T24- Yazar Koray Çalışkan, Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir'in KCK davasında eşi Reyhan Baydemir'den "talimat" alıdğı gerekçesiyle yargılandığını yazdı. Çalışkan, telefon görüşmesinde Reyhan Baydemir'in " “Bildirileri dağıt, ondan sonra eve gel” cümlesinin emniyet tarafından kanıt olarak gösterilmesi hakkıda "Baydemir birilerinden siyasi talimat alıyor. Hatta talimat aldığı insana âşık..." dedi.
Çalışkan'ın Radikal gazetesindeki köşesinde yayımlanan (28 Nisan 2011) yazısı şöyle:
Baydemir birinden talimat alıyor
Pazartesi ve salı Diyarbakır’daydım. Kürt siyasetçilerle buluştum, KCK davasını izledim, yankılarını anlamaya çalıştım. Son yazılacak şeyi baştan yazayım. Artık çok açık: Bu dava hukukla değil, Kürt siyasetine çizilmeye çalışılan hudutla ilgili.
O telefon konuşması
Akşam Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir’le yemekte buluştuk. Tanıyan bilir; ince, narin, kibar biridir. Panzer üzerindeki resimlerine bakmayın.
KCK davasında Baydemir de yargılanıyor. Yurtdışına çıkması yasak. Londra’da bir kredi anlaşması mı imzalanacak, bir proje mi finanse edilecek... Yasak. Neden? Kararlarını ‘birilerinden’ talimat alarak verdiği için.
Davada sunulan kanıtlardan biri ilginç ve net. Baydemir de karşı çıkmıyor: Emniyetçe dinlenen bir cep telefonu konuşması, Baydemir’in birilerinden talimat aldığının kesin kanıtı. Dinleyince ben de ikna oldum. Kesin talimat alıyor.Baydemir, eşi Reyhan Hanım’ı cepten arıyor. Toplantı toplantı üstüne, daha sonra yapması gerekenler... İşler uzayınca haber vermek istiyor. Yine eve geç gidecek. “Zaten arada da partinin bildirilerini dağıtacağız, parti etkinliğine katılacağım” diyor. Eşi de o zaman “Bildirileri dağıt, ondan sonra eve gel” diyor. İzin alarak yazıyorum özel hayat detayını: Baydemir konuşmasını “Seni seviyorum canım” diyerek bitiriyor. Reyhan Hanım da aynısını söylüyor.
Davada işte bu konuşma kanıt! Baydemir birilerinden siyasi talimat alıyor. Hatta talimat aldığı insana âşık...
Davanın vodvile dönüştüğü artık apaçık ortada diyeceğim, ama vodvile ayıp olacak. Hukuk sistemindeki boşluklar bulunuyor. Eğer bulunamıyorsa delikler yaratılıyor. Onlar da yoksa sistematik adımlarla Kürt siyaseti ceza hukuku alanına çekiliyor ve orada hırpalanıyor. İnsanlar siyaset mi yapsın, mahkemede savunma mı, şaşırıyor.
Savunma da yapacaklar. Ancak ona da izin yok. KCK davasında, zamanında GAP Belediyeler Birliği toplantısında finansman eğitimi veren bürokratlardan toplumsal değişim dersi veren sosyologlara, travma sonrası yapılacaklar hakkında çalıştaya katılan psikologlara kadar 104’ü tutuklu 153 sanık hâlâ yargılanmayı bekliyor.
Daha önce Kürtçe savunmanın kabul edildiği, İtalyan gazetecilerin kendi dilinde yargılandığı, kanuni olarak hiçbir engel olmayan Kürtçe savunma kabul edilmiyor. “Benim dilimi konuşmayanı dinlemem” nobranlığı, adalet dağıtmaya yemin etmiş bir kurumun artık kabul edilemeyecek düzeyde inadıyla birleşiyor.
Sonuç vahim
Kürt siyasetindeki en önemli nokta, PKK kurulduktan sonra doğan kuşağın bir önceki kuşaktan farklı olması. Önceki kuşak, Türkiye sosyalist solunun parçası. Siyaset disiplinleri ve diplomasi becerileri açısından dikkatli. Ancak yeni kuşağın mayasında 80 sonrası şiddetin gücü var.
Salı günü duruşmanın başlamasını beklerken herkes bir dava hikâyesi anlatıyor. 12 yaşında bir çocuk belirmiş mahkemenin kapısında. Üzerinde kendisine büyük gelen bir kaban. İçinde kaybolmuş. Hafif mahcup. Kapıda soruyorlar. “Arkadaşımı görmeye geldim, duruşması vardır” diyor. Polisler bile şaşkın. Bağlar’da oturuyormuş. Taş attıkları için alınan arkadaşının duruşmasına gelmiş. Elinde okul çantası.
Çocukların bile mahkeme kapılarında süründüğü bir ülke burası. Neden? Devlet Kürtleri siyasetsiz bıraksın diye. Eski kuşak bu engeli diplomatik ve siyasi yollarla aşmaya çalışıyor. Eski kuşağın yolları tıkandıkça, gençlerin sertlikleri anlamlı hale geliyor. İşsizlik % 80 civarında. Bir de her gün itilip kakılıyorlar. Dillerini kullanamıyorlar. 12 yaşında arkadaş görmeye mahkemeye gidiyorlar. Aş yok. Bolca taş var.
Açılım, Diyarbakır’da artık şaka yapmak için kullanılıyor. Önümüzde çok önemli 1-2yıl var. Artık Kürtsüz Kürt açılımlarını kimse dinlemez. Yapılması gereken ilk şey, ne acıdır ki memleketimizin halini açıkça ortaya çıkarıyor. Adalet sistemini Kürtlerin üzerinden çekmeli, KCK tutuklularını serbest bırakmalıyız. “Hukuktur, mahkemedir” demesin kimse, rica ederim. Çünkü hukuktaki bu gidişat durmazsa birilerinden talimat alanlar çoğalır.