerek Kıbrıs Türklerinin gerekse Türkiye'nin ada açıklarındaki doğal kaynaklar üzerindeki haklarını görmezden gelmekten vazgeçmelerini bekliyoruz. Bu, adada kapsamlı çözümle ortaya çıkabilecek ekonomik iş birliği potansiyeline de zarar vermektedir." diye konuştu.
Çavuşoğlu, müzakerelerin devam ettiğini fakat açıkta kalan konularda hiçbir yakınlaşmanın olmadığını belirterek, "Artık Cenevre'ye de gidilmesi gerekiyor. Orada olacaksa da olmayacaksa da kararı vermemiz lazım. Aksi takdirde süreç Rum tarafının istediği gibi uzuyor. Bu müzakerelerin de son fırsat penceresi olduğunu bu vesileyle söylüyoruz. 4 Haziran'da New York'taki liderler görüşmesinde beklentimiz bu tıkanıklığın aşılması. Aşılması için de biz ön şart koşmuyoruz." dedi. Bakan Çavuşoğlu Rum tarafının da ön şartları kaldırması ve konferansa gitmesi gerektiğini bildirdi.
Akdeniz'deki doğalgaz arama faaliyetleri
Bir gazetecinin, "18 Temmuz'da Fransız Total şirketinin Akdeniz'de keşif çalışmalarının başlamasını nasıl değerlendiriyorsunuz?" sorusu üzerine Çavuşoğlu, şunları kaydetti:
"Biz bugüne kadar şirketleri ve şirketlerin merkezi olan ülkelerdeki muhataplarımızı uyarıyoruz. Yani Kıbrıs'ta bir çözüm olmadan Rum kesiminin tek taraflı faaliyetlerine kimsenin alet olmasını istemeyiz. Bu tür adımlar süreci olumsuz etkiliyor ve gerginliğe yol açıyor. Ayrıca Kıbrıs Türk halkının ve
Türkiye'nin Kıbrıs açıklarındaki haklarını da görmezden gelen bir yaklaşımdır. Bu tek taraflı adımlardan vazgeçmezlerse Türkiye Cumhuriyeti olarak bizim de atacağımız adımlar olacaktır. Çünkü burada Kıbrıs Türk halkının da hakkı var, Türkiye Cumhuriyeti'nin de hakkı var ama bizim arzumuz Rum tarafının tek taraflı adımlardan vazgeçmesidir."
"Kıbrıs'ta çözümsüzlüğün nedeni, Türkiye ya da Türk askeri değildir"
Bakan Çavuşoğlu, Kıbrıs müzakerelerindeki konu başlıklarından "garanti ve güvenlikler" konusunda Türkiye'nin yaklaşımının Annan Planı'ndaki gibi net olduğunu belirterek, "Sıfır asker sıfır güvenlik derseniz o zaman aşılacak bir şey olmaz." dedi.
"Güvenlik ve garantiler" konusunun bugünün gerçeklerine nasıl adapte edileceğinin konuşulabileceğine işaret eden Çavuşoğlu, bunun yerinin de garantör ülkelerin de yer alacağı 5'li konferans olduğunu kaydetti.
Çavuşoğlu, "Kıbrıs'ta çözümsüzlüğün nedeni Türkiye ya da Türk askeri değildir. Adada bir barış olduysa da bu burada bulunan Türk askeri sayesinde oldu. Kıbrıs Türk halkı her zamankinden daha fazla Türkiye'nin garantörlüğüne ihtiyaç duyuyor." diye konuştu. Bakan Çavuşoğlu, Yunanistan ile Kıbrıs konusu sırasında ikili konularda her zaman en üst düzeyde görüşmelerini sürdürdüklerini vurguladı.
"Sürecin ön koşullarla ilerletilmesi mümkün değil"
KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı da sürecin başarıya ulaşmasını istediklerini ancak bunun ön koşullarla ilerletilmesinin mümkün olmadığını söyledi.
Kıbrıs Tük tarafı gibi Kıbrıs Rum tarafının da 11 Şubat 2014 mutabakatına sadakat göstermesini istediklerini dile getiren Akıncı, "Hem Kıbrıs Türk tarafı hem de Türkiye, Cenevre'ye ön koşulsuz gitmeye ve her konuyu konuşmaya hazırdır. Buna müzakerelerdeki tüm başlıklar gibi güvenlik ve garantiler de dahildir." ifadesini kullandı.
Cumhurbaşkanı Akıncı, Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres'in 4 Haziran'da New York'ta akşam yemeğinde buluşma davetine katılacaklarını belirterek, "Temenni ederiz ki bizim bu olumlu yaklaşımımızı Rum tarafı da göstersin, onlar da ön koşulsuz ve bugüne kadarki mutabakatlara bağlı kalarak bizimle bir araya gelmeyi ve Cenevre'de buluşmayı kabul etsinler ve orada tüm taraflar için yararlı bir sonuca gidelim." şeklinde konuştu.