Baklanın öldürebileceğini, güneş gözlüğü takmanın daha az bronzlaşmaya sebep olduğunu, solaryumun kolesterolü düşürebildiğini biliyor muydunuz? Yaşamın İnanılmazları adlı kitapta yer alan bilgiler karşısında ‘Hadi canım’ demekten kendinizi alamayacaksınız.
Kitap alırken Çok Satanlar Listesi’nden etkilenenler de çoktur, özellikle o listede yer alan kitaplardan uzak duranlar da. Ancak New York Times’ın Best Seller listesinde öyle bir kitap var ki, bizzat ikinci grupta olmama rağmen içerdiği ilginç bilgiler sayesinde önyargısız şekilde kendisini bana okutturmayı başardı. Star Pazar’da yayımlanan habere göre, Yaşamın İnanılmazları adını taşıyan bu kitap ‘Hadi canım!’ dedirtecek türden bilgileri, bilimsel çalışmaların ışığında veriyor. Önsözünü, kitapları ABD’de sürekli çok satanlar listesine giren, ünlü Türk doktor Mehmet Öz yazmış. Öz’ün ‘Muhteşem bir eser’ olarak övdüğü bu kitabın yazarı da bir doktor. Psikoloji ve tıp alanındaki araştırmalarıyla tanınan Sharon Moalem.
Kitaptaki ilginç örnekleri anlatmadan önce, tüm bilgilerin ana fikrini belirtmemiz lazım. Moalem, yaptığı araştırmalar sonucunda hastalıkların, hayatımızı karartan felaketler değil, bizim ve sonraki nesillerin daha güçlü olması için yaşanması gereken bir süreç olduğunu söylüyor. Yani ölümcül hastalıklar bir şekilde genetik kodumuza giriyor ve bu nedenle de hastalıklara ihtiyacımız var.
Güneş, kolesterol ilacı
Kitabın girişinde Moalem’in bir bilim insanı olmasını sağlayan olayı öğreniyoruz. Moalem, kendisini bildi bileli dedesinin kan verdiğini, bundan da büyük bir rahatlama duyduğunu ve ağrılarının geçtiğini anlatıyor. Moalem, kan vermenin nasıl bir iyileşme sağladığını araştırdığında, ilginç bir bilgiye rastlamış. Meğer Avrupa’da sık görülen vücutta demir birikmesine neden olan hemokromatoz hastalığı, kan verdikçe vücuttaki demiri azaltıyor ve kişinin kendisini sağlıklı hissetmesini sağlıyormuş. Dedesine konulan Alzheimer teşhisini de hemokromatoz’a bağlayan Moalem, tıp dünyasının yakın bir zamanda bu bağlantıyı keşfettiğini anlatıyor.
Kitapta yer alan bilgiler arasında en ilginci sanırım güneş ve güneşin vücudumuza olan etkileri. Moalem güneşle ilgili öyle araştırmalardan söz ediyor ki, şaşırıp kalıyorsunuz. Mesela doğru güneş ışınına maruz kaldığımızda, cildimizin kolesterolü D vitaminine çevirdiği gibi. Doğru ışın ise güneşin tam tepede olduğu öğle saatlerinde gelenmiş. Bu bilgilere göre daha az güneş yüzü gördüğümüz için kış aylarında kolesterolümüz daha yüksek çıkabiliyormuş. Bir başka değerlendirmeyle yazara göre solaryuma girmek kolesterolü düşürebilir. Aman dikkat ‘düşürebilme’ ihtimali üzerine kendinizi kömür haline getirmeyin!
Kitapta ayrıca bronzlaşmayı sağlayan ultraviyole ışınlarını bloke eden güneş kremlerinin, aynı zamanda D vitamini için gerekli olan ışınları da bloke ettiği belirtiliyor.
Bakla yiyip ölenler var
Güneşlenmeyle ilgili kitapta yer alan bir ilginç bilgi daha: ‘Herkesin bildiği gibi güneşte kalmaya bağlı olarak ten rengi biraz değişiklik gösterir. Bunu tetikleyen şey hipofiz bezdir. Normal şartlar altında güneşe çıkar çıkmaz hipofiz bezi, bir hormon salgılar ve vücut hızla melanin üretmeye başlar. Hipofiz bezi bilgileri, optik sinirden alır.’ Yani işin özü şu ki; güneş gözlüğü taktığımızda optik sinire daha az güneş ışını geldiği için hipofiz bezi daha az uyarılır ve çok daha az bronzlaşırız. Tabii bu, gözlük takmadan güneşlenin anlamına gelmez. Ama güneşlenirken arada bir gözlüğü kenara bırakmalı.
Moalem’in bir diğer şaşırtıcı bilgisi ise bakla üzerine. Tıpta Favizm diye bir hastalık olduğunu -adı fava’dan geliyor- ve bu hastalığın ölüme yol açtığını biliyor muydunuz? İşte o bilgi: ‘Modern tıbbın Favizm adını verdiği hastalık, dünyada 400 milyon kişide bulunan kalıtsal bir enzim eksikliği. Bazı olağanüstü durumlarda favizmi olan ve bakla yiyen kişilerde ölüme götüren hızlı ve ciddi bir anemi görülüyor.’
Kedi insanı şizofren yapar mı?
Yaşamın İnanılmazları’nda kedi sahiplerini tedirgin edecek bir bölüm de var... Tüm sıcakkanlı hayvanlarda görülebilen ama sadece kedilerde üreyebilen Toxoplasma Gondii paraziti insanlara da geçiyor. Üstelik kedinin kumunu dökmek gibi çok basit yollarla bile bulaşabiliyor. İlginç olan nokta, çiğ et tüketen kişilerde de görülen bu parazitin, şizofreniyi tetikleme ihtimali. Fuller Torey adlı ünlü bir psikiyatrist, şizofreni ve bu enfeksiyon arasında bir bağlantı olduğunu ve şizofreniye bu enfeksiyonun yol açtığını söylüyor.
Kim grip, Google onu bile söylüyor
Malum kış aylarındayız ve kabusumuz, grip. ‘Kendimi o kadar koruyorum, yine de grip oluyorum’ diyorsanız, virüslü ortamlardan uzak durun. Peki bu nasıl olacak? Şöyle ki Google’ın online uygulama mağazası Android Market, öyle bir yazılımın dağıtımını yapıyor ki, şifa niyetine almak lazım. Böyle dediğimize bakmayın, şimdilik sadece ABD’dekilerin faydalanabildiği Zicam adlı bu yazılım, kullanıcının dolaştığı alana ait posta kodu ile kaç kişinin hapşırıklarıyla etrafa virüs saçtığını söyleyebiliyor. Yazılımdaki bu bilgiler, sağlık kurumlarının sağladığı verilerden alıyor. Yazılımdan ayrı olarak, Google da kendi kullanıcıları tarafından geliştirilen grip haritasıyla benzer bir hizmeti internetten veriyor.
2008’de internette ‘ekonomi’ ‘seks’i solladı
İnternette en çok kullanılan İngilizce sözlüklerden biri olan Merriam-Webster, 2008 yılının en çok aranan sözcüklerini açıkladı. Bailout (kurtarma planı), vet (muayene etmek) ve socialism (sosyalizm). Geçen yılın en çok aranan sözcükleri ise w00t (ünlem) ve Facebook oldu. Her ay 125 milyon arama yapılan Webster’e göre politik ve ekonomik konjonktürün gündemden hiç düşmediği 2008 yılı boyunca en çok aranan sözcükler de gündemden etkilendi.