Zaman gazetesi yazarı Ali Bulaç, Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne tam üyeliğini ve ABD ile olan ilişkisini değerlendirdiği yazısında, Türkiye'nin İsrail'e NATO'nun kapısını aralamak zorunda bırakılmasının, Türkiye'nin bölge halklarında güven kaybı yaratacağını söyledi.
Ali Bulaç Zaman'daki "Her şey daha güzel olacak" başlıklı bugünkü (31 Aralık 2012) yazısında Türkiye'nin dış politikalarında batıya bağımlı olduğunu ifade ederek şunları söyledi:
"21. yüzyılda askeri ve ekonomi kadar etkili olan 'değerler ve kültür'dür. Türkiye’nin İslam dünyasına 'yeni değerler' veremeyeceği ortadadır. Türkiye, sanki kendi tarihinden, dini kaynaklarından damıtmış gibi Batı’nın değerlerinin taşıyıcılığını yapıyor. Bunu da 'Türk Dizileri' üzerinden yürütüyor. Dizilerle Müslüman toplumların ahlaki yapılarını içten çözüyor, aileyi dinamitliyor; bunu da turizme çevirdiği için övünç vesilesi sayıyor. Bu dönemde erkeklerimizin eline 'liberalizm', kadınlarımızın eline 'feminizm' tutuşturulmuş olup STK’lar, kadın dernekleri ve insan hakları örgütleri aracılığıyla Ortadoğu’da İslam toplumlarını ücra köşelerine kadar küresel kapitalizmin doyumsuz piyasasına açıyoruz" dedi.
Bulaç yazısını şöyle sürdürdü:
"İsrail’e NATO kapısını aralamak zorunda bırakılan Türkiye’ye bölge halkları nasıl güvenebilir ki! Yarın öbür gün Hizbullah veya 'Hamas-sonrası intifada'yı başlatanlar, İsrail’e bir füze atacak olsa, NATO bölgeyi hallaç pamuğu gibi atıp Afganistan ve Pakistan’da sivil katliamlara giriştiğinde, 'NATO’cu ve Amerikancı kesilen İslamcılar'ın radikal retorikleri bölge halklarını yatıştırmaya yetecek mi? Daha çok kan ve iç savaşı körükleyen retorik İslamcılık veya içi boş İsrail karşıtlığı yanlış işleyen dış politikanın bir PR’ı, bir kamu diplomasi enstrümanı ötesinde bir işlev görmüyor. Sorun tahakküm kuran ABD ve AB’nin Türkiye ve İslam dünyasına ilişkin bakışından kaynaklanmaktadır. ABD açısından AB üyeliğinin hakiki anlamı CSIS Türkiye programı direktörü Bülent Alirıza’nın dile getirdiği gibidir: 'Soğuk Savaş sonrası dönemde NATO’nun ağırlığı azalırken, ABD Türkiye’nin AB’ye üyeliğini Batı rotasında kalmasını garantilemenin bir yolu olarak görüyor.' (Ali Aslan, Zaman, 27.12.2012) 'Avrupa Komisyonu genişlemeden sorumlu üyesi Stefan Füle’ye göre 'Türkiye dinamik ekonomisi, stratejik coğrafi konumu ve AB’nin dış politikası ve enerji güvenliğine katkıda bulunan önemli bölgesel rolü ile AB için kilit bir ülke.' (Zaman, 27.12.2012)
21. yüzyılda askerî ve ekonomi kadar etkili olan 'değerler ve kültür'dür. Türkiye’nin İslam dünyasına “yeni değerler” veremeyeceği ortadadır. Türkiye, sanki kendi tarihinden, dini kaynaklarından damıtmış gibi Batı’nın değerlerinin taşıyıcılığını yapıyor. Bunu da 'Türk Dizileri' üzerinden yürütüyor. Dizilerle Müslüman toplumların ahlaki yapılarını içten çözüyor, aileyi dinamitliyor; bunu da turizme çevirdiği için övünç vesilesi sayıyor. Bu dönemde erkeklerimizin eline 'liberalizm', kadınlarımızın eline 'feminizm' tutuşturulmuş olup STK’lar, kadın dernekleri ve insan hakları örgütleri aracılığıyla Ortadoğu’da İslam toplumlarını ücra köşelerine kadar küresel kapitalizmin doyumsuz piyasasına açıyoruz. Özetle: (a) Din-devlet ilişkisi ve laikliği; (b) Orta sınıfları eriten ve yoksulları ianelerle ayakta tutan iktisat politikaları, (c) Batı’ya bağımlı dış politikası, (d) Yozlaştırıcı kültürel değerlerin taşıyıcı rolünü üstlenmesi, Türkiye’yi İslami çerçevede doğru ve sahici bir model olmaktan çıkarıyor.
Türkiyeli Müslümanların çıkış yolu Batı adına bölgede modellik yapmak değil, diğer Müslüman toplumlarla İslam’a, öze dönme çabasında üstüne düşeni yapmaktır. 'Arap Baharı' adı altında ortaya çıkan durum modern dünyanın kuruluşunda rol oynayan aydınlanma felsefesinin, siyaset modellerinin bölgede çökmesinin ifadesidir. Patlamalar bölgeyi etkilemekle kalmayıp etki alanı New York’a, Atina’ya, Paris’e, Erbil’e, hatta Tel Aviv’e kadar sarsıcı dalgalar şeklinde yayılmaktadır. Bu dip dalgalar bir türlü çözemediği sorunlarla boğuşan Türkiye’yi de köklü değişime zorlayacaktır. Arap, Türk, Kürt veya Fars milliyetçiliğinin; Sünni, Şii, Alevi veya Vehhabi mezhepçiliğinin üstünde ve ötesinde bir döneme giriyoruz. Her şey daha güzel olacak!