Gündem

Büyükanıt pişman değil

Yaşar Büyükanıt, ‘e-muhtıra’ olarak nitelendirilen 27 Nisan bildirisini kendisinin yazdığını söyledi.

08 Mayıs 2009 03:00

Eski Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt, 32.Gün programında ‘e-muhtıra’ diye nitelendirilen 27 Nisan bildirisini kendisinin yazdığını söyledi. ‘Keşke yapmasaydım diyor musunuz?’ sorusuna ise ‘hayır’ yanıtını verdi 

Büyükanıt'a TSK ve bakanlardan yanıt

Yaşar Büyükanıt’ın tarihî itiraflarının tam metni 

Büyükanıt: 'Telefonum dinlendi'  - VİDEO

Kanal D’de dün gece yayınlanan 32. Gün programına katılan eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral Yaşar Büyükanıt, 27 Nisan 2007’de yapılan ve “e-muhtıra” olarak anılan açıklamanın “muhtıra değil bildiri olduğunu” söyledi.

“Keşke yapmasaydım diyor musunuz?” sorusuna “Hayır” yanıtını veren Büyükanıt, “Bu bildirinin AKP’ye çok oy kazandırdığı izlenimi oldu. Pişman oldunuz mu, bu bildiriyi yayınladığınız için?” şeklindeki bir başka soruya da, “Hayır. Bir kere Anayasa Mahkemesi’nin kararı bizi haklı çıkardı. Ne kadar isabetli bir şey yaptığımızı düşündük. Ayrıca aylara göre eğilimleri Tarhan Erdem bey çıkarmıştı. Ocak 2007’den itibaren sürekli artış var. 27 Nisan bildirisinden önce yüzde 45’ti. Tesir etmiştir, etmemiştir onu ben bilemem” diye karşılık verdi.

'Yasanın verdiği görevin gereğini yaparım'

Mehmet Ali Birand ve Rıdvan Akar’ın sorularını yanıtlayan Büyükanıt, çok çarpıcı açıklamalarda bulundu. Büyükanıt, emekli olduktan sonra ilk kez 27 Nisan bildirisiyle ilgili konuşarak, “Silahlı Kuvvetler’in görevi yasalarla veriliyor. Bu yasalarla size verilen görevlerin ben bir kısmını yaparım, bir kısmını yapmam deme lüksümüz yok. Neyse gereği, eğer bu bildiri yayınlamaksa bildiri yayınlanır, bu da bir önlem. Darbeye kadar götüremezsiniz beni” yorumunu yaptı.

Büyükanıt, “27 Nisan’daki sert açıklamanızı, keşke yapmasaydım diyor musunuz?” sorusuna ise şu karşılığı verdi:
“Hayır, görüyoruz, izliyoruz. Zaten yaşanan her şeyi bu açıklamaya koymadık. Daha pek çok yaşanan olay var. Örneğin Kutlu Doğum Haftası. Milli Eğitim Bakanlığı’nın hangi günleri kutlayacağı yönetmelikte vardır; yönetmelikte Kutlu Doğum Haftası yok ama bakanlığın sitesine girdiğinizde yönetmelikte olmayan şey sitede var. Ben de saygı duyuyorum, anlamlı gün ama neden kuralları çiğniyorsunuz? O zaman yönetmeliğe koyun, kutlayın. Anaokullarına kadar yayılıyor bu.”

'Bildiriyi oturup bizzat kendim yazdım'

“Evet bunu ben kendim yazdım. Cuma akşamıydı. Oturup bizzat kendim yazdım. Neden cuma akşamı verdik? Ertesi gün Ankara’dan ayrılmam gerekiyordu. Dolayısıyla gitmeden önce yayınlanmasını arzu ettim. 27 Nisan Bildirgesi TSK’nın laiklik karşısındaki hassasiyetini vurgulayan bildiridir. Laikliğin zedelenmekte olduğu kuvvetli şekilde ortaya çıktı. Bildiride bir de laiklik vurgusu vardı. Cumhurbaşkanlığı seçimi değildi. Cumhurbaşkanı ile ilgili olarak tek bir cümle vardı.”

‘Subayın genci yaşlısı yok’

Büyükanıt, 2003 yılında Cumhuriyet gazetesinde yayımlanan “Genç subaylar rahatsız” başlıklı haber hakkında ise, “Üretilmiş bir haberdir, birileri tarafından enjekte edilmiş haberdir. Subayın genci yaşlısı yok” dedi.
Büyükanıt’ın konuşmasının bazı bölümleri özetle şöyle:

‘Asker iç siyasetle uğraşmaz’


“Şimdi, subay siyasetle uğraşır. Ama güvenlik siyasetiyle uğraşır. Kastım iç siyaset olarak, askerin iç siyaset ile uğraşmaması lazım. Asker doğrudan, iç politikaya müdahil olduğu zaman önce kendisi yıkılıyor, sistemler bozuluyor sonra da ülke bozuluyor.
Benim yani ‘O parti kapatılsın şu parti kapatılmasın’ böyle bir düşünce içinde olmam mümkün değil. Kaldı ki parti kapatıldıktan sonra o malzeme duruyorsa tekrar kuruluyor. Ben çocukluğumdan hatırlarım, Aziz Nesin’in hazırladığı muhalif bir ‘Kara Kedi’ yayını vardı. Tabii ben o zaman çocuktum, bilmezdim muhalifin ne olduğunu. Her hafta kapatılırdı, sonra ‘Kapkara Kedi’ diye tekrar çıkartılırdı. Dolayısıyla parti kapatmaların genel gidişata pek bir katkısı olmuyor.”
Darbelerin pek yararlı olduğunun söylenemeyeceğini belirten Büyükanıt, andıç olayının da hata olduğunu söyledi.

'Eruygur’dan böyle bir şey beklemem'

Büyükanıt, Ergenekon soruşturmasıyla ilgili, “Şimdi Ergenekon o kadar genişlemiş durumda ki suça gerçekten bulaşmış insanlar olabilir” yorumunu yaptı. Büyükanıt, Şener Eruygur’dan ele geçirilen belgeler arasında kendisi ve ailesine ait özel bilgiler yer aldığının hatırlatılması üzerine ise, “Onu Şener Paşa’ya soracaksınız. Eruygur’dan böyle bir şey beklemem. Yani ne alakası var. Kızımın arkadaşları, ablamın rahatsızlığı. Ben anlayamadım” yorumunu yaptı.

Büyükanıt, hakkındaki iddialarla ilgili süreci de şöyle anlattı:
“Ben 1. Ordu Komutanlığı’na gelene kadar benim hakkımda en ufak bir şey çıkmamıştı. Sonra birden bire, Allah Allah o adam ben miyim, bu kadar çıt çıkmayan, milyarlarca dolarlara imza atmış bir insan, birden bire bir kampanya. Yani bakın tekrarlıyorum, benim bilmem mümkün değil ama o dönemde başladı. 2003’te başladı.”

‘Hakikaten Ergenekon mağduruyum’

Büyükanıt, “O dönemde sizin çevrenizde böyle bir mekanizmanın harekete geçtiğini hissediyor muydunuz? Önlem alıyor muydunuz?” sorusuna, “Hissetmeyi bırakın, yaşıyordum. Yaşıyordum” derken, “Yani siz bir anlamda Ergenekon mağdurusunuz” değerlendirmesine karşılık, “Evet, hakikaten öyle” yanıtını verdi.

‘Dinlendiğimden hiç şüphe etmiyorum’

“Şemdinli olayları sırasında Emniyet İstihbarat Daire Başkanı benim hakkımda uydurma beyanatlar veriyordu. Ben bunu ilgili makamlara ilettim ve o adam hemen görevden alındı. Her şeyimi araştırmışlar. Telefonumun dinlendiğinden de hiç şüphe etmiyorum. Emin olduğum şeyi söylüyorum. Eğer telefonun voltajında düşüklük varsa o telefon dinleniyordur. Emniyet tarafından mı dinlendim bilemiyorum. Teknoloji o kadar gelişti ki... O yüzden ben kesin emin olmadığım bir şeyi iddia etmem.”

'Dolmabahçe için iddialar öne sürüldü'

Büyükanıt, Dolmabahçe’deki Başbakanlık Ofisi’nde 2007’de yapılan görüşme hakkında ise şu açıklamayı yaptı: “Bir sürü şehir efsanesi türetildi. Ben biraz şaşırdım. Çünkü bu gizli bir toplantı değil. Neden değil? Çünkü Dolmabahçe’deki Başbakan’ın çalışma ofisine resmi üniformam, forsum, bir sürü basın ordusunun arasından geçtim girdim. Genelkurmay Başkanı, Başbakan’la çeşitli kereler görüşür. Her Başbakan’la görüşüldüğünde dışarı çıkıp biz şunları görüştük demek bir kere uygun olur mu? Tabii çok çirkin, afedersiniz bu kelimeyi kullandığım için, çok çirkin iddialar da öne sürüldü. Efendim ben görüşmeye gittiğimde sayın Başbakan önüme dosya atmış. Ne dosyası, eşimin evdeki harcamaları. Ben de ‘eyvah!’ demişim. ‘Durum kötü. Ben artık konuşmayayım’ demişim.”

Örnek, ‘Sen de inanırsan bittik’ dedi

Büyükanıt, eski Deniz Kuvvetleri Komutanı emekli Oramiral Özden Örnek’e ait olduğu iddia edilen “Darbe Günlükleri”yle ilgili şu ilginç anısını da anlattı:
Büyükanıt: Bir gün komutanlarla beraber Sayın Ahmet Necdet Sezer zamanında Çankaya Köşkü’nde özel bir akşam yemeği yedik. Özden Örnek’in günlüklerinde bu yemekle ilgili bir takım şeyler çıktı.
Sayın Sezer haftalık görüşmede ‘Bu günlüklerin içinde böyle bir şey çıktı sen yemekteydin’ dedi, aldım baktım ‘Hayır bunları söylemedi bize’ dedim. Tabii bir kısım doğru da, eklemeler var.
Birand: Örnek’e sen mi yazdın diye sormadınız mı?.
Büyükanıt: “Benim yazdığıma sen de inanırsan bittik” dedi