'Mustafa' belgeseli ile başlayan Atatürk'ün resmi tarihin sunduğu çerçeve dışında ele alınması tartışması giderek belgeseli ve yapımcısı Can Dündar'ı karalama kampanyasına dönüşme sinyalleri veriyor. Can Dündar'ın daha önce Atatürk üzerine yaptığı çalışmaları, yazıları ve belgesellerine bakıldığında Atatürk üzerine yeterince bilgi ve birikim sahibi olduğu ve film daha gösterime girmeden 'Mustafa'nın kendi Atatürk yorumu olduğunu açıklaması göz önüne alındığında Mustafa filmi üzerine dönen tartışmaların aslında ne kadar yersiz olduğu ortaya çıkıyor. Can Dündar'a yönelen eleştirilerden bahseden Birgün yazarı Rıdvan Akar, tartışmanın aslında Atatürk'ün kurduğu cumhuriyetin esasını oluşturan, Cumhuriyetçilik, Halkçılık, Devrimcilik gibi ilkelerin erozyona uğradığını veya tamamen yürürlükten kalktığını söylüyor ve Dündar'a Atatürk'ün tam da içinde bulunulan ortama uygun fikir ve mesajlarını yeniden kitlelerle buluşturduğu için teşekkür ediyor.
***
Can Dündar'ın elindeki tabak
Sarı Zeybek (1994)
Yaveri Atatürk’ü Anlatıyor, Salih Bozok (2001)
Yükselen Bir Deniz (2002)
Mustafa Kemal Aramızda (2003)
Can Dündar’ın Mustafa Kemal ile ilgili yazdığı kitapların bir listesi. İsmet Paşa (2006) kitabı da büyük ölçüde Mustafa Kemal döneminin bir alt okumasını içeriyor. Sitesine girdim. Sadece 2003 yılına kadar 1117 tane Atatürk üzerine yazı yazmış. Bugüne kadar 30 kitabı yayınlanmış.
Günlerdir ‘Mustafa’ üzerine yazılıyor çiziliyor. Baklava dilimlerine dönüşen bu ülkenin fikir haritası bu filmle iyice atomize oldu. Dündar film piyasa çıkmadan önce “kendi Mustafa”sını anlattığını açıkladı. Dolayısıyla izleyeceğimiz film onun yorumuydu.
Ancak film vizyona girdiğinde, sanki bu izahat hiç yapılmamışçasına ölçüsüz bir saldırının öznesi oluverdi. Dündar’ın belgesel ile ilgili seçtiği dönemler ve yorumları Atatürk düşmanlığı olarak sunuldu. Oysa ki Can Dündar’ın aynı zamanda beş bölümlük bir Atatürk belgeseli hazırlığı daha vardı. Haliyle 110 dakikalık bir filmde bir yaşam öyküsünden çok, bir derleme sözkonusu olabilirdi.
Can Dündar’a niçin kızdılar?
Yukarıdaki kitaplarına övgü dizenler, gözyaşlarıyla okuyanlar, Mustafa Kemal ile ilgili önceki çalışmalarını öve öve bitiremeyenler niçin kızdılar?
Niçin?
Günümüz enetelektüel coğrafyasında herkesin bir idolü var. İdöl ulvi kişi olarak konumlandırıldığında meftunları da aynı dokunulmazlık payesini elde ediyor. Ya da ettiğini düşünüyor.
Mustafa Kemal ise bütün bu coğrafyanın yaratıcısı kabul ediliyor. Yani “varlığımızı borçlu olduğumuz” insan olarak görülüyor. Keza toplumsal yapının çimentosu, ahde vefanın adı ve muassır medeniyet/laiklik hedefinin simgesi kabul ediliyor.
Zira dönüp baktığımızda Kemalizmin abc’si kabul edilen uktelerin yerinde yeller esiyor.
Cumhuriyetçilik çoktan cumhuru sürüye indirgedi.
Devrimcilik çoktan hapislerde çürüdü.
Devletçilik çoktan serbest piyasa ekonomisi ve küreselleşmeye kurban edildi.
Halkçılık çoktan gıda paketi ve kömürle satın alındı.
Laiklik çoktan 12 Eylül rejimi eliyle törpülendi.
Milliyetçilik çoktan MHP’ye tahvil edildi.
Haliyle geriye Mustafa Kemal’den çok lise tarih kitaplarından bir adım öteye geçmeyen bir lafız kaldı. Can Dündar bu lafzı genişletme ve güncelleştirme cüretini gösteren kişidir. Bugün yaşadığımız en yapısal krizlerle ilgili Mustafa Kemal’in görüşlerini bizlerle buluşturdu.
Kürt Sorunu, demokrasi, din gibi bugün hala didiştiğimiz konularla ilgili onun görüşlerini aktardı. Suçu budur.
Can Dündar’ın yaptığı Atatürk’ü gökten yere indirerek insanileştirilme çabasıdır. ‘Erişilmez olanı’ saygı ve şükran duyulana dönüştürme çabasıdır. “Dogma değilim” diyeni tartışılır kılma çabasıdır.
Halit Kakınç yazmıştı. 14 yaşındaki oğlu filmi seyrettikten sonra, “Kendisini severdim. Benim gibi normal biriymiş, şimdi daha çok sevdim” demiş.
Hergün yuvaya giderken çocuklarım Atatürk’ün onlarca fotoğrafının olduğu Ortaköy yolunu katediyor. Bir defasında kızım “baba Atatürk çok iyi bir insanmış. Eve davet edelim, yemek yiyelim” demişti.
Can Dündar masamıza işte o tabağı koyan kişidir.