Milliyet yazarı Gökçer Tahincioğlu, "Terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına ve anayasal düzene karşı suç işlemek" iddiasıyla tutuklanan ve tutuksuz yargılanan Cumhuriyet yönetici, yazar, muhabir ve avukatları hakkındaki davayla ilgili olarak "7 gazeteci tahliye oldu ama Akın Atalay, Murat Sabuncu, Kadri Gürsel ve Ahmet Şık’ın tahliye istemleri reddedildi. Ankara’da ise Burhan Gök’ün tahliyesine yapılan itiraz geri çevrildi" hatırlatmasında bulundu.
Gökçer Tahincioğlu'nun "Pideci, parkeci, Ahmet ve El Bakraoui" başlığıyla yayımlanan (30 Temmuz 2017) yazısı şöyle:
Tam 9 aydır özgürlüklerinden mahkûm bir halde, çocuklarına, eşlerine, sevgililerine, anne-babalarına, kardeşlerine, dostlarına hasret olmasalar duruşma gayet eğlenceli.
Cumhuriyet davasının hafta başında başlayan ve cuma günü sonlanan ilk duruşması...
Gazeteci sanıklar, yine çocuklarına sarılamadılar, gayet sakıncalı!
Çocukları gururlu, babalarından emin.
***
Aynı sıralarda Ankara Batı 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde de Diyarbakır’daki HDP mitingine IŞİD’in düzenlediği bombalı saldırı davasının duruşması var.
4 kişinin yaşamını yitirdiği, 5 sanıklı davanın önceki duruşmasında, bombayı miting alanına getirdiği iddia edilen sanık Orhan Gönder, aniden savunmasını değiştirmişti. Alana getirdiği poşette bomba değil uyuşturucu olduğunu, poşete sonradan ne konulduğunu bilemeyeceğini söylemişti.
Annesinin, “Oğlumu azmettirenler araştırılmıyor” diye feryat ettiği Gönder’in şaşırtan ifade değişikliğinden sonraki ilk duruşma.
Dosya, 10 Ekim bombalı saldırısıyla da Suruç saldırısıyla da yakından ilişkili.
***
İstanbul’da Cumhuriyet davasının tam 9 aydır savunma yapmak için bekleyen sanıkları, suçlamaları yanıtlıyor.
İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay, FETÖ ile ilişkilendirilen bir banka işlemini açıklarken, şaşkın:
“Mart 2011’de 2 bin 500 TL parayı EFT olarak gönderdim. Gönderdiğim Hüseyin Aktaş bir parkeci. Savcı mealen diyor ki; ‘Ey Akın Atalay, bundan 6.5 yıl önce evindeki parke işlerini yaptırdığın Hüseyin Aktaş’ın bir oğlu var, Atilla. İşte bu Atilla bir gün Bursa’daki bir restoranda yemek yiyor. Yemek yediği restoranı işleten Boğaziçi Tic. Ltd. Şirketi ile bu şirketin sahibi olan Şaban Aydın hakkında MASAK’ın raporu var. Ver bakalım hesabını!..’ Ne desem?”
Okur Temsilcisi Güray Öz’ün savunması da benzer:
“FETÖ’den soruşturma yapılan bir kişiyle iletişim kurduğum iddiası birazdan fazla komiktir. Bu kişi Çankaya’da bir pidecidir... Arada bir, en son da doğum günümde bir pide ısmarlamışız...”
Yayın Danışmanı Kadri Gürsel’in işi de her zamanki sakinliğine rağmen güç.
Vakıf ile ilgili, “Yönetim kurulu üyesi olmadığınızı mı iddia ediyorsunuz” sorusunu, “Ben iddia etmiyorum, resmi kayıtlarda yok. İddianame yanlış” diye açıklıyor. Ama bir de, “Yayın danışmanı ile basın danışmanı arasındaki fark nedir?” sorusunu yanıtlamak zorunda.
***
Aynı sıralarda Ankara’da yapılan yargılamada ilginç bir savunma yapılıyor.
IŞİD militanlarını defalarca Suriye’ye geçmeleri için sınıra getirdikleri, halen Rakka’da olup olmadığı bilinmeyen İlhami Balı’nın telefon görüşmeleriyle açığa çıkan sanıklar, “Biz taksiciyiz, istediler, götürdük” diyorlar.
Taşıdıkları isimler arasında, Diyarbakır mitingine bombayı götürdüğü öne sürülen Orhan Gönder de var.
Kayıtlar, Mayıs 2015’teki mitingden aylar önce Balı’nın telefonlarının dinlemeye alındığını, Gaziantep’te militanları taşıyanların da bilindiğini gösteriyor.
***
Cumhuriyet duruşmasında karikatürist Musa Kart, Fetullah Gülen’in devlete sızmasına yönelik karikatürlerine tepki gösteren, Gülen’in yanında bulunanların bugün davada tanık olması komedisini anımsatıyor.
Yazar Hakan Kara, tatil için aradığı firmanın FETÖ’den incelenmesi nedeniyle kendisinin suçlandığını:
“Bu şirket üzerinden rezervasyon yapmak, telefonla görüşmek suçsa, nasıl oluyor da gazetelerde sayfa sayfa reklamları yayımlanıyor? Şirketin her yıl 600 bin kişiyle bağlantı kurduğu belirtiliyor. 2014 yılında soruşturma başlatılmış. 2.4 milyon kişi potansiyel suçlu durumunda.”
Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu, terörle nasıl ilişkilendirildiği belirsiz Cumhuriyet Vakfı tartışmalarını açıklarken, “Genel Yayın Yönetmeni odasında 2 ay oturabildim. İlginç bir manzarası vardır. Odanın bir tarafı mezarlığa, bir tarafı adliyeye bakar. Türkiye’deki gazetecilik serüvenin kısa bir özetidir” diyor.
Yazdığı kitap nedeniyle FETÖ’cü firari savcılar ve hâkimlerce cezaevine konulan Ahmet Şık, artık basın özgürlüğünü ve sınırlarını anlatmaktan yorgun.
FETÖ’nün yargıya nasıl kararlılıkla yerleştirildiğini anlatırken, kendisi için, “Allah taksiratını affetsin” diyenlere gülüp geçiyor.
“Tek dikili ağacım kızım” derken, mal varlığını açıklayamayacak durumda olup da hâlâ ahkâm kesenlere korku salıyor.
***
Ankara’daki duruşma hafta ortasında bitti.
Mahkemeden, bombalı eylemlerle ilgili davalardaki ilk tahliye kararı çıktı. Tahliye edilen kişi militanları sınıra taşıyan Burhan Gök.
Savcı, tutukluluğunun devamını istemişti ama tahliye kararı verildi.
Burhan Gök kim mi?
Sanık Mustafa Kılınç’la birlikte 14 Haziran 2015’te Gaziantep’teki Perilikaya Parkı’nda yakalanan sanık. Parktan sınıra götürmek için arabaya aldıkları isim çok tanıdık.
Türkiye’nin sınır dışı
ettiği, uyarılara rağmen Belçika hakkında işlem yapmayınca Brüksel’deki bombalı saldırıyı düzenleyen El Bakraoui.
Gök, bombacı Orhan Gönder’i de Diyarbakır’daki bombalı saldırıdan sonra Gaziantep’te saklandığı yere götüren kişi.
Gaziantep’ten Brüksel’e uzanan hikâyenin kahramanlarından biri.
***
Cumhuriyet davasında 7 gazeteci tahliye oldu ama Akın Atalay, Murat Sabuncu, Kadri Gürsel ve Ahmet Şık’ın tahliye istemleri reddedildi. Ankara’da ise Burhan Gök’ün tahliyesine yapılan itiraz geri çevrildi.
Gaziantep’teki IŞİD davasında ise 39 kişi tahliye edildi.
Hakkında zamanında hiçbir işlem yapılmayan FETÖ’cü üst düzey isimler firarda. Burhan Gök serbest, Ahmet ve gazeteci arkadaşları cezaevinde. Ahmet Şık’ın savunmaları da ayrı suçmuş
üstelik.
FETÖ’den soruşturulan savcı görevde, FETÖ’ye hayatını adayanlar tanık.
Budur yargıdaki bütün hikâye...