25 Mart 2021 13:58
CHP İstanbul İl Başkanı Dr. Canan Kaftancıoğlu, il başkanlığı tarafından hazırlanan ‘’İstanbul’da kadın gerçekliği’’ araştırmasını gerçekleştirerek CHP İstanbul Sözleşmesi Dayanışma Ağı’nın tanıtımında konuştu. Kaftancıoğlu, "Tek adamlara karşı örgütlü çok kadın diyerek haklarımızı almakla kalmayıp tek adamı çok kadınlar olarak, çok daha kısa sürede göndereceğiz" dedi.
İl Başkanı Kaftancıoğlu, basın toplantısına ‘’İstanbul’da Kadınların Gözünden Türkiye’de Kadın Olmak’’ başlıklı kamuoyu araştırmasının sunumu ile başladı.
Kaftancıoğlu, gerçekleştirilen araştırmanın kadınların sorunlarını ve çözüm önerilerini kendilerinden duymak olduğunu belirterek ‘’Sizlerle paylaşacağım veriler, İstanbul Sözleşmesi’nin bir gece yarısı operasyonuyla hukuksuz bir şekilde ortadan kaldırılmasından hemen önce yaptığımız bir araştırmanın verileri.
Kadına şiddetin her gün arttığı ülkemizde CHP İstanbul İl Başkanı olarak, aslında bu araştırmayı yaptırmaktaki duygum ve düşüncem başta şiddet olmak üzere kadın sorunlarının her geçen gün arttığı bir dönemde çözüm arayışımıza katkı sunması için önce kadınları kendi sesinden duymak istememdi.
Araştırmanın sonuçları son derece çarpıcı. Araştırma üzerinden çözüm üretmeye çalışırken hepimizin bildiği 20 Mart gecesini yaşadık. Kendisine doğruları söyleyen siyasetçileri, bilim insanlarını, hukuk insanlarını, STK’ları dinlemeyen tek adamın karşısına, bir gece yarısı operasyonuyla hüküm vermeye kalktığı kadınların sesini, sözünü ve gerçekliğini bütün çıplaklığıyla ortaya koymak için de ikinci bir araştırma daha yaptık. Bu araştırmalarla; kadınlar konuştu, kadınlar anlattı başlarında olan sorunu derdi ve elbette çözüm önerilerini…’’ dedi.
Kaftancıoğlu, çarpıcı sonuçlar veren kamuoyu araştırmasına göre Türkiye’de yaşayan kadınların en sık karşılaştığı sorunların şiddet, taciz ve aile baskısı olduğunun altını çizerek ‘’İstanbullu kadınların yaptığı tarif üzerinden ülkemizde kadın olmanın ne kadar zor olduğunu çok net görüyoruz. ‘Sizce Türkiye’de kadınlar hangi sorunlarla karşılaşmaktadır’ sorusuna verilen ilk üç yanıt % 89,5 ile şiddet, %84 ile taciz, %72 ile aile baskısı.
Çağ dışı, insanlık dışı bu sorunların peşi sıra oran olarak azımsanamayacak başka olumsuz yanıtlar da geliyor. Örneğin erken yaşta evlilik, aynı işte erkeklere göre düşük ücretlerle çalıştırılma gibi adaletsiz durumların varlığı da son derece yüksek. %89.5 olan şiddet ile %84 olan taciz kadının kendi söz konusu olduğunda sırasıyla %22.3 ve %30.5’e düşüyor. Araştırmacıların denek kirliliği olarak tanımladığı bu durum aslında kadınların üzerindeki baskının boyutunu bize bir kere daha gösteriyor.
Kadına şiddete ailesinde ve çevresinde tanık olup olmadığını sorduğumuzda kadınların %73,3’nün şiddete tanıklık ettiğini görüyoruz. Dikkatinizi çekmek isterim kendi yaşadığı değil tanıklık ettiği.
Otobüste yanımızdaki, iş yerinde karşımızdaki, markette kasa sırasında önümüzdeki kadınlar, apartmanda komşumuz, annemiz, teyzemiz, arkadaşımız, halamız; biz kadınlar şiddetle her an yüz yüze yaşıyoruz. Kadınların sosyo-ekonomik statüleri farklı, demografileri farklı, siyasi tercihleri farklı fakat talepleri aynı. Cezalar yetersiz! Cezaları yeterli buluyor musunuz sorusuna kadınların %94,6’sı yetersiz bulduğunu ifade ediyor’’ şeklinde konuştu.
Araştırma verileri, kadınların kendini güvende hissetmediğine dair dikkat çekici sonuçlar ortaya koydu. Kaftancıoğlu, kadınların korkuya mahkum edildiklerini vurgulayarak ‘’Araştırmada İstanbullu kadınların dile getirdiği kimi sonuçlar biz kadınların hayatının nasıl bir kabusa çevrildiğini açıkça gösteriyor.
Gece sokakta yürürken kendini güvende hisseden kadınların oranı sadece %7,3! Bu şehirdeki biz kadınlar, gece sokakta yürümekten, korkuyoruz! Bu korkunun altında; ölüm, tecavüz, taciz tehdidi var. Bunlar kadar kötü bir tehdit daha var; sadece gece sokakta yürüyor olmalarının bu suçları haklı çıkarabileceğini düşünen bir düzen’’ ifadelerini kullandı.
Araştırma verilerinin, kadınların karşılaştıkları ekonomik sorunlara dair çarpıcı sonuçlar ortaya koyması üzerine Kaftancıoğlu, İstanbul’da yaşayan kadınların ekonomik sorunlarla mücadele etmek zorunda olduğunu belirtti ve ‘’İstanbullu kadınların sadece %33,7’si gıda alışverişinde zorlanmadığını ifade etmekte. Sağlık harcamalarında ise sadece %33,5’lik bir oran zorlanmadığını ifade ediyor.
İstanbullu kadınların yalnızca %28,8’i eğitim masraflarını karşılamakta zorlanmadığını belirtmiş. Faturalarını öderken zorlanmadığını ifade eden İstanbullu kadınların oranı yalnızca %20,3. Bu ülkenin kadınlarının %79,7’si faturalar için her ay para denkleştirmeye çalışıyor. Bu verilerden sağlık, eğitim gibi ücretsiz ulaşılması gereken sorunlara kadınların ne zor ulaştığını görüyoruz’’ diyerek konuştu.
CHP İstanbul İl Başkanlığı tarafından yapılan kamuoyu araştırmasının en dikkat çekici sonuçlarından bir diğeri ise kadınların yüzde 76,3’ünün kırmızı et tüketiminde zorlanması oldu. Kaftancıoğlu, kadınların tüketim alanında karşılaştıkları zorluklarla ilgili görüşlerini ‘’Harcama kalemlerinden ekonomik olarak nelere yetişmekte zorlandıklarını anlamaya çalıştık.
Hepsi birbirinden problemli fakat biri var ki hepten can sıkıcı. %76,3’ü kırmızı et almakta zorlandığını belirtiyor. Evet ejder meyvesi değil, kırmızı et! İstanbullu kadınların yalnızca %28,6’sı beyaz et tüketiminde zorlanmadığını ifade etmekte. İstanbullu kadınların yalnızca %28,2’si temizlik ürünlerinin alımında zorlanmadığını ifade etmekte.
Bu sonuçlar tam bir felaket. Özellikle temizlik ürünlerinin temel ve zorunlu bir ihtiyaç olduğu pandemi döneminde... Kadınların var olan yükünün üzerine bir de pandemi yükü eklendi. Pandemide psikolojisinin olumsuz etkilendiğini belirtenlerin oranı %77. Pandemi demişken, evlerdeki artan sorumluluklarına değinmemek olmaz. İstanbullu kadınların %67.3’ü pandemide evdeki sorumluluklarının arttığını söylüyor. Görüldüğü üzere biz kadınlar her alanda güvencesizleşirken sorumluluklarımız da bir o kadar artıyor’’ sözleriyle ifade etti.
İl Başkanı Kaftancıoğlu, konuşmasında kadınların siyasi görüşleri farklı olsa da sorunlarının aynı olduğunu belirterek devam etti. Çözüme kadınların yol göstericiliği ile ulaşılacağını söyleyen Kaftancıoğlu, ‘’Bizim için en doğru olan, en güvenilir olan elbette kadınların yol göstericiliğidir.
Bu nedenle ‘Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı siz olsaydınız öncelikli olarak hangi sorunlara yönelik çalışma yapardınız’ diye sorduk. Yanıtlara baktığımızda araştırmanın önceki bulgularını destekleyen şiddet ve tacizle mücadele ilk sıralarda yer alıyor.
Eşitsizliklerin ortadan kaldırılmasına dönük eğitime erişimde zorluk, ekonomik bağımsızlığın olmaması gibi yanıtlar da peşi sıra geliyor. Gördüğünüz üzere kadınların siyasi görüşleri, kılığı, kıyafeti, düşüncesi, sosyolojik durumu farklı olsa da sorunları aynı. Bu nedenle de biz farklılıklardan ziyade çözmekle yükümlü olduğumuz problemlerine odaklanmayı tercih ediyoruz. Seçme şansınız olsa hangi ülkede yaşamayı tercih edersiniz sorusuna verilen yanıtlar da oldukça çarpıcı.
Kadınlar açık ara daha fazla özgürlüğün, daha fazla refahın olduğu, görece daha fazla demokrasinin olduğu, kadına biçilen rollerin değil; kadının yaşamın ana öznesi olduğu batılı ülkeleri tercih ediyorlar.
Farklı ittifak gruplarına baktığımızda da benzer sonuçları görüyoruz. Ancak daha vahimi, kadınların sadece %26,2’sinin kendilerini bu ülkede özgür hissettiği sonucuna ulaşmamız. Bu ülkenin kadını, hangi partinin seçmeni olursa olsun özgürlük hayalinde birleşiyor. İstanbullu kadınların sadece %23,2’sinin ise Türkiye’de bir kadın olarak yaşamaktan memnun hissettikleri sonucuna ulaştık. Biz kadınlar böyle bir mutsuzluğu hak etmiyoruz. Tüm veriler gösteriyor ki; biz kadınlar bu ülkede kendimizi özgür hissetmiyoruz ve yaşamımızdan memnun değiliz’’ dedi.
Kaftancıoğlu; gerçekleştirdiği sunumda, yapılan kamuoyu araştırmasının ani bir şekilde çıkartılan Cumhurbaşkanlığı Kararı ile feshedilen İstanbul Sözleşmesi’ne yönelik önemli sonuçlar ortaya çıkardığının altını çizerek ‘’3 Martta yaptırdığımız araştırmada ‘İstanbul Sözleşmesi’ni biliyorum’ diyenlerin oranı %50,5; ‘sözleşmeyi duydum ama bilmiyorum’ diyenlerin oranı ise %23,2.
Bilmediğini ifade edenlerin oranı ise %26,3. 23 Mart tarihli araştırmada aynı soruya verilen yanıtlarda ise anlamlı bir fark bulunuyor. Daha 20 gün önce bilenlerin oranı %50,5 iken 23 martta bilinirlik oranı %75,3’e yükselmiş durumda. Her şerden bir hayır çıkar dedikleri bu olsa gerek. Bildiğiniz üzere uzun bir süredir iktidar, İstanbul Sözleşmesi’ne dair adeta bir karalama kampanyası yürütmekte.
Bütün propaganda aygıtlarıyla aşırılık veya marjinallik ile ilişkilendirmeye çalışmaktalar. Bu kara propagandanın toplumda ne kadar karşılık bulduğunu anlamaya çalıştık. Sonuçlara baktığımızda İstanbul Sözleşmesini ‘kadına şiddeti engelleyen ve kadın haklarını savunan bir sözleşme’ olarak görenlerin oranı %82,5 iken ‘toplumun genel ahlakına uygun olmayan bir sözleşme’ olarak görenlerin oranı yalnızca %17,5’tir. Cumhur İttifakına oy veren kadınların %68,2’si sözleşmeyi olumlu gören ifadeyi desteklemektedir.
Özetle bu rakamlar bize göstermektedir ki, iktidar kendine oy vermiş kadın seçmenle ters düşmekte ve desteğini alamamaktadır. Çünkü bu toplumun vicdanı hükümetin kara propagandasından büyüktür. İşte biz bu toplumun vicdanına inanıyor, güveniyoruz’’ ifadelerini kullandı.
Araştırmanın İstanbul Sözleşmesi ile ilgili bölümünde sözlerine İstanbul Sözleşmesinin umutsuzluk içinde olan kadınlar için bir dayanak olduğunun vurgulayarak devam eden İl Başkanı Kaftancıoğlu, ‘’İstanbullu kadınlara kalsa %79,4’ü sözleşmenin uygulanmasını destekleyeceğini belirtmektedir.
Yalnızca %20,6’sı ayrılma yönünde kararı destekleyeceğini belirtmektedir. Anlayacakları dilden özetlemek gerekirse halk ile inatlaşmaya gerek yok. 3 Mart’ta yapılan araştırmada İstanbullu kadınların %50,7’si sözleşmenin sorunları çözeceğine inandığını ifade etmekte.
Aynı soruyu 23 Mart’ta tekrar ettiğimizde çözüm olacağına inananların oranının %50,7’den %57,3’e çıktığını görmekteyiz. Dikkat ettiyseniz sözleşmeyi bilenlerin sayısı arttıkça çözüm olacağına dair inananların sayısı da artmaktadır. İşte tam da burada belirtmek isterim ki, sizlerin sözleşmeyi topluma anlatmak için vereceği katkı son derece kritik. Çünkü görüldüğü üzere toplumda sözleşmenin bilinirliğini ne kadar çok artırırsak destekleyenlerin sayısı da o kadar çok artacaktır.
Çalışmanın verilerini sizlerle paylaşmaya iten de bu sonuçları görmek oldu. Sizlerin de gördüğü gibi İstanbul Sözleşmesi, birilerinin anlattığı gibi sadece bir kağıt parçası değil; bu umutsuzluk içinde aslında kadınların güvencesidir. İstanbul Sözleşmesi, ihtiyacın da ötesinde bir zorunluluktur. İstanbul Sözleşmesi, az önce seslerini verilerle duyduğunuz kadınların kaderi ve umudu. Son 2 günde en az 6 kadının öldürüldüğü bir ortamda İstanbul Sözleşmesi’nin gerekliliğini herkese her fırsatta anlatmak ve yine anlatmak zorundayız. İstanbul sözleşmesi sözleşmeydi; adı üstünde sözleşme…
Tek adam yine sözünden döndü. Sözünün arkasında duramadı. İktidar İstanbul Sözleşmesi’ni kaldırarak, biz kadınları daha da güvencesiz bıraktı, hukuksuz bıraktı. Biz kadınları sırtını dayamak istediği devletten yoksun bıraktı. İşte tam da bu nedenle ‘kadın cinayetleri politiktir’ derken aslında bu durumu kastediyorduk. Mağdur edilen, hukuktan mahrum bırakılan şiddete uğrayan kadınların da tek ama tek sorumlusudur bu iktidar’’ diyerek kamuoyu araştırmasının sunumunu tamamladı.
Kaftancıoğlu, unumun ardından CHP İstanbul İl Başkanlığı tarafından sorunlara ve çözüm arayışlarına karşı tüm kadınlarla birlikte hareket etmek amacıyla kurulan İstanbul Sözleşmesi Dayanışma Ağı’nın kuruluş amacını anlattı. Kadınların örgütlü mücadeleyle amaçlarına ulaşacaklarını belirten İl Başkanı Kaftancıoğlu, ‘’Tüm bu acı gerçekliğimize rağmen asla pes etmeyecek; kılığı, kıyafeti, kimliği, inancı, siyasi görüşü farklı da olsa araştırmada gördüğümüz gibi sorunlarda ve çözümde ortaklaşan tüm kadınları İstanbul Sözleşmesi Dayanışma Ağı’nda buluşturacağız.
İstanbul Sözleşmesi kadınlar için bir ‘’İstanbul Birleşmesi’’ olacak aslında. İstanbul Sözleşmesi Dayanışma Ağı, aslında yeni bir oluşum değil; var olanı, mücadeleyi aha görünür kılmak, çalışmaları eş güdümlü yapmak, birbirinden haberdar olmak, ortak mücadeleyi yan yana koyarak mücadeleleri yan yana koyarak daha hızlı sonuç alınması amacıyla oluşturduğumuz bir yapılaşma. Ben İstanbul Sözleşmesi Kadın Koordinasyon Ağı’na hepinizi ve sizlerin aracılığıyla sesimizin gittiği herkesi davet ediyorum.
Bunun ilk adımı olarak önümüzdeki hafta İstanbul Sözleşmesi Dayanışma Ağı Geçici Koordinasyon Kurulu olarak bu alanda İstanbul’da çalışmalar yapan tüm kadın derneklerini, kadın meclisleri, platformlar ve siyasileri davet edeceğiz. Bizlere ulaşmak isteyen değerli kadınlar [email protected] adresinden bize mail atarak herkes bize ulaşabilir.
Bizler bu kadın dayanışma ağında bir kere daha yan yana geldiğimizde, mücadelelerimiz eş güdümlü bir şekilde birleştirdiğimizde, yaşamın her alanında sorunlara karşı bütünleşik mücadeleyi sürdürdüğümüzde biz kadınlar 2 şeyi göstereceğiz tüm topluma: Birincisi sorunlarda ortaklaşan bizlerin çözümde de ortaklaşarak amasız, fakatsız yan yana gelebildiğini. İkincisi ise tek adamlara karşı örgütlü çok kadın diyerek haklarımızı almakla kalmayıp tek adamı çok kadınlar olarak, çok daha kısa sürede göndereceğimizi. ‘Yaşasın örgütlü kadın mücadelesi’ diyerek hepinizi saygıyla selamlıyorum’’ sözleriyle konuşmasını bitirdi.
© Tüm hakları saklıdır.