Yaşam

Bu kadar ahmak bir medeniyet, kanseri hak etmiyor mu?

Dünya Kanser Araştırma Fonu, son 10 yılda kanser vakalarının % 20 arttığını kanıtladı.

30 Eylül 2011 03:00

T24 - Dünya Kanser Araştırma Fonu,  son 10 yılda kanser vakalarının % 20 arttığını kanıtladı. 2030 yılında artış hızı artarak devam ettiğinden kanserli sayısı tüm dünyada 2011’e nazaran yaklaşık % 80 artacağını öngördü. Radikal gazetesi yazarı Koray Çalışkan, "Soframızı GDO’lar basarken kansere ‘kader’ diyoruz. Bu kadar ahmak bir medeniyet, kanseri hak etmiyor mu?" dedi.


Koray Çalışkan'ın Radikal'de "Kanser yayılırken GDO artık serbest" başlığıyla yayımlanan (30 Eylül 2011) yazısı şöyle: 



Kanser yayılırken GDO artık serbest


Çevremde artık sık sık kanser hikâyesi dinliyorum. Üç gün önce berberdeydim. Okuldan bir arkadaşımla karşılaştım. Yazı biraz sıkıntılı geçmiş. “Ne oldu” diye sordum. Eşi, gencecik eşi, kansermiş. Çok da samimiyetimiz yoktur. Hemen söyleyiverdi. Benim de yakın bir akrabam kanser, ben de onu söyledim. Öyle çok çekinmeden kanserden, akrabalardan bahsettik.


Eskiden ciddi hastalıkları konuşmaya çekinirdik. Artık hastalıklar daha kolay konuşuluyor. Hele kanseri, nezleden bahseder kadar rahat konu ediyoruz muhabbetlerimize. Çünkü çevremizde birisi mutlaka kanser. Ya tedavi görüyor ya ölüyor ya kurtuluyor.


Dünya Kanser Araştırma Fonu (WCRF) son 10 yılda kanser vakalarının % 20 arttığını kanıtladı. 2030 yılında artış hızı artarak devam ettiğinden kanserli sayısı tüm dünyada 2011’e nazaran yaklaşık % 80 artacak gibi görünüyor. O kadar geliştik, ama kanserin önüne geçemiyoruz. Sebep ne? Görünen köy kılavuz istiyor mu?



 

Nükleere hayır


Avrupa bu konuda artık net. Nükleer enerjinin çevre ve insan sağlığına dair negatif etkisi kanıtlandı. 20 yıl önce olduğu gibi Avrupa’da artık kimse gülü seven dikenine katlanır demiyor. Bu nedenle bütün nükleer reaktör yapımları durduruldu. Halk sağlığının da bir maliyeti var. Nükleer enerjinin çok da ucuz olmadığı artık biliniyor.


Avrupalılar ne yapıyor? Daha önce kendi memleketlerinde kullandıkları ‘gelişme’ ideolojisini kullanıp üçüncü dünyaya “Gelişmek istiyorsanız biraz erken öleceksiniz, başka çare yok” diyorlar. Nükleerleri bize satıyorlar. Bir nükleer kaza olursa, ki hep oluyor biliyorsunuz, önce Sinoplular, sonra çevrelerindekiler, sonra hepimiz öleceğiz. Bazımız hemen, bazımız Kâzım Koyuncu gibi ağır ağır.



 

GDO’ya hayır


Ovadaki nükleer santral neyse sofradaki GDO odur. Türkiye’de soframıza GDO’lu ürünleri yollayan kurum, bizim biyogüvenliğimizi sağlamakla görevli Biyogüvenlik Kurulu. Ama GDO’yu Türkiye’de meşru kılmak için görevli bir kurum gibi çalışıyor. Güya biz bu kurumun web sitesinde fikirlerimizi yazacakmışız. Çokuluslu şirketlerin lobi gücü bir taraftan, yer yer çalışmayan bir web sitesinin ‘comments’ bölümü diğer taraftan. Buyurun ileri demokrasiye.


Sonuç ne? Bu kurul üyeleri GDO’lu ürünlerin zararlı olduğunu bildikleri halde ithalatına izin vermek zorunda kalıyor. Bakın raporlarından biri ne yazıyor: “Transgenik bitkilerle yapılan bazı çalışmalar incelendiğinde bu bitkilerin tüketilmesinin insan sağlığına olumsuz etkilerinin olabileceğini gösteren bulgulara rastlanılmıştır. Özellikle transgenik DNA’nın memeli bağırsaklarında sindirilmeyip hücrelere kadar değişime uğramadan ulaşması ve genetiği değiştirilmiş ürünlerin üretiminde kullanılan glifosinat türevi herbisitlerin insan vücudunda tespit edilmesi, genetiği değiştirilmiş gıdalar ve yem maddeleri konusunda yeni bir tartışma yaratacaktır... Daha önce yüksek dozda sakarin tüketimine yönelik hayvan deneylerinde gösterilmiş kanserojen etkilerin insanlar için de risk oluşturacağı bildirilmiştir. Buradaki bilimsel hata, insanlar için risk oluşturacak kanserojenik doz gözden kaçmıştır.”



 

GDO ve kanser


Peki, kurul ne yapıyor? Özellikle hayvan yemi satın alanların lobisine direnemiyor. Daha önce 3 GDO’lu soya çeşidine izin verdi. Bu hafta 10 yeni GDO’lu mısır çeşidine de ithalat izni vermesi bekleniyor. Zaten mısırlar Türkiye’ye yakın bir yerde gemilerde bekliyor.


İnsanlık dünyanın yuvarlak olduğunu zamanında nasıl reddetmiş diye merak edenler buyursun. Şimdiki durumumuz çok mu farklı? O GDO’lu mısırla beslenen tavuğu yerken, o tavuğun yumurtasını tokuştururken, güya biraz daha ucuz zannettiğimiz GDO’lu gıdalara saldırırken, o gıdaların içimize ne yaptığını hiç düşünmüyoruz. Soframızı GDO’lar basarken kansere ‘kader’ diyoruz. Bu kadar ahmak bir medeniyet, kanseri hak etmiyor mu?


Yasaklayalım artık GDO’lu gıdaları. Hemen.