Karakolda maruz kaldığı işkencenin ardından yaşamına son veren Onur Yaser Can’ın ifadesini alan iki polis 6,5 yıl hapse mahkum edildi. Onur’un kardeşi Ezgi Can “Bu bir ailenin tek tek katlediliş davasıdır. Kardeşimden sonra annem intihar etmişti, babam da acısından öldü” dedi.
TIKLAYIN - "Maviş oğul", itinayla parçalanan bir aile ve olmayanlar
Ezgi Can sonuçlanan davayla ilgili RS FM’den Atilla Güner’e şu değerlendirmeyi yaptı:
‘’Bugün görülen dava evrakta sahtecilik davasıydı. Ama şu an gelinen noktada bu bir ailenin tek tek katlediliş davasıdır. Ben abimi, yapılan bir işkence neticesinde ve daha sonra evrakta sahtecilikle devam eden kapsamlı ve örgütlü bir işkence sonucu kaybettim. Ardından annemi ve sonra da babamı kaybettim. Annem ve babam evlat acısının yanı sıra bırakın ceza vermeyi adil olarak yargılamaktan bile aciz olan hukuk sistemi sebebiyle hayatlarını kaybetmişlerdir.
“Abimin ifadesinin işkence altında alındığını hem bize bıraktığı nottan hem de hem de arkadaşlarına verdiği tanık ifadelerinden biliyoruz. Abim keyfi çıplak aramaya, fiziki sözlü işkenceye ve cinsel istismara bırakılıyor.
“Tekrardan ifadeye çağıransa abimi yakalayan ekipten farklı bir ekip. Örgütlü üç ekibin işkencesine maruz kalıyor abim. İşkenceden bir dava açıldı fakat şuan FETÖ’den firari olan Savcı Muammer Akkaş ‘işkence delillerimizin soyut delillere dayandığını’ gerekçe göstererek takipsizlik kararı verdi. Karara itiraz ettik, anayasa mahkemesine gitti şuan işkence davası AİHM’de’’.
TIKLAYIN - Onur Yaser Can davası | 6 yıl 5 ay hapis cezası verilen sanıklar tutuklanmadı
Ne olmuştu?
28 yaşındaki mimar Onur Yaser Can, 2 Haziran 2010 yılında İstanbul Harbiye'de esrar satın aldığı iddiasıyla narkotik polisi tarafından gözaltına alındı. Can, götürüldüğü Narkotik Şube Müdürlüğü'nde polisin işkence, cinsel taciz ve aşağılamalarına maruz kaldı. "Çıkış Doktor Raporu" da işkence şüphelisi polislerin yanında hukuk dışı olarak düzenlendi.
Salıverilmesinin ertesi günü polislerin telefonla arayarak, tutanaklardaki "tarih hatasının düzeltilmesi" gerekçesiyle yeniden emniyete çağrılan ve başkaları aleyhinde ifade vermeye zorlanan Can, bir avukata başvurdu. İfadesi işkence altında iki kez alınmış olmasına rağmen, polisler üçüncü kez emniyete çağrınca Can, 23 Haziran 2010'da oturduğu evin balkonundan kendini atarak intihar etti.
Can arkadaşlarının ısrarıyla o gece karakolda neler yaşadığını sırasıyla yazmıştı. O notta, “Gözaltında çırılçıplak soyuldum. Duvara yaslanmamı söylediler… Bir süre çömeltilerek bekletildim. Bu süreçte ağlayan, polislere yalvaran bir kişinin sesi dinletildi, tokatlandım, sözlü olarak aşağılandım. Polislerden biri beni telefonla emniyete çağırdı ve önceki ifademden farklı bir ifade imzalattılar. Muhbirlik yapmam söylendi” ifadeleri yer alıyordu.
Oğullarının yaşamını yitirmesinin ardından adalet mücadelesi başlatan Can ailesi, bir sonuç alamadı. Anne Hatice Can, üç buçuk yıl hukuk mücadelesi vermesinin ardından dayanamayarak intihar etmişti.
İstanbul 6. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki 2 Nisan'da yapılan son duruşmaya katılan baba Mevlüt Can ile kızı Ezgi Can, oğlunun ölümüne ilişkin olayın genişletilmesi talebinde bulunmuştu. Mevlüt Can, Yargıtay’ın bozma kararının ardından yeniden görülen davada, "Eşimin ölmesinde biraz da kabahat sizdedir. Biz sizden azıcık adalet görseydik, taleplerimize yanıt verseydiniz eşim hayatta olacaktı."
Onur Yaser ve Ezgi Can'ın babası Mevlüt Can da 7 Ekim'de aort damarının yırtılması nedeniyle hayatını kaybetti.
T24 haber bülteni Manşet’te 25 Ekim 2019; Türkiye ve dünyada günün gelişmeleri