Medya

"Bu neyin kafası beyler; güvenlik zafiyeti yoktu neden öldüler?"

Mehmet Yakup Yılmaz: Bu ülkede yaşayanlar iki fotoğraf görünce 'dehşete düşecekler' öyle mi?

30 Haziran 2016 13:21

Hürriyet yazarı Mehmet Yakup Yılmaz, Başbakan Binali Yıldırım'ın Atatürk Havalimanı'ndaki terör saldırısıyla ilgili olarak yaptığı "Güvenlik zafiyeti yok" açıklamasına tepki gösterdi. "Güvenlik zafiyeti yoktu neden öldüler?" diye soran Yılmaz, "İstikrarlı ülkede, son bir yıl içinde 15 bombalı terör saldırısı oldu. 290 sivil öldü, 1500’den fazla yaralı var. Yaralıların kaçı sakat kaldı, onlar istatistik bile olamıyor. Sınırlarımız kevgire dönmüş. Terör yüzünden turizm çökmüş. Ve bu ülke 'istikrarlı', bu ülkede yaşayanlar iki fotoğraf görünce 'dehşete düşecekler' öyle mi? Bu neyin kafası beyler, söyleyin de biz de bilelim" dedi.

Mehmet Yakup Yılmaz'ın, "Güvenlik zafiyeti yoktu neden öldüler" başlığıyla yayımlanan (30 Haziran 2016) yazısı şöyle:

Başbakan Binali Yıldırım, Atatürk Havalimanı'ndaki terörist saldırının ardından "Bir güvenlik zafiyeti yoktur" dedi.

Şaka yapıyor herhalde diyeceğim ama durumun şaka kaldırır bir hali de yok.

Güvenlik zafiyeti olmayan yerde, 42 kişi ölüyor, 239 kişi yaralanıyor!

Her saldırıdan sonra aynı şeyi duyuyoruz: Güvenlik zafiyeti yok!

Bu kadar insan soğuk algınlığından öldü ve yaralandı, sakat kaldı diye mi düşünüyorlar acaba?

Başbakan’ın dün sabaha karşı bu sözleri gazetecilere söylediği saatte patlamanın üzerinden henüz 5 saat bile geçmemişti.

Hangi ara havaalanının güvenlik prosedürlerine uyulup uyulmadığını araştırdınız?Hangi ara saldırı ile ilgili istihbarat olup olmadığına baktınız?

Hangi ara böyle bir saldırıyı önleyecek olan görevlilerin işlerini düzgün yapıp yapmadıklarını soruşturdunuz da çıkıp bunca ölü varken insanlara “Güvenlik zafiyetimiz yoktur” diyebiliyorsunuz?

Emniyet’te terfi edebilmek, üst görevlere atanabilmek için “liyakat, iyi eğitim, başarılı meslek geçmişi” gibi şeyler artık aranmıyor.

Hangi cemaate bağlısın, arkanda kim var, imam hatipli misin? Bu hükümet bunlara bakıyor!

Eskiden Fethullah Gülen cemaatinden olmak yetiyordu, şimdi sayısız cemaat İçişleri kadrolarında hâkimiyet tesis etmeye çalışıyor.

Herkes kendi adamını kolluyor, gemisini yürüten kaptan oluyor.

Ve Başbakan gözümüzün içine bakarak şunu iddia ediyor: Güvenlik zafiyeti yok!

 

İstikrar abidesi bir ülke

 

AKP Grup Başkanvekili Mehmet Muş, İstanbul’daki terörist saldırıyı şöyle yorumladı: “Saldırı Türkiye’nin istikrarını hedef alan bir saldırı”.

Bilgi ve İletişim Teknolojileri Kurumu da (BTK) sosyal medyada saldırı ile ilgili görüntülerin paylaşımının yasak olduğunu hatırlattı ve “Kamuoyunda infial uyandırma ve toplumu dehşete düşürmeye yönelik kasıtlı paylaşımlarda bulunanların yasal sorumlulukları bulunmaktadır” dedi.

Bu arkadaşlar hangi ülkede yaşıyorlar ya da yaşadıkları ülkenin gerçek durumundan nasıl bu kadar habersiz kalabiliyorlar, gerçekten merak ediyorum.
“İstikrarlı ülke” Türkiye’nin bir bölgesinde insanlar aylardır sokağa çıkamıyorlar. Evlerini terk etmek zorunda kalan on binlerce kişi var, geri dönemiyorlar.

Geri dönmelerine izin verilen on binlerce kişi, döndüklerinde ev yerine harabe buldular.

Ülkenin bir bölgesinde milyar dolarlık uyuşturucu madde tarımı yapılıyor, devlet bunu yeni fark etmiş olmalı ki askerler gidip ürünleri tarlada daha iki gün önce imha ettiler.

Üstelik bunlar Hazine arazisine dikilmişti!

Son bir yılda 500’ün üzerinde şehit var.

Gazetelerde her gün şehit cenazesi haberleri için bir sayfa ayrılıyor. Perişan olmuş kadınlar, ağlayan çocuklar, yitip giden gencecik canlar.

Bir o kadar da sivil kayıp var. Hepsi bu ülkenin vatandaşı olan 7 bin kişi de “etkisiz halde”!

İstikrarlı ülkede, son bir yıl içinde 15 bombalı terör saldırısı oldu. 290 sivil öldü, 1500’den fazla yaralı var.

Yaralıların kaçı sakat kaldı, onlar istatistik bile olamıyor.

Sınırlarımız kevgire dönmüş. Terör yüzünden turizm çökmüş.

Ve bu ülke “istikrarlı”, bu ülkede yaşayanlar iki fotoğraf görünce “dehşete düşecekler” öyle mi?

Bu neyin kafası beyler, söyleyin de biz de bilelim.
 

Yandaş medyaya ve AKP’lilere bakılırsa bu saldırı “çokuluslu” bir saldırı imiş.

İstanbul’da kendilerini patlatan IŞİD’ci katiller “bir üst aklın” hizmetindelermiş filan falan.

Türkiye’nin İsrail ve Rusya ile anlaştığının açıklanmasıyla birlikte bir gizli güç, bunları harekete geçirmiş vs.

İyi de Türkiye, İsrail ve Rusya ile kavgalıyken patlayan bombaları da onlara bağlamıyor muydunuz?

Bu Türkiye’nin başına gelen demek ki pişmiş kazın başına gelmiyor: Rusya ve İsrail ile bozuşursan onlar bomba patlattırıyor. Barışırsan ötekiler!

Dün yandaş gazeteler, İstanbul’daki saldırıdaki IŞİD parmağını saklamak için adeta birbirleriyle yarışmıştı.

Aslında bütün mesele bir türlü IŞİD’in adını ağızlarına alamıyor olmaları.

Çünkü bu eylemleri IŞİD’in kendi isteği ve olanaklarıyla yaptığını kabul edecek olurlarsa, IŞİD’i doğurup besleyen iklimi yaratmaktaki sorumlulukları da gündeme gelecek.

Esad’ı devireceğiz diye Suriye’deki cihatçı grupların faaliyetlerine, Türkiye’ye ellerini kollarını sallayarak girip çıkmalarına göz yuman kimdi?

Suudi ve Katar parasıyla alınan silahların, sınırdan kolayca geçmesine kim izin verdi, kim yardım etti?

IŞİD, Suriye ve Irak’ta örgütlenir, güç toplarken Türkiye’den eleman devşirmesini, yabancı cihatçıların Türkiye üzerinden IŞİD’e katılmalarını kim seyretti?

Bizler “Yapmayın etmeyin, Ortadoğu bataklığına bulaşmayın, sınırlarımızı Peşaver’e çevirmeyin” diye feryat ederken, ne kadar haklı olduğumuz ortaya çıkıyor.